Kur'an'da embriyoloji
3.1.1.
EMBRİYOLOJİ
Kur’ân’da en çok
eleştirilen konulardan biri de insanın yaratılışıdır yani embriyolojidir. Bu
konudaki iddialara cevap verip âyetlerin derinine ineceğiz. Analize başlayalım.
Neyden Yaratıldık
İddia: Kur’ân’a göre
neyden yaratıldık? Yeryüzünden mi? [1] ‘Salsâl’ denilen bir çamurdan mı? [2]
Normal çamurdan mı? [3] Hiçlikten mi? [4] Yoksa vardan mı? [5] Veya sudan mı?
[6] Belki de ölüden? [7] Ya da tek bir nefisten? [8] Yoksa da topraktan mı? [9]
Bunlar çelişki değil midir?
Cevap: Bunun çelişki
olduğunu düşünen insanlar var. Bu cidden acınası bir durumdur. İnsan pek çok
farklı maddeden yaratılmıştır. Mesela ‘uçak demirden yapıldı’ denilince bu
sadece demirden yapıldı anlamına mı gelir? Hayır, uçak plastikten, camdan da
oluşur. Aynı şekilde çamur, toprak, su, bunların hepsi bir tek şeyi kastediyor o
da salsâldır. Salsâl bir çamur türüdür, çamurun içinde toprak ve su vardır.
Bunların hepsi yeryüzündeki maddelerdir yani yerden yaratıldık demek yine
yanlış değildir ve bu ifade çamur ile çelişmez. Çamur da var olan bir
şeydir buna göre vardan da yaratıldık. Çamur ölüdür (cansız) yani ölüden
yaratıldık. İnsanın tek nefisten yaratılması da hepimizin aynı türden
yaratıldığımızı ifade eder yani hepimizin insan olduğu söyleniliyor bu da çamur
ifadesi ile çelişmez. İnsanın bir zamanlar bir şey olmaması da çelişki değildir
nitekim bir zamanlar ruhumuz hiçbir maddenin içinde değildi yani bir bedenin
içinde değildi. Bedenimiz parçalara ayrılmış toz topraktı fakat biz o toz
toprak değildik buna göre biz hiçbir şey değildik.
Sudan Yaratılış
Şimdi bu âyetlerin neleri
kastedeceğini daha detaylı açıklayalım. Eğer bu âyetleri bilimsel olarak
temellendirirsek bunlar gerçekte zaten var oldukları için çelişki
olamayacakları anlaşılır.
İnsanın sudan yaratılması
ile başlayalım: İlk olarak, bu su çamurdaki suyu kastediyor olabilir.
İkinci olarak, Allah
burada menî suyunu kastetmiş olabilir.
Üçüncü olarak, insan
vücudunun %60’ı sudur buna göre biz sudan yaratılmışızdır.
Dördüncü olarak, âyet ilk
hücrenin sudan yaratılışını kastetmiş olabilir. O, sudan yaratıldıysa biz de
sudan yaratılmış oluyoruz. Birkaç alim Enbiyâ 30’un buna işaret edebileceğini söylemişlerdir.
[10]
Beşinci olarak, âyetler
kuantum sıvısına işaret ediyor olabilir. Âyette geçen ‘su’ kelimesi Arapçada ‘sıvı’
anlamına da gelmektedir. Bunun pek çok delili vardır. Örnek olarak
Peygamberimiz erkeğin ve kadının menîsine ‘su’ demektedir fakat onlar su
değildir sıvıdır. [11] Yine Peygamber bu kelimeyi başka hadislerde sıvı
anlamında kullanmıştır. [12] Konuya geri dönersek, evrendeki her şey bir
kuantum dalgalanmasından oluşmuştur. [13-4] Ve hala şu an evrendeki her
parçacık aslında bir kuantum dalgalanmasıdır. [14-6] Buna göre insan bu sıvıdan
yaratılmıştır.
Ölüden Yaratılış
Ölüden dirinin çıkmasını
zaten açıkladık ve bu gayet açık bir şeydir herkes bunu gözlemleyebilir.
Vardan Yaratılış
Vardan yaratılmamız da
açıktır. İnsan elementlerden yaratılmaktadır yani var olan bir şeyden ama yine
de belirtelim ki belirtilen âyette böyle bir ifade yoktur. Âyet şöyledir:
“Yoksa kendileri, hiçbir şey olmadan mı yaratıldılar. Yoksa yaratanlar
kendileri midir?” [5]
Allah burada ‘onlar
yaratıcı olmadan mı yaratıldılar’ diye soru soruyor. Bunu âyetin devamından
anlayabiliriz.
Tek Bir Nefisten Yaratılış
Tek bir nefisten
yaratılmamız ise şunları kastediyor olabilir: İlk olarak, yukarda verdiğim mânâ
yani herkesin aynı özden gelmesini ifade ediyor olabilir.
İkinci olarak, bu tek
nefis Hz. Âdem’i kastediyor olabilir.
Üçüncü olarak, ‘nefisten’
kasıt ‘ruh’ olabilir. [17] Nitekim ‘ruh’ kelimesi bazen ‘nefis’ kelimesi ile
ifade ediliyor. [18]
Dördüncü olarak, Bilim ve
Yaratılış Ağacı bu konuda şöyle buyurmaktadır:
“İnsan embriyosunda (anne karnındaki cenin) erkeklerde XY cinsiyet
kromozomu varken dişilerde XX cinsiyet kromozomu vardır. Erkeklerde altıncı
haftaya kadar Y kromozomu çalışmaz. Bundan dolayı altıncı haftaya kadar erkek
ve dişinin yaratılışı birdir. Yani her iki cinsiyette de X kromozomu aktif
olduğu için her iki cinsiyette de tek tip yaratılış olur. İşte bu dönemde tek
tip yaratılış icabı erkeklerde de dişilerde de meme uçları oluşur. Altıncı
haftada erkeklerde Y kromozomundaki SRY geni aktif olunca artık testisler
şekillenmeye başlar ve erkeklerin yaratılışı ayrı bir yol izlemeye başlar [19]
[…] Yukarıdaki âyette insanların tek tip nefisten yaratıldığı ve o nefisten ise
sonradan eş cinsiyetin de yaratıldığı bildiriliyor.” [20]
Yerden Yaratılış
Yerden yaratılmamız iki
şekilde anlaşılabilir: İlk olarak, dediğim gibi bu yeryüzündeki maddelerden
oluştuğumuzu ifade ediyor olabilir. Yani çamurdan yaratılmak bu kapsama
girmektedir.
İkinci olarak, Râzî bu
konuda şöyle buyurmaktadır:
“İnsan, menîden ve âdet kanından yaratılmıştır. Bu ikisi de kandan neşet
etmektedirler. Kan ise, gıdalardan meydana gelmiştir. Gıdalar ise ya hayvanî
olur ya da nebatî. Eğer hayvanî ise, bu canlının meydana gelmesindeki durum,
insanın meydana gelmesindeki durum gibi olur. Geriye bunun, bitkisel olması
hali kalmıştır. Binâenaleyh, insanın da bitkisel gıdalardan yaratılmış olması
keyfiyeti sabit olmuş olur. Şüphesiz ki bu nebatî gıdalar çamurdan (topraktan)
meydana gelmişlerdir. Böylece her insanın, topraktan meydana gelmiş olduğu
sabit olur. Bana göre bu izah, doğruya daha yakındır.” [21]
Râzî burada bedenimizdeki
gıdaların topraktan geldiğini buna göre topraktan yaratıldığımızı söylüyor. Ve
hâlâ toprak ürünlerini bedenimize sokarak topraktan yeniden yaratılmaya devam
ediyoruz. Buna göre biz yeryüzündeki gıdalardan yaratılmış oluyoruz. Yine de
belirtelim ki yerden yaratılışın topraktan yaratılışından farklı değildir.
Hiçlikten Yaratılış
Bir zamanlar hiçbir şey
olmamamız da şu mânâya gelmektedir: Yukarda belirttiğim mânâ olabilir yani bir
zamanlar ruhumuz hiçbir maddenin içinde değildi. Yani beden dediğimiz şeyden
bedenimiz parçalara ayrılmış toz topraktı fakat biz o toz toprak değildik buna
göre biz hiçbir şey değildik.
Salsâldan Yaratılış
Şimdi en önemli konu olan
‘salsâl’dan yaratılışın neye işaret ettiğini anlatalım: İlk önce bu kelimenin anlamını
tefsirlerden bakalım: “… ses veren çamur …” [22]
Bu kelimenin ‘ses çıkarma’
ile alakalı olduğunu söyleyen sayısızca kaynak vardır. [23-4] Bu çamurun
‘hamain mesnûn’ ve ‘fehhâr’ olduğu söyleniliyor. [2] İlk ifade ‘değişikliğe
uğramış çamur’ anlamına gelmektedir. [22] Diğer kelime ise ‘ateşte pişirilmiş
çamur olup, tuğla-kiremit’ anlamına gelmektedir. [22, 25] Bunu anladıysak şimdi
bunun bilimsel tarafına bakalım.
Bilim adamları meteorların
hayatın kaynağı olabileceğini düşünmektedirler. [26-9] Meteorlar çamurdan
oluşmaktadırlar ve birbirlerine çarparak pişirilmiş taşlara dönüşmüşlerdir yani
taşlanmışlardır. [30-1] Meteorlar hayatı oluşturan suyu ve diğer karbon bazlı
molekülleri yeryüzüne getirmişlerdir. [26-9] Fakat olay burada bitmemektedir.
Makaleler meteorların birbirine çarpışarak ısındığını ve bu olay sonucu yani
sıcaklık sonucu suyun ve karbon bazlı moleküllerin organik maddeye dönüştüğü
belirtiliyor. [28] Tabi meteorların nasıl ısındığı kesin değildir, bazıları
başka şekilde ısındığını söylemektedirler. Yine meteorlar hakkında Bilim ve
Yaratılış şöyle buyurmaktadır:
“Meteorlar Dünya atmosferine girdiğinde aşırı sıcaklığı ve hava ile
sürtünmesinden dolayı bir sonik patlama gerçekleştirirler. [32] Bu ses, radyo
dalgaları şeklindedir. Normalde radyo dalgaları duyulmazken meteorun bu sesi
bazen yeryüzünden duyulacak kadar kuvvetlidir. Bunun sebebi meteorlar
atmosferde yanarken neredeyse Güneş kadar ısınabilir olmasıdır. O kadar büyük
bir ısı ve radyoaktif enerji açığa çıkarırlar ki bu enerji elektromanyetik
enerji şeklinde ses dalgaları olarak Dünya’ya yansır. Bilim insanları meteorun
sesini hışırdama, çıtırdama, uğultu, cızırtı veya tıslama şeklinde olduğunu
belirtiyorlar.” [33-4] […] İnsanın yaratılış sürecinin başlangıcı olan ‘salsâl’,
ses çıkaran kurumuş çamur demektir. Bu çamurun özelliği ise ‘hamain mesnûn’
olması yani değişime uğramış olması idi. Diğer bir özelliği ise ‘fehhâr’ olması
yani sıcaktan pişip sertleşmiş bir çamur olması idi. Bu meteorlar da yüksek
frekanslı çınlama benzeri sesleri ile meşhurdurlar, içindeki sudan dolayı
kimyasal değişime uğramışlardır ve birbirleriyle sürtünmesinden dolayı
sıcaklıkları artmış ve kiremitin fırında piştiği gibi pişerek taşlaşmışlardır. Organik
bazlı yaşamın temeli bu asteroidlerde atılmıştır […] Hicr 26 genel olarak
insanlığın ve özel olarak Hz. Âdem’in organik maddelerden yaratıldığını
bildiriyor. Zaten âyetin devamında da cinlerin yaratılışının dumansız ateşten
olduğu da belirtilince taşlar yerine oturuyor. Bu âyetler tüm türümüzden
bahsediyor. Yani burada tüm insanlığın hammaddesinden bahsediliyor.” [35]
Eğer denilirse ki: Allah
‘çamurdan yarattık’ diyor yani tüm çamurdan anlamında. Meteoritlerdeki
karbondan veya sudan bahsedilmiyor.
Biz deriz ki: İlk olarak,
Allah ‘bir şeyden yaratıyorum’ deyince bu illa o şeyin hepsinden anlamına
gelmez. Mesela Allah bizi ‘bir sudan’ yani ‘menîden’ yarattığını söylüyor. [36]
Fakat biz tüm spermden gelmiyoruz. Ve bunu Peygamberimiz de söylemektedir. [37]
Allah suyun bir parçasından yarattığı halde ‘sudan’ yarattım diyor aynı şekilde
‘çamurdan yarattım’ deyince onun bir kısmını kastediyor olmalı.
İkinci olarak, ‘çamurdan
yarattık’ denilince biz Dünya’daki tüm çamurlardan yaratılmış mı oluyoruz?
Hayır, bir kısım çamurdan buna göre bunu hammaddesine bağlamak gayet de
normaldir.
Üçüncü olarak, ‘kağıtlar
ağaçtan yapılıyor’ deyince bu şu anlama mı gelir: ‘Kağıtlar bir ağacın her
şeyinden yapılıyor’? Hayır, kâğıt ağaçtan kaynaklana belli şeylerden yapılıyor.
Dördüncü olarak, Allah
âyetlerde insanın çamurun özünden yaratıldığını bildiriyor. [38] Âyette
kullanılan ‘sülâletin’ kelimesi ‘bir şeyi bir şeyden çekip çıkartmak’
anlamındadır. [39] Elmalılı bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Şu hâlde bir şeyin
sülâlesi o şeyden sıyrılıp çıkarılan bir netice demek olur. Çoluk çocuğa da
sülâle denilmesi bu mânâya göredir. Bundan dolayı, sülâle tabirinden bir
silsile mânâsı düşünürüz. Çünkü sülâle aslın değil, ondan süzülüp çıkarılan
hülâsanın ismidir.” [40]
Yani basitçe insan
çamurdan süzülen bir şeyden yaratılmıştır. [41] Çamur da meteor olduğuna göre
biz bu çamurdan süzülüp çıkarılan bir şeyden yaratılmışızdır.
Beşinci olarak, Allah her
insanı topraktan yarattığını söylüyor. [42] Peki biz böyle heykel şeklinde çamurdan
mı yaratılıyoruz? Hayır, çamurun bir parçasından.
Sonuç olarak, âyetlerde
apaçık bir bilimsel mûcize vardır.
Nutfeden Yaratılış
Şimdi farklı âyetlere
geçelim: Mü’minûn 13. “Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe haline getirdik.”
Allah bu âyette bizi
‘nutfeden’ yarattığını söylemektedir. Bunun ne olabileceği hakkında konuşmadan
önce bu nutfenin özelliklerine bakalım: Kur’ân’a göre nutfe sağlam bir
karargâhın içindedir [43], semen değildir ama semenden köken alır [44], karışık
bir yapıdadır [45], su damlası gibi akışkandır. [46] ‘Nutfe’ kelimesinin anlamı
‘bir damla sudur’. [47] Bu kelimenin neye işaret ettiğini öğrenmek için
belirtilen karargâhın ne olduğunu öğrenmek gerek. Bu yerin rahim olduğu
açıktır. Rahim pelvis kemikleri ve rahmin iç zarını saran kalın ve sağlam
kaslar tarafından korunmuştur. Yine rahim tüm mikroplardan korunmuştur nitekim
rahim mikropsuzdur. [48]
İlk dökülen semen (menî)
hafif jel kıvamında olup çok akışkan değildir. Erkek seminal bezlerden
salgılanan ve menînin (semenin) içinde bulunan proteinler semene jel kıvamını
verir. Menî dökülür dökülmez bu proteinler kırılır. Menî-semen sulu ve akışkan
hale gelir. Buna semen sıvılaşması denir. Bu sıvılaşma yaklaşık 20 dakikadan az
bir sürede gerçekleşir. [49] Semen sıvılaşmasından
sonra semen içindeki milyonlarca spermin ileri doğru kuyruk hareketleri ile bu
damlacık olan sıvı rahim ağzından girer. Yaklaşık 4 cm uzunluğundaki
endoservikal kanaldan, bu kanalın salgıladığı sümüksü salgı içinden süzülerek
rahim iç boşluğuna girer. Bu süzülme sırasında kalitesi zayıf olan ve
hareketleri iyi olmayan milyonlarca sperm elenir, yok olur. Rahim içi boşluğuna
ulaşabilen akışkan sıvı (süzülmüş olan akışkan sıvı) iyi hareketli ve başarılı
spermleri içerir. İşte kadın vajinasına atılan menîden rahim içine süzülmüş
olarak gelen bu öz, nutfedir. Nutfenin bu olması âyetlerle tamamen uyumludur
nitekim bu süzülmüş sıvı rahimde böyle olmaktadır, akışkandır, semenden köken
alır ve bir damla su gibidir. Nutfenin karışık olması da pek çok farklı sıvıdan
oluşmasına işarettir nitekim nutfe prostat sıvısından, testis sıvısından,
veziküla seminalis sıvısından oluşur. [50]
Yine de belirtelim ki
bazıları nutfenin zigot olduğunu söylemişlerdir nitekim nutfenin diğer anlamı
‘incidir’. [51-2] Zigot da inci gibi yuvarlaktır. Yine zigot kadının ve erkeğin
suyunun karışımıdır yani nutfe bunların karışımıdır tıpkı âyette denildiği
gibi. Yine zigot menînden köken alır nitekim zigot dediğim gibi iki cinsin
suyundan oluşmaktadır.
Eğer denilirse ki: Necm
46. “Atıldığı (tumnâ) zaman nutfeden.”
Nutfenin atıldığı
söyleniliyor fakat zigot atılmış bir şey değildir.
Biz deriz ki: İlk olarak,
âyetteki ‘tumnâ’ kelimesi ‘takdir edilen’ anlamına da gelir. [53]
İkinci olarak, kadının ve
erkeğin cinsel hücreleri fışkırarak atılır, zigot ise bunların bileşkesidir. [54]
Bu anlamda nutfenin atılmış olarak tarif edilmesi çok yerindedir.
İnsanın Erkeğin ve Kadının
Suyundan Yaratılması
Şimdi bundan sonraki âyete
geçelim: Mü’minûn 14. “Sonra nutfeyi alaka yaptık. Peşinden, alakayı, bir
parçacık et (mudğa) haline soktuk; bu bir parçacık eti (mudğayı) kemiklere
(iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla
insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.”
İddia: Allah ‘nutfeyi’
‘alakaya’ çevirdiğini söylüyor. Fakat nutfe alakaya dönüşmez, sperm kadının
yumurtasını döller böylece insan oluşur.
Cevap: İlk olarak, ben
‘uçak demirden yapılıyor’ deyince bu şu anlama mı geliyor: ‘Uçak sadece
demirden yapılır’? Hayır, uçak plastikten de camdan da oluşur yani bu demire
başka şeyler eklenerek uçak oluşur. Aynı şekilde insan da spermatozoide ovum
(kadının yumurtası) eklenerek yaratılmaktadır.
İkinci olarak,
Peygamberimiz insanın sudan yaratıldığını söyleyince, o suya başka maddelerin
eklendiğini bilmiyor muydu? Biliyordu ama âyette yine de ‘sudan yarattık’
diyor. [36] Aynı şekilde spermatozoide bir şey eklenmesi âyeti hatalı kılmaz.
Üçüncü olarak, pek çok
hadiste Peygamberimiz insanın kadının ve erkeğin suyunun birleşiminden
yaratıldığını söylüyor. [11] Yani Peygamberimiz bunu gayet de iyi biliyordu.
Dördüncü olarak, Peygamber
zamanında insanın kadından ve erkekten gelen bir şeyle yaratıldığı biliniyordu
fakat kadından gelen şeyi yanlış biliyorlardı. [55]
Beşinci olarak, Târık 7
insanın erkeğin ve kadının sıvısından yaratıldığına işaret ediyor. [56]
Altıncı olarak, insan
karışık bir nutfeden yaratılmıştır yani erkeğin ve kadının suyunun
karışımından. [57] Sonuç olarak, iddia hatalıdır.
Alakadan Yaratılış
İddia: Allah kan
pıhtısından (alaka) yaratıldığımızı söylüyor halbuki kan pıhtısından
yaratılmamaktayız.
Cevap: ‘Alaka’ kelimesinin
ilk anlamı ‘asılan-tutunan şey’dir. Diğer anlamları ise ‘sülük-kan emen şey’ ve
‘kan pıhtısı’dır. [58-60] İlk Kur’ân sözlüğü bu kelimeyi şöyle açıklamaktadır:
“Alak’: Bir şeye yapışmaktır […] ‘Mi’lek’: Askı, bir şeyin asıldığı şey […]
‘Alak’: Sülük.” [61] El-İsfahâni bu kelimenin ‘asılmak-tutunmak’ mânâsında
olduğuna dair pek çok örnek vermektedir. Yine bu kelime pek çok hadiste ‘asmak’
anlamında kullanılmıştır. [62] Yine Elmalılı bu kelimenin bu mânâlara geldiğini
tefsirinde belirtmiştir ve aynı tefsirde ‘kan pıhtısı’ mânâsının o zamanlar
öyle sanıldığı için o mânânın verildiğini de söylüyor. [63] Yine İbnü’l-Cevzî
‘yapışma’ mânâsını belirtmiştir. [64] Kur’ân aynı kökten gelen ‘mua’llekat’
kelimesini ‘askıda’ anlamında kullanmıştır. [65] Ki zaten ‘kan pıhtısı’ mânâsı
hem dediğim gibi o dönemin bilimsel bilgileri yüzünden hem de kanın kurumaya
başlar başlamaz yapışkan olmasından dolayıdır. [63, 66] Sözlüklerin de bu
kelimeye ‘kan pıhtısı’ mânâsını vermemesi bu anlamın sadece bir yorum olduğunu
gösterir. Hem Kurtûbî bu kelimenin ‘taze-kırmızı kan’ anlamına geldiğini
söylüyor [67] fakat Arapçada kan için zaten ‘dimâ’ kelimesi kullanılmaktadır.
[68] Bunu anladıysak artık bu anlamların bilimsel yönüne bakalım.
‘Asılı duran-tutunan şey’
mânâsı: Alaka blastokiste işaret etmektedir. Blastokist döllenmiş yumurtadır.
Blastokist döllenmenin 5. günü mikrovillüsler vesilesiyle rahmin zarına asılmaktadır-tutunmaktadır
(bilimsel makaleler aynı ifadeleri kullanmaktadır). [69-72]
‘Sülük-kan emen şey’
mânâsı: Blastokist bu tutunmadan sonra implantasyon diye adlandırılan evreye
geçecektir. Bu evrede blastokist endometriyuma (rahmin iç zarına) gömülmektedir
yani içine nüfuz etmektedir. [73] Bu evreye Allah başka bir âyette de işaret
etmektedir nitekim Allah kadını tarlaya benzetip spermi tohuma benzeterek,
böylece Allah blastokistin rahime gömülmesini tohumun tarlaya gömülmesine
benzetmiş olmaktadır. [74] Alakanın ‘sülük’ anlamına geri dönersek, blastokist
rahime gömüldükten sonra sülük gibi kan emmektedir. Bu mekanizmaya Fransızcada
‘circulation utéro-lacunaire’ deniliyor. [75-6] Bilimsel yazılarda Kur’ân ile
aynı şey söylenilmektedir: “İmplantasyon blastokistin endometriyumun bezleri ve
kan damarlarından gıda emmelerini sağlar.” [77]
‘Kan pıhtısı’ mânâsı: Bu
konu hakkında bir makale şöyle buyurmaktadır: “Blastosist endometriuma daha
derin gömülür ve yüzey epitelindeki penetrasyon kusuru bir fibrin pıhtısı ile
kapatılır.” [78]
Buna göre ana rahminin
içinden blastokistin olduğu yere bakarsanız, bir kan pıhtısı göreceksiniz. Görüldüğü
gibi alaka kelimesi bilimsel verilerle muhteşem şekilde uyuşmaktadır.
Eğer denilirse ki: Eskiden
insanlar embriyonun kadının kanından ve erkeğin sperminden oluştuğuna
inanırlardı bu yüzden Kur’ân ‘kan pıhtısı’ demiştir.
Biz deriz ki: İlk olarak,
gördüğümüz gibi ‘alaka’ kelimesinin ilk anlamı ‘kan pıhtısı’ değildir. Bu mânâ
yorum sonucu ortaya çıkmıştır, buna göre Kur’ân o dönemin bilgisi yüzünden
böyle söylememiştir.
İkinci olarak, yukarda kan
pıhtısı mânâsının yanlış olmadığını gördük, buna göre iddia hiçbir şey ifade
etmiyor.
Üçüncü olarak, âdet
kanaması için ‘hayz’ kelimesi kullanılır ‘alaka’ değil.
Dördüncü olarak,
Peygamberimiz hadislerde kadının ‘menîsinden’ bahsetmiştir, hiçbir zaman ‘âdet
kanından geliyor’ dememiştir. [11]
Beşinci olarak, kadının
menîsinin ‘sarı’ olduğu belirtiliyor. Kan sarı mıdır? Hayır.
Altıncı olarak, Kur’ân
blastokistin oluşması için gereken şeyi açıklamıyor. Onların birleşiminin ne
sonuç verdiğini açıklıyor. Sonuç olarak, iddia büyük bir iftiradır.
Eğer denilirse ki:
Aristoteles’e göre göbek bağı zaten rahmin iç zarına bağlıydı [79] buna göre
‘asılma’ anlamını Peygamber buradan almış olabilir.
Biz deriz ki: İlk olarak,
eski Müfessirlerin ‘asılma’ anlamını çok almaması, o zamanlar bu göbek bağı
bilgisinin Peygamberin toplumuna yerleşmediğini gösterir.
İkinci olarak,
Gayrimüslimler işine geldiğinde en kolay şeylerde Peygamber hata yaptı der ama
böyle araştırma gereken şeylerde Peygamber oradan aldı derler. Bu
tutarsızlıktır.
Üçüncü olarak,
Peygamberimiz göbek bağı rahime bağlı demiyor. Öyle olsaydı bunu açık şekilde
söylerdi.
Dördüncü olarak, pek çok
Yunan felsefeci arasından Peygamberimiz nasıl Aristoteles’i seçti? Onun
doğruluğunu nereden ölçtü? Diğer felsefeciler bu konuda bir şey demiyorlardı.
Beşinci olarak,
Aristoteles hata yapmıştır nitekim kendisi göbek bağının ya yumurtaya ya da
rahme bağlı olduğunu söylemiştir [79] fakat bu böyle değildir. Göbek bağı
plasentaya bağlıdır. [80-1]
Altıncı olarak, Kur’ân
blastokiste çok güzel şekilde işaret etmiştir. Verilen üç anlam da bilimle
uyuşmaktadır. Aristoteles’in durumu böyle midir? Hayır.
Yedinci olarak, göbek bağı
bebeği asmıyor, onu tutmuyor. Yani alaka kelimesinin iddiadaki bilgiyle hiçbir
alakası yoktur.
Mudğadan Yaratılış
İddia: Allah mudğadan
(çiğnemlik et) yaratıldığımızı söylüyor lakin embriyo gebeliğin 3-6. haftası
çiğnenebilecek boyutta değildir nitekim embriyo o dönem 1-5 mm uzunluğundadır.
[82] Bir şeyin çiğnemlik olması için en az 20-30 mm uzunluğunda olmalıdır.
Cevap: İlk olarak,
‘çiğnemlik et’ mânâsından küçüklüğün ifade edildiğini anlayabiliriz. Mesela bir
kişiyi çok sevdiğinizde ona ‘evren kadar seni seviyorum’ diyebilirsiniz ama
buradaki maksadınız onu çok sevdiğini söylemektir. Veya bir şeyin çok küçük
olduğunu belirtmek isteyince ‘cinsel organım kadar’ dersiniz (cinsel organ
ifadesinin kaba şekli kullanılır genelde). Aynı şekilde çiğnemlik bir et de
küçüklüğü ifade ediyor olabilir yani illa 20-30 mm’ye sahip olmak zorunda
değildir.
İkinci olarak, ‘mudğa’ ‘et
parçası’ anlamına gelir. Örnek olarak Peygamberimiz kalp için ‘mudğa’
kelimesini kullanmıştır. [83] Peki kalp çiğnemlik bir et boyutunda mıdır?
Hayır, kalp bir avuç kadardır. Yine Peygamberimiz cinsel organımızı ifade etmek
için ‘muğda’ kelimesini kullanmaktadır. [84] Bir cinsel organ çiğnemlik et
küçüklüğünde değildir.
Üçüncü olarak, bir şeyin
boyutunu ‘çiğnemlik et’ diyerek ifade etmek gariptir. Eğer bebeğin büyüklüğünü
anlatmak istiyorsanız bir meyve ile, sebze ile, buğday ile, erik ile vs.
karşılaştırıp anlatmak daha mantıklı olur.
Peki mudğa neye işaret
ediyor olabilir? Mudğa embriyodur nitekim blastokist aşamasından sonra embriyo
aşaması vardır ve âyette belirtildiği gibi bu aşamadan sonra kemikler
oluşmaktadır. Yine Hac 5’te mudğa aşamasında ceninin ‘belli belirsiz’ olduğu
belirtiliyor. [85] Gerçekten de mudğa döneminde bir ceninin insan cenini mi
yoksa başka bir memeli hayvan cenini mi olduğunu tam olarak ayırmak mümkün
değildir. [86] Yine belirtelim ki: Her ne kadar mudğanın ilk anlamı ‘et
parçası’ olsa bile, bunun çiğnenme ile alakası olabilir nitekim El-İsfahâni
aynı kökten gelen ‘mâdigâni’ kelimesinin ‘yemeği çiğnedikleri için çene
kemiklerine denilmiştir’ diyor. [87] Embriyonun 3. haftadan 6. haftaya kadar
çiğnenmiş et görünümü vardır nitekim ceninin üzerindeki somitlerin diş izleri
görünümü vardır. [88]
Eğer denilirse ki: Etin
üzerinde diş izi bırakılmaz.
Biz deriz ki: Bu akıl
oyunundan başka bir şey değildir. Âyette etin üzerinde diş izleri var
denilmiyor, direkt çiğnenmiş et deniliyor. Yani bizim diş izleri bırakmamız
gerekmiyor, mudğanın görünüşü zaten çiğnenmiş bir şekildedir. Biz embriyonun
üzerinde yarım daire şeklinde tıpkı diş izleri gibi dizilmiş yapıyı görünce
çiğnemlik et ifadesinin bundan bahsettiğini anlıyoruz. Embriyoda diş izleri
görülmesi bize bunun bir tesadüf olma ihtimalinin çok düşük olduğunu gösteriyor.
Eğer denilirse ki:
Somitler çıkıntılı iken diş izleri girintilidir.
Biz deriz ki: Allah bu
âyette bir benzetme yapmaktadır. Embriyoya baktığımızda biz bunu diş izlerine
benzettiğimiz an benzetme doğru olmuş olur. Her benzetmede farklılıklar olur bu
yüzden biz buna ‘benzetme’ deriz. Peygamber döneminde embriyonun bu özelliği
nasıl daha güzel şekilde ifade edilebilirdi?
Kemiklerin Yaratılması
İddia: Allah kemiklerin
etten önce yaratıldığını söylemektedir nitekim ‘kemiklere et giydirdik’ diyor.
Fakat bu bilimsel olarak yanlıştır.
Cevap: Allah Mü’minûn
14’te önce bir et parçasından bahsediyor sonra bu et parçasının kemiklere
dönüştürüldüğünü sonra da bu kemiklere et (kas) giydirildiğini söylüyor. Yani
Kur’ân’da kemikler etten önce oluşuyor gibi bir durum yoktur. Peki Kur’ân’ın
anlatımı doğru mudur? Evet, gebeliğin 6-7. haftası kemikler oluşmaya başlamaktalardır.
[89-90] Yani mudğa aşamasından sonra nitekim somitler 6. haftadan sonra görünmemektelerdir,
bu da mudğa aşamasının sonu demektir. [90-1] Kaslar da 7. haftada oluşmaya
başlamaktalardır. Kas diyorum nitekim kaslar etten oluşur âyet de bundan
bahsetmektedir. [92] Oluşumlarından sonra, kaslar, 3. ayın sonunda âyetin
dediği gibi kemiklere giydirilmektelerdir. [93-6]
Eğer denilirse ki:
Kemikler ve kaslar aynı anda oluşurlar. Âyet önce kemiklerin sonra kasların
yaratıldığını söylüyor.
Biz deriz ki: İlk olarak,
âyet ‘kaslar önce yaratıldı’ demiyor. ‘Kemiklere et giydirdik’ diyor yani
kaslar ve kemikler aynı anda oluşup Allah sonra kemiklere et giydirmektedir.
Bunu bilimsel veriler söylemektedir.
İkinci olarak, kemikler 6.
haftada görülmeye başlanırken [89-90], kaslar sadece 3. ay görülmeye başlamaktalardır.
[97]
Eğer denilirse ki: Embriyonun
oluşum sürecinde kemik söz konusu değildir. Tüm kemik denilen şeyler
kıkırdaktan ibarettir.
Biz deriz ki: Kur’ân’ın
kıkırdak için kemik kelimesini kullandığı açıktır. Bilim adamları bile
kıkırdağa kemik demektelerdir. [98] Ki biz de kıkırdaktan bahsedince kemik diyoruz.
İkinci olarak, kıkırdak
2-3. ay kemikleşmeye başlamaktadır [99-100], buna göre her türlü kemiğe et
giydirilmektedir.
Embriyonun İnsan Formuna
Dönüşmesi
Şimdi âyetin ‘Sonra onu
bambaşka bir yaratık yaptık’ ifadesini inceleyelim. Daha önce belirttiğim gibi
6. haftaya kadar embriyonun ‘hangi canlının embriyosu’ olduğu belli değildir
nitekim tüm memelilerin embriyosu birbirine benzemektelerdir. [86] Hangi
canlının embriyosu olduğu 7-8. haftada belli olmaktadır (mudğa evresinden
sonra). [101-2] Yani Allah embriyoyu insan haline sokarak bambaşka bir yaratık
haline sokmaktadır. Daha önce de Hac 5’teki ‘belli belirsiz mudğa’ ifadesinin
buna işaret ettiğini gördük. Diğer bir âyete geçelim.
Üç Karanlık Evre
Zümer 6. “Sizi
annelerinizin karnında üç karanlık içinde türlü yaratılış safhalarından
geçirerek yaratmaktadır.”
Allah bu âyette bizi üç
karanlık içinde yarattığını söylüyor. Peki bu evreler ne olabilir? Bunun pek
çok mânâsı olabilir: İlk olarak, gebeliğin üç dönemine işaret ediliyor olabilir.
Bu üç evre şöyledir: Jerminal, embriyonuk ve fetal dönem. [103]
İkinci olarak, bu üç
karanlık embriyonun üç katmanı olabilir. Bunlar sırasıyla şöyledir: Endoderm, ektoderm ve mezoderm. [104-5]
Bu tabakalar ile
karanlıkların birlikte zikredilmesi de ayrı bir mûcizedir. Karın içindeki
organlara hiçbir foton ulaşamaz. Hiçbir ışık yoktur. Tamamen karanlık bir
ortamdır. Yine de belirtelim ki bu üç karanlık gelecekte daha iyi anlaşılabilir
yani bambaşka şeylere işaret ediyor olabilir.
Gebelik Süresi
İddia: Allah emzirme
süresinin 24 ay olduğunu belirtiyor [106] başka bir âyette ise gebeliğin ve
emzirme süresinin toplam 30 ay olduğunu söylüyor. [107] Buna göre gebelik
süresi 6 aydır fakat bu doğru değildir.
Cevap: İlk olarak, Ahkâf
15’te insanın anne karnında 6 ay kaldığı söyleniliyor. Peki bu nasıl olabilir?
İnsanın ruhu 3. ay üflendiği takdirde insan 6 ay anne karnında kalmış olur.
İkinci olarak, 6 aylık
fetüs yaşayabilir. Buna ‘ileri derece prematüre’ denilir. [108] Ki Peygamber
döneminde böyle bir şey olmuştur. 6 aylık bebeği doğuran bir kadın vardı (doğan
çocuk babasına çok fazla benziyordu yani bir kişi çıkıp ‘kadını haklı çıkartmak
için böyle bir şey uyduruldu’ demesin). [109]
Üçüncü olarak, Allah
Bakara 233’te ‘emzirmeyi tamamlamak isteyenler için 2 yıl’ diyor. Yani bu bir
ruhsattır. Normal emzirme süresi 21 ay iken (nitekim gebeliği 30 aydan
çıkartırsak sonuç 21’dir), dileyen kişi bunu 24’e uzatabilir.
Tüm Menîden mi Geliyoruz?
İddia: Kur’ân’a göre insan
tüm menîden gelmektedir halbuki biz sadece bir spermatozoitten gelmekteyiz.
Cevap: İlk olarak, Kur’ân
böyle bir şey söylememektedir. Kur’ân menîden yaratıldığımızı söylüyor, ‘tüm
menî’ gibi bir ifade yoktur. Mesela ben ‘yıldızlardan yapıldık’ desem bu hatalı
bir söz müdür? İnsan bedeni her ne kadar tüm yıldızdan oluşmasa bile biz
‘yıldızdan geldik’ deriz. Bunu anlamayan dil bilgisi öğrenmeli.
İkinci olarak,
Peygamberimiz zaten insanın tüm menîden yaratılmadığını söylemiştir [37] Buna
göre hata yoktur.
Üçüncü olarak, Kur’ân bize
şöyle buyurmaktadır: Secde 8. “Sonra onun neslini önemsenmeyen bir suyun
özünden yaratıp sürdürmüştür.”
‘Suyun özü’ ifadesi ‘sudan
süzülen şey’ anlamına gelir tıpkı ‘toprağın özünden’ âyeti gibi. [38] Buna göre
biz menîden süzülen yani spermatozoitten yaratıldık.
İnsan 4 Evrede mi
Yaratıldı?
İddia: Allah insanın
yaratılışındaki birkaç evreden bahsediyor fakat bunlar dışında pek çok evre
vardır.
Cevap: Allah tüm
evrelerden bahsetmek zorunda mıdır? Birkaç evreden bahsetmesinde ne gibi bir
hata vardır? Siz bir şeyin nasıl yapıldığını anlattığınızda illa her
yaptığınızı anlatmak zorunda mısınız? Hayır. Aynı şekilde Allah da tüm
evrelerden bahsetmiyor. Mesela Allah bir âyette insanın anne karnından çıkmayı
alakanın yaratılışından sonra olduğunu söylüyor. [110] Fakat başka âyetlerde
alakadan sonra mudğa olduğumuzu sonra bambaşka bir yaratılışa
dönüştürüldüğümüzü öğreniyoruz. [111] Buna çelişki mi diyeceğiz? Hayır, Allah
bazı evreleri zikretmeyerek bizim yaratıldığımızı dile getirebilir. Yine Allah
bizi bir sudan yarattığını söylüyor. [36] Ama biz biliyoruz ki su aşamasından
sonra pek çok evre vardır. Bu da mı çelişki? Hayır. Kur’ân gözlerin, kulakların
yaratılışından da bahsetmiyor. Peygambere göre gözler yok muydu o zaman? Kur’ân
embriyoloji kitabı mı ki her aşamayı anlatsın? Peygamber mudğadan sonra
gözlerin, kulakların vs. yaratıldığını söylüyor ama Kur’ân’da bu yoktur. Bu
hata mıdır?
Evreler Halinde
Yaratılmıyor muyuz?
İddia: Nûh 14. “Hâlbuki,
O, sizi evrelerden geçirerek yaratmıştır.”
İnsanın anne karnında
oluşumu süreklilik arz eder, evreler halinde olmaz.
Cevap: Yaratılışın
süreklilik arz ettiğini en eski insanlar da biliyordu. Yani Peygamberin
bilemeyeceği bir şey yok. Yaratılış sırasında yeni yeni oluşum süreçleri
başlar, gelişimde anahtar noktalar oluşur ve bu yüzden embriyolojik gelişim
süreci insanlar tarafından da evreler halinde incelenir. Bilim adamları bile
evrelerden bahsetmektedir. Onlarda mı hatalı? [112]
Kadının Menîsi Sarı mıdır?
Şimdi de en kritik nokta
olan hadislere geçelim: “Erkeğin menîsi beyaz,
kadının menîsi ise sarıdır.” [11]
Ovum yani döllenmemiş
yumurta ‘sarı cisim’ adı verilen bir torbanın içinde bulunur. Bu torba
patladıktan sonra kadının üreme hücresi rahme doğru ilerler. Tıpkı erkeğin
semeni gibi kadının sarı cismi Peygamberimizin bahsettiği menîdir. Sarı cisim,
adında söylendiği gibi, sarıdır. Bilim de bunu onaylamaktadır. [113]
Mudğa Dönemi 120. Gün mü
Bitmektedir?
İddia: Peygamber bir
hadiste şöyle buyurmaktadır: “Ana-baba maddeleri, kırk gün anne karnında
toplanır. Sonra o maddeler bir o kadar zaman içinde katı bir kan pıhtısı hâlini
alır. Sonra yine bir o kadar zaman içinde bir çiğnemlik et olur.” [114]
Blastokist dönemi
döllenmeden 40 gün sonra başlamaz. Embriyo döneminin başlangıcı da döllenmeden
80 gün sonra değildir.
Cevap: Bu hadisteki
günleri toplamak doğru bir seçenek değildir. Nitekim Arapçada ‘summe’ (sonra)
kelimesi ‘bir de’ anlamına da gelir. Kur’ân’da bunun örneği çoktur. [115] Örnek
olarak, Yûnus 46’da “onların dönüşü sadece
bizedir, sonra/aynı zamanda Allah onların yaptıklarına karşı devamlı şahittir”
denilir. Buradaki ‘sonra/aynı zamanda’ kısmında ‘summe’ kelimesine ‘sonra’
anlamı verilirse sanki “Allah önceden onların eylemlerini şahit değildi” gibi
bir anlam çıkmaktadır. Dolayısıyla bu âyette ‘sonra’ anlamında
kullanılmamıştır. Başka bir örnek de Kalem 23’tür: “Kaba ve haşin, bütün
bunların ötesinde (summe) soysuza da uyma!”
Burada ‘summe’ edatının ‘bir de’ anlamına geldiği
açıktır. Bunu anladıysak hadisi de daha iyi anlayabiliriz. Allah 40 günün
içinde nutfeyi, alakayı ve mudğayı yaratmıştır. Belirttiğim görüş kendi
uydurduğum bir görüş değildir. [116] Diğer hadislere bakarsak sunduğum görüşün
doğru olduğu zaten belli olacaktır: “Melek nutfenin üzerine rahimde kırk
yahut kırk beş gecede karar kıldıktan sonra girer ve şöyle der: Yâ Rab (bu) şakî
mi olacak, saîd mi? diye sorar. Bunlar yazılırlar.” [117]
Bu hadiste
meleğin döllenmeden kırk gün sonra geldiği söyleniliyor. Başka hadislerden
öğrendiğimize göre melek mudğa döneminde sonra gönderilmektedir. [118] Buna
göre mudğa dönemi 40 günden öncedir yani yukarda sunduğumuz görüş daha
sağlamdır. Yine başka bir hadiste 40 günden sonra kemiklerin, gözlerin
yaratıldığı söyleniliyor. [119] Fakat âyetlere göre bu mudğa döneminden
sonradır. Buna göre mudğa 80. gün oluşmaya başlamamaktadır. Ki bilim de
sunduğum görüşü desteklemektedir. Daha önce dediğim gibi mudğa dönemi 6-7.
haftada bitmektedir [90-1] nitekim somitler bu haftadan sonra görünür olmamaktalardır
ve mudğa döneminden sonra gelen kemikler de 6-7. hafta oluşmaya başlamaktalardır.
[89-90] Kemiklerin oluşmaya başlaması da mudğa döneminin sonu demektir, bu da
mudğanın 6-7. haftada sonlandığına delildir. Peki 6-7 hafta kaç gün
yapmaktadır? 42-49 gün. Tam da hadisin dediği gibi, ki hadislerde tam 40 gün
denilmiyor nitekim bazı hadisler 42, bazılarında 45 yazmaktadır. [117, 119]
Cinsiyeti Kim
Belirler?
İddia:
Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Erkeğin suyu beyazdır, kadının suyu sarıdır İkisi
birleştiği zaman, eğer erkeğin menîsi kadının menîsine baskın gelirse, çocuk
Allah’ın izniyle erkek olur. Şayet kadının menîsi erkeğin menîsine baskın
gelirse, bu takdirde Allah’ın izniyle kız olur.” [120]
Bu hadise göre cinsiyeti kadın
da belirlemektedir fakat bu doğru değildir. Cinsiyeti erkeğin
spermatozoidindeki kromozom belirler.
Cevap: Bu hadiste aktarım
hatası vardır. Nitekim diğer sayısızca hadis ‘kız olmaktan’ veya ‘erkek
olmaktan’ değil, erkek tarafına veya kadın tarafına benzemekten bahsediyor.
[121] Yine İbn Kayyım (ö. 1350) bu hadis hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Bu konularda tabiat
alimlerinin bir bilgisi yoktur. Bu hususlar ancak vahiyle bilinir. Onların
bilgileri arasında bununla çelişen bir şey de yoktur. Ancak şu kadarı var ki,
Sevbân hadisi (iddiadaki hadis) hakkında insanın aklına bazı düşünceler
gelmektedir. Hadisin râvilerinden birinin gerektiği gibi hadisi ezberlemediğinden
endişe edilir. Belki de Hz. Peygamber (s.a.v.)’e çocuğun erkek mi, kız mı
olacağı değil kime benzeyeceği sorulmuştur. Nitekim Abdullah b. Selâm hadisinde
bu şekilde geçmektedir. İşte bundan dolayı Buhârî bu rivâyeti nakletmemiştir.”
[122]
Görüldüğü gibi
hadisin naklinde sorun vardır. Bu da iddiayı geçersiz kılar. Ki hadiste
bilimsel mûcize vardır. Erkeğin menîsi baskın gelirse yani erkeğin menîsindeki
kromozomlar baskın gelirse çocuk erkek tarafına benzeyecektir aynı şey kadın
menîsi için de geçerlidir. Ki bilimde ‘baskın gen’ ‘çekinik gen’ deniliyor
mesela kahverengi gözlü bir baba olsa ve mavi gözlü bir anne, kahverengi maviye
göre baskındır bu yüzden çocuğun gözü kahverengi olacaktır. [123]
Yine de
belirtelim ki Kur’ân’a göre cinsiyeti baba belirlemektedir: Necm 45-46. “Rahime
atıldığı zaman nutfede erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur.” [124]
Yukarda
açıkladığım gibi nutfe rahme giren menîdir. Allah bu sudan erkeği ve dişiyi
yarattığını yani erlik suyundan çiftleri yarattığını söylüyor. Ki bu doğrudur.
Eğer X kromozomuna sahip bir spermatozoit kadının yumurtasına girerse, çocuk
kız olacaktır, Y kromozomuna sahip ise çocuk erkek olacaktır.
Çocuktaki
Benzerliğin Sebebi Nedir?
İddia: Hadiste
‘baskın gelirse’ denilmiyor ‘önce atılan’ deniliyor: “Erkeğin
suyu (menîsi) koyu beyazdır; kadının ise açık sarıdır. Bunlardan hangisi üstün
yahut önce gelirse benzerlik ondan olur.” [125]
Cevap: Hadise
dikkat edilirse belirsiz bir şey vardır. ‘Üstün yahut’ deniliyor. Üstün gelmek
de en baskın olan demektir. Diğer hadislere bakarsak baskın gelmenin daha doğru
olduğunu görürüz. [126] Kurtûbî ‘önce gelme’ mânâsının bir tevil olduğunu
söylemektedir fakat hiç tevile gerek olmadığını gördük nitekim bilimsel olarak
dediğim daha uygundur. [127]
Cinsiyet Ne
Zaman Belirlenir?
İddia: Hadiste
şöyle buyruluyor: “Nutfenin özerinden kırk iki gece geçti mi, Allah ona bir
melek gönderir. Melek ona sûret verir; duyma yetkisini, görme yetkisini,
cildini, etini ve kemiklerini yaratır. Sonra: Yâ Rabbi! Erkek mi olacak, dişi
mi? diye sorar.” [119]
Bu hadise göre
gebeliğin 40. günü cinsiyet belirlenmektedir. Fakat bu yanlıştır, cinsiyetin
belirlenmesi döllenme anında olur. Hangi spermatozoit önce geldiyse, taşıdığı
kromozoma göre cinsiyet oluşur.
Cevap: Bu hadiste
cinsiyetin belirlenmesi anlatılmıyor. Meleğin Levh-i Mahfuz’a ne yazacağı
anlatılıyor. Burada Melek, cenini erkeğe veya kadına dönüştürmüyor nitekim
hadislerde cinsiyetle birlikte o kişinin rızkı, eceli, ameli vs. yazılıyor. [128]
Peki bir kişinin amelinin yazılması, o ameli yapmaya zorluyor mu? Hayır, o kişi
öyle yapacağı için orada öyle yazılır. Aynı şekilde cinsiyet için de bu
geçerlidir.
Bu hadisin
farklı bir konusu da bu hadisteki bilimsel mûcizelerdir. 42. gecede insana
sûret verildiği söyleniliyor. Yukarda da açıkladığım gibi 7. hafta (42. gün)
embriyo diğer memeli embriyolarından şekil olarak ayırt edilmektedir. [90-1] Bu
hadis de buna işaret etmektedir. Kemikler de bu dönemde oluşmaya başlamaktadır
[89-90], kaslar da (etler) [92]. Duyma yetkisi de mudğa aşamasından sonradır.
Bir fetüs 18. hafta duymaya başlar. [129] Görme duyusu ise 28. haftada başlar.
[130] Cilt (epidermin 5 katmanı) de 11. haftadan sonra oluşur yani hadisin
dediği gibi 40 günden sonra. [131-2] Yine başka hadisler 40 günden sonra ruhun
üflendiğini de söylüyor. [133] Dediğim gibi ruh 3. ay üfürülüyor olabilir
emzirme süresine göre.
Yunanlılardan
İntihal
İddia: Tüm bu
bilgiler Yunanlılardan çalınmıştır.
Cevap: İlk
olarak, Yunanlıların
dediğinin Kur’ân’da olması Peygamberin kopya çektiği mânâsına mı gelir? Örneğin
bir sınavda soruyu doğru olarak yanıtlayan kişilere paranoyaklık gösterip
birbirinden çaldıklarını mı iddia edersiniz? Hayır, eğer bu ifade doğru olmayan
bir ifade olsaydı ancak o zaman tartışabilirdik bu konuyu.
İkinci olarak, Peygamberin
intihalci olmadığına pek çok delil vardır. [134]
Üçüncü olarak, Peygamberin
toplumu ümmi bir toplumdur, okuma-yazma çok düşük seviyededir. Mekke çok geri
bir yerdi, İslâm öncesi Arapların tarihi bile yoktur, öyle geride kalmış bir
toplumdu. Peygamber de okuma-yazma bilmezdi, nereden edinsin bu kadar bilgiyi?
Dördüncü olarak, Peygamber
hangi ölçüyle bir şeyin doğru olduğunu kabul etti? O dönem insanın yaratılışı
ile alakalı sayısızca efsane varken nasıl her defasında doğrusunu seçti? Ve bu
sadece embriyoloji için değil, her bilim dalı için geçerlidir.
Beşinci olarak, Peygamber
hangi cesaretle kendinden 500-1000 yıl önce yapılmış araştırmalara güvenip
bunları Kur’ân’a yazdı?
Mesela Galen tüm çıkarımlarını hayvanlar üzerinden yapmıştır, bir insan
kadavrasını kesip araştırmamıştır. Hayvanlar üzere yapılmış bir araştırmaya
Peygamber nasıl güvensin? Bu bilgiler gelecekte yanlış çıkabilir ve böylece
insanlar dinden çıkabilir, niye bu riski alsın ki? Bu soruya cevap ‘zaten o
öldüğünde gerçek ortaya çıksa da bu onu bağlamaz yani sallayıp yazabilir’ ise
sorum şöyle: Ölümünden sonra bunlar umurunda olmayacaksa niye öleceği vakit
yalan söylediğini söylemedi?
Altıncı olarak, Yunanlıların embriyolojik
hatalarına bakalım: Hipokrat cinsiyetin belirlenmesinde kadının da rol
oynadığını söylemektedir. Yine ona göre iki menî yani kadının ve erkeğin suları
güçlü ise sonuç erkek olur, tersinde ise kız olur. Yine Hipokrat’a göre sperm
tüm vücuttan süzülerek oluşur (panspermia), kadının menîsi (menîden kastım
kadının oluşmasında rol oynayan şeydir) ise kadının âdet kanıdır. Yine kendisi
menîler karıştıktan sonra sıcaklık yüzünden genişlediklerini söylemektedir. [135]
Fakat bunlar yanlıştır, cinsiyeti
anlatılan şeyler belirlemez. Sperm tüm vücuttan süzülerek oluşmaz, prostattan,
veziküla seminalisten ve testislerden çıkar. Kadının menîsi âdet kanı değildir
ve zigot her zaman aynı boyuta sahiptir yani genişlemez. [136] Peki
Peygamberimiz niye bu yanlış bilgileri almadı? Kur’ân spermin omurilik ve
kaburga kemiği arasında bulunan prostattan, veziküla seminalisten geldiğini
söylemektedir. [57]
Aristoteles’e göre kadının semeni yoktur,
kadının insan oluşumundaki rolü çok azdır. [137] Kendisi yine şöyle buyurmaktadır:
“Sperm süte katılan maya gibi rol oynar: dişi maddeyi pıhtılaştırır ve özdeş
parçaları bir araya getirir ve pıhtılaştırır.” [137-8]
Yine Aristoteles menînin
kandan oluştuğunu, spermin hareket edip maddeleri topladığını, şekli verdiğini
söylemektedir. [139] Cinsiyetin belirlenmesini spermin gücüne bağlamaktadır.
Bunu delillendirmek için kendisi genç hayvanlardan ve nemli hayvanlardan (ki
bunlar güçsüz olanlardır Aristo’ya göre) doğan çocukların kız olduğunu
söylemektedir. Yine soğukluğu buna bağlamaktadır. [140]
Bilime göre bunların hepsi
yanlıştır. Kadının rolü insanın oluşumunda çok önemlidir hatta erkekten bile
daha önemli denilebilir. Sperm dolaşıp madde toplamaz, sperm kadının yumurtası
ile birleşip, rahme gömülür böylece embriyo gelişir ve sperm kadındaki
maddeleri toplayıp pıhtılaştırmaz, insana şekli o vermez ve kandan oluşmaz.
Cinsiyetin belirlenmesi de Aristo’nun belirttiği sebepler yüzünden değildir.
Peygamberimiz Aristoteles’in bilgilerini niye aktarmadı? Okunduğu üzere iki görüş
vardı Yunanlılarda. Birisi insan iki cinsiyetten oluşur diyor diğeri tek
birinden gelir diyor. Peygamber hangi ölçü ile bunlardan birisini seçti? Hem
Aristo’nun bunlardan bahsettiği kitap Peygamberin ölümünden sonra Arapçaya
çevrilmiştir. [141]
Yunanlı Soranos çocuğun
benzerliğini cinsel ilişki boyunca kadının baktığı şeye bağlıyor. Mesela kadın
güzel bir şeye bakarsa, çocuklar da güzel olur. Yine Soranos kadının menîsinin
yaratılışta rolü olmadığını söylemektedir. [142] Kadının rolünün olmaması pek
çok Yunanlı tarafından savunulmuştur (Anaksagoras, Apollon, Eshilos, Euripides,
Platon). [143] Fakat bu hem bilimle hem de İslâm’la çelişir.
Galen kanın git gide
testislerde beyazlaştığına ve sperme dönüştüğüne inanırdı. Aynı şeyi kadının
menîsi için söylemiştir. [144] Galen erkek sperminin damar ve sinir gibi
organların var olmasına sebep olduğunu söylemiştir. [145] Fakat bunlar
yanlıştır. Kan beyaz bir şeye dönüşmemektedir ve erkek spermi damarları ve
sinire sebep olmamaktadır. İki cinsiyet de buna sebep olmaktadırlar, yaklaşık
her organ için de bu geçerlidir. ‘Alaka kelimesi kan pıhtısı demektir nitekim o
dönemde kadının âdet kanından oluştuğumuza inanılıyordu’ diyenler aynı zamanda
‘Peygamber Galen’den bilgi çaldı’ diyorlar. Fakat Galen bu görüşü reddetmektedir,
erkeğin de kadının da semene sahip olduklarını söylemektedir. [146] Bu da
Gayrimüslimlerinin ne kadar bilgisiz ve iki yüzlü olduğunu gösterir. Yine Galen
cinsiyetin belirlenmesini menînin sıcaklığına bağlamaktadır. [147] Bu bazı
hayvanlar için doğrudur fakat insan için değildir. [148] Bu hipotezden Galen
erkeğin rahimde sağ tarafta yaratıldığını söylemektedir fakat bu da yanlıştır.
[149] Kendisi kadının kusurlu bir varlık ve her noktada eksik olduğunu
söylemektedir. [150] Bilim de Kur’ân da bunu reddetmektedir. İslâm’a göre kadın
ve erkek ontolojik olarak eşittir [151] fakat hak bakımından erkeğin bir derece
daha fazla hakkı vardır [152] ama bu kadının eksik olması ile alakalı değildir.
Galen insanın oluşumunu 4 evreye ayırmaktadır. İlk altı günde insanın sperm
olduğunu söylemektedir fakat bu yanlıştır. [153-4] Sperm bundan 4-5 gün önce
zigota dönüşmektedir. İkinci evrede fetüs kan ile dolmaktadır ve bu fetüs
semene hiç benzememektedir, ete benzemektedir. [153-4] Fakat bu da Kur’ân’la bağdaşmamaktadır.
Kur’ân ‘alaka’ evresinden bahsetmektedir fakat Galen ‘asılma, yapışma’
mânâsından bahsetmemektedir. Yine Galen kan olayını et ile eş değer zamanda
olduğunu söylemektedir fakat Kur’ân mudğa evresini alakadan sonra
zikretmektedir yani alaka kelimesine ‘kan pıhtısı’ mânâsını versek bile bunun
kopya olduğu düşünülemez. Hem Galen insanın kan ile doldurulmasından
bahsediyor, kan pıhtısından değil. Galen üçüncü ve dördüncü evrelerde
embriyoloji ile alakalı bir şey belirtmemektedir. Kur’ân ile alakasız şeylerden
bahsetmektedir. Bazı Gayrimüslimler Galen’in dördüncü evrede etlerin kemiklere
giydirildiğini söylediğini iddia etmektedirler fakat bu da yalandır. Galen
başka bir pasajda bundan bahsetmektedir yani dördüncü evrede böyle olduğunu
iddia etmiyor. Hem kendisi kemiklere et giydirildiğini değil, kemikler üzerinde
etin oluştuğunu söylemektedir. [155] Kur’ân ise kemiklere et giydirilmesinden
bahsetmektedir.
Anaksagoras ve birkaç
natüralist erkeğin sağ testisten ve kadının sol testisten geldiğine inanırlardı
ve rahimde erkeklerin sağda kadınların ise solda olduğunu söylerlerdi. [140] Bu
hatalı inanç yüzyılları dolaşmıştır.
Bu tür hatalar feci şekilde
arttırılabilir fakat bunlar yeterlidir. Peygamber bu kadar hata içinden neyi
kopyaladı? Hem burada Kur’ân’da anlatılanlar bile yok.
Yedinci olarak, Peygamberimiz
Yunanlılardan çaldıysa, aynı ifadeleri getirsinler bekliyoruz. Belirttiğim tüm
mûcizeler yazılı olmalı.
Kaynaklar
1. Hûd, 11/61.
2.
Hicr, 15/26, 28, 33; Rahmân, 55/14.
3.
En’âm, 6/2; A’râf, 7/12; İsrâ, 17/61; Mü’minûn, 23/12;
Secde, 32/7; Sâffât, 37/11; Sâd, 38/71, 76.
4.
Meryem, 19/67.
5.
Tûr, 52/35.
6.
Enbiyâ, 21/30; Furkân, 25/54.
7.
Rûm, 30/19.
8.
Nisâ, 4/1; A’râf, 7/189; Rûm, 30/21; Zümer, 39/6.
9.
Âl-i İmrân, 3/59; Kehf, 18/37; Hac, 22/5; Rûm, 30/20; Fâtır,
35/11; Mü’min, 40/67.
10.
Vehbe Zühaylî, Tefsirü’l-Münir, Enbiyâ,
21/30 tefsiri; Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kurʾân, Enbiyâ, 21/30 tefsiri; Muhammed
Esed, Kur’ân Mesajı, Enbiyâ, 21/30
tefsiri; Bayraktar Bayraklı, Yeni
Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, Enbiyâ, 21/30
tefsiri.
11.
Buhârî, Câmiʿu’s-sahîh, İlim, 50, 130;
Müslim, Câmiʿu’s-sahîh, Hayz, 311, 313a-b, 314, 315a-b; Nesâî, Es-Sünen,
Tahâret, 200; İbn Mâce, Es-Sünen, Tahâret, 601.
12.
Tirmizî, Es-Sünen, Yemekler, 8, 1798;
Ebû Dâvûd, Es-Sünen, Yemekler, 48, 3842, Tahâret, 104, 257; Mişkâtü'l-Mesâbih,
4123-4.
13.
https://khosann.com/gozlemlenebilir-evren-hiclikten-nasil-olustu/
14.
https://khosann.com/kuantum-kopuk-mikro-evrenlerden-mi-olusuyor/
15.
https://fr.m.wikipedia.org/wiki/Fluctuation_quantique
17.
Gazzâlî, İhyâ’, III, 2; Diyanet,
Kur’ân Yolu Tefsîri, c. 2, s. 9-10.
18.
Nesâî, a.g.e., Cenâiz, 117; Ebû Dâvûd, a.g.e., Sünnet,
16; İbn Manzûr,
Lisânü’l-Arab, n-f-s (نفس) maddesi.
19.
https://www.sciencedirect.com/topics/neuroscience/sry-gene
20.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/04/130-erkeklerde-neden-meme-ucu-var/
21.
Fahrüddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb,
En’âm, 6/2 tefsiri.
22.
Kurtûbî, Câmiʿli-ahkâmi’l-Kurʾân, Hicr,
15/26 tefsiri.
23. Râgib
El-İsfahâni, el-Müfredâtu fî Ğarîbi’l-Kur’ân, s-l-l (صلل)
maddesi, s. 595; Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, Hicr,
15/26 tefsiri; Taberî, Câmiʿu’l-beyân, Hicr, 15/26
tefsiri; İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-beyân,
Hicr, 15/26 tefsiri; Beydâvî, Envârü’t-tenzîl, Hicr,
15/26 tefsiri; İbnü’l-Cevzî, Zadü'l-Mesir fi
İlmi't-Tefsir, Hicr, 15/26 tefsiri; Es-Süyûtî,
ed-Durru'l-Mensûr, Hicr, 15/26 tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî,
a.g.e., Hicr, 15/26 tefsiri. İbn Abbâs, Mücâhid, Katâde
bu görüşü ileri sürmüşlerdir. Kurtûbî, a.g.e., Hicr, 15/26
tefsiri.
24. http://arabiclexicon.hawramani.com/search/%D8%B5%D9%84%D8%B5%D9%84
25. Fahrüddîn
er-Râzî, a.g.e., Rahmân, 55/14 tefsiri; Beydâvî, a.g.e., Rahmân, 55/14
tefsiri; Nesefî, Medarikü't-Tenzi'l-Ve
Hakaiku't-Te'vil, Rahmân, 55/14 tefsiri;
İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Rahmân, 55/14 tefsiri.
26. https://www.sciencedaily.com/releases/2020/06/200608092939.htm
27.
https://www.space.com/51-asteroids-formation-discovery-and-exploration.html
29.
https://www.jpl.nasa.gov/news/news.php?feature=5787
30.
https://www.space.com/37490-asteroids-were-giant-mud-balls.html
31.
https://www.inverse.com/article/34221-giant-balls-of-mud-cruised-around-the-early-solar-system
32.
https://earthsky.org/space/whoosh-can-you-hear-a-meteor-streak-past
33.
https://www.livescience.com/38651-meteor-sound-electrophonics-perseids.html
34.
https://astronomy.com/news/2018/08/what-does-a-meteor-sound-like
35. Salsâl konusu için de kendisinden
faydalandım: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/12/salsal-nedir-fehhar-hamei-mesnun-yasamin-baslangici-asteroit/
36. Secde, 32/8;
Mürselât, 77/20; Târık, 86/5.
37. Müslim,
a.g.e., Nikâh, 22, 1438k; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 26.
38. Mü’minûn, 23/12.
39.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., s-l-l (سلل) maddesi, s. 624.
40. Elmalılı, a.g.e., Mü’minûn, 23/12 tefsiri.
41.
İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Mü’minûn, 23/12 tefsiri; Ebüssuûd,
İrşâdü’l-ʿakli’s-selîm, Mü’minûn,
23/12 tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., Mü’minûn, 23/12 tefsiri; İsmail
Hakkı Bursevî, a.g.e., Mü’minûn,
23/12 tefsiri.
42. Hac, 22/5; Mü’minûn, 23/12; Mü’min, 40/67.
43. Mü’minûn, 23/13.
44. Kıyâme, 75/37.
45. İnsân, 76/2.
46. Necm, 53/46.
47.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., n-t-f (نطف)
maddesi, s. 1065-6; Beydâvî, a.g.e., Mü’minûn, 23/13 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., Mü’minûn, 23/13
tefsiri; Ebüssuûd, a.g.e., Mü’minûn, 23/13 tefsiri; Fahrüddîn
er-Râzî, a.g.e., Mü’minûn,
23/13 tefsiri; İsmail Hakkı Bursevî, a.g.e., Mü’minûn, 23/13 tefsiri.
48.
https://www.gulserenyucesoy.com/tr/gebelikte-neler-oluyor-a
49.
https://en.wikipedia.org/wiki/Semen_analysis#Liquefaction
50.
https://en.m.wikipedia.org/wiki/Semen
51.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., n-t-f (نطف)
maddesi, s. 1065-6; Beydâvî, a.g.e., Mü’minûn, 23/13 tefsiri.
52.
http://arabiclexicon.hawramani.com/search/%D9%86%D8%B7%D9%81
53.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., m-n-y (منى)
maddesi, s. 1187; Beydâvî, a.g.e.,
Necm, 53/46 tefsiri; Kurtûbî, a.g.e., Necm, 53/46 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., Necm, 53/46 tefsiri; Fahrüddîn
er-Râzî, a.g.e., Necm, 53/46 tefsiri;
İsmail
Hakkı Bursevî, a.g.e., Necm, 53/46 tefsiri.
54.
https://www.news-medical.net/health/What-is-Ovulation-(French).aspx
55.
https://embryo.asu.edu/pages/history-embryology-1959-joseph-needham
56. Elmalılı,
a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri; Taberî,
a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri; İsmail
Hakkı Bursevî, a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri; Beydâvî,
a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri; Es-Süyûtî, a.g.e., İnsân,
76/2 tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., İnsân, 76/2
tefsiri; Kurtûbî, a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri;
Ebüssuûd, a.g.e., İnsân, 76/2 tefsiri.
57. Detaylı bilgi için: https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/10/sperm-gogus-ve-bel-arasndan-m-ckar-tark.html
58. Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, a-l-k (علق)
maddesi; Zeynüddîn Muhammed b. Ebî Bekr, Muhtârü’s-Sıhâh, a-l-k (علق) maddesi;
Sâhib b. Abbâd, el-Muhît fi’l-luga, a-l-k (علق) maddesi; İsmâil b. Hammâd
el-Cevherî, Sıhâh fi’l-luga, a-l-k (علق) maddesi.
59.
http://arabiclexicon.hawramani.com/search/%D8%B9%D9%84%D9%82
60.
http://arabiclexicon.hawramani.com/search/%D8%B9%D9%84%D9%82%D8%A9
61.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., a-l-k (علق) maddesi,
s. 718.
62.
Buhârî, a.g.e., Megâzî, 86 (4039), 183
(4139), Cihâd, 123, 2190; Ebû Dâvûd, a.g.e., Zekât, 53, 1608; İbn Mâce, a.g.e., Hudûd, 55, 2587, Zekât,
39, 1821; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., 285; Mişkâtü'l-Mesâbih,
1422, 2477.
63.
Elmalılı, a.g.e.,
Alak, 96/2 tefsiri.
64. İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., Hac, 22/5 tefsiri. Yine bknz: Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın
Kur'ân Tefsiri, Alak, 96/2 tefsiri.
65. Nisâ, 4/129.
66.
Kurtûbî, a.g.e.,
Alak, 96/2 tefsiri.
67.
Kurtûbî, a.g.e.,
Hac, 22/5 tefsiri.
68. Bakara, 2/30, 84, 173; Mâide, 5/3; En’âm,
6/145; A’râf, 7/133; Nahl, 16/115; vs.
69.
https://www.gynandco.be/fr/la-fecondation-et-ses-etapes/
71.
https://art-fertilite.com/endo-grossesse/
72.
https://www.science.org/doi/abs/10.1126/science.1081277
74. Bakara, 2/223.
75.
http://www.embryology.ch/francais/gnidation/etape03.html
76.
https://sites.google.com/site/brigitteditcoucou/chapitre-i-les-1eres-semaines/iii-la-2eme-semaine
77. Jeanne Mager Stellman, Encyclopaedia of
Occupational Health and Safety, 4. Baskı, 1998, s. 9.10. [İnternetten okumak
için: https://books.google.com.tr/books?id=vW6rXFvm4sQC&pg=SA9-PA10&lpg=SA9-PA10&dq=blastocyst+soak+up+blood&source=bl&ots=MKG1xfx0sd&sig=ACfU3U1QSYXyasxWJbQZl4zELv8NPGgXCw&hl=tr&sa=X&ved=2ahUKEwiP05CEhsXzAhVCQvEDHRszB38Q6AF6BAggEAM#v=onepage&q=blastocyst%20soak%20up%20blood&f=false]
78.
T.W.
Sadler, Langman’s Medical Embryology, 12. Baskı, s. 43-4.
[İnternetten okumak için: https://bhumikapalrocks.files.wordpress.com/2016/02/langmans-medical-embryology-12th-ed.pdf]
79. Christine Bonnet-Cadilhac, L’étude des
annexes embryonnaires (anatomie et physiologie) chez Galien, 1989, s. 125.
[İnternetten okumak için: https://www.biusante.parisdescartes.fr/sfhm/hsm/HSMx1989x023x002/HSMx1989x023x002x0121.pdf]
80.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Plasenta
81.
https://www.embryology.ch/francais/fplacenta/cordon01.html
83. Buhârî, a.g.e., Îmân, 39 (52); Müslim,
a.g.e., Müsâkât, 20, 1599a; İbn Mâce, a.g.e., Fitne, 14, 3984; Mişkâtü'l-Mesâbih,
2762.
84. Ebû Dâvûd, a.g.e., Tahâret, 182; Nesâî,
a.g.e., Tahâret, 119 (165).
85.
Beydâvî, a.g.e.,
Hac, 22/5 tefsiri; Kurtûbî, a.g.e., Hac, 22/5 tefsiri; Elmalılı, a.g.e., Hac, 22/5 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., Hac, 22/5 tefsiri.
86.
https://www.wikiwand.com/fr/Loi_de_von_Baer
87.
Râgib El-İsfahâni, a.g.e., m-d-g (مضغ)
maddesi, s. 1004.
88.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 66-7.
89.
https://www.doctissimo.fr/html/sante/encyclopedie/sa_579_embryon_foetus.htm
90.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 152-4, Figure 12.1, 12.4, 12.5.
92.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 146, Figure 11.2.
93. Samuel Webster, Essential Human
Development, 1. Baskı, 2018, s. 56. [İnternetten okumak için: https://libribook.com/view1/13298]
94.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Myoblaste
95.
https://journals.biologists.com/dev/article/139/2/277/45410/Limb-bud-colonization-by-somite-derived
96. Samuel Webster, Embryology at a Glance, 2.
Baskı, 2016, s. 53.
97.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 148.
98.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 151-4.
99.
https://www.intechopen.com/chapters/64747
101.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 152, Figure 12.1.
102.
https://www.ehd.org/dev_article_unit8.php
103.
https://courses.lumenlearning.com/boundless-psychology/chapter/prenatal-development/
104.
T.W. Sadler, a.g.e., s. 63.
105. Samuel Webster, Essential Human
Development, s. 52.
106. Bakara, 2/233; Lokmân, 31/14.
107. Ahkâf, 46/15.
108.
https://www.medicalpark.com.tr/premature-bebek/hg-2006
109. Elmalılı,
a.g.e., Ahkâh, 46/15 tefsiri; Taberî, a.g.e.,
Ahkâh, 46/15 tefsiri; Es-Süyûtî, a.g.e., Ahkâh, 46/15
tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., Ahkâh, 46/15 tefsiri; Kurtûbî, a.g.e.,
Ahkâh, 46/15 tefsiri.
110. Mü’min,
40/67.
111. Hac, 22/5;
Mü’minûn, 23/14.
112. https://en.wikipedia.org/wiki/Human_embryonic_development
113. https://tr.wikipedia.org/wiki/Corpus_luteum
114. Buhârî, a.g.e., Bed’ü’l-Halk, 6, 3208.
115. Bakara,
2/51; Âl-i İmrân, 3/111; Mâide, 5/93; En’âm, 6/154; A'râf, 7/11; Nahl, 16/69;
Meryem, 19/70; Furkân, 25/45.
116. Zemlekânî, el-Burhânü’l-kâşif, s. 275; Muhammed Sa‘id
Ramazan el-Bûtî, Tahdîdü’n-nesl, s. 107.
117. Müslim, a.g.e.,
Kader, 1, 2644.
118. Buhârî, a.g.e., Enbiyâ, 1, 3332-3, Kader, 1, 6594;
Müslim, Kader, 1, 2646; Ahmet b. Hanbel, III, 116, 148.
119. Müslim,
a.g.e., Kader, 1, 2645a.
120. Müslim,
a.g.e., Hayz, 8, 315a.
121. Buhârî,
a.g.e., Enbiyâ, 1, 3328-9, İlim, 50 (130); Müslim,
a.g.e., Hayz, 311, 313a-b, 314b; Nesâî, a.g.e., Tahâret, 200; İbn Mâce, a.g.e.,
Tahâret, 600-1; vs.
122. İbn Kayyim el-Cevziyye,
Bedâ’i’u’l-fevâ’id, Şûrâ, 42/49 tefsiri.
123. https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6z_rengi
124. Benzer âyet: Kıyâmet,
75/39. Bu âyet de sudan bahsediyor alakadan çiftin çıkmasından değil. Bknz: İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Kıyâme, 75/39 tefsiri.
125.
Müslim, a.g.e., Hayz, 311.
126.
Müslim, a.g.e., Hayz, 314b, 315a.
127.
Kurtûbî, a.g.e., Şûrâ, 42/49-50.
128. Buhârî, a.g.e., Bed’ü’l-Halk, 6, 3208, Kader,
1, 6594-5, Enbiyâ, 1, 3332-3; Müslim, a.g.e., Kader, 1, 2643a-b,
2644, 2645a, c-d.
130. https://www.babycenter.com/pregnancy/your-baby/fetal-development-your-babys-eyes-and-sight_20004926
131. “Bilinen
epiderm 2. ay oluşmaktadır.” Bknz: Dr. Djebien, Peau et organes de la
sensibilité, s. 2. [İnternetten okumak için: https://facscm.univ-annaba.dz/wp-content/uploads/2020/05/Peau-et-Organes-de-la-sensibilit%c3%a9.pdf]
132. Ayşegül
Uysal, Deri ve Deri Eklerinin Embriyolojik Gelişimi, Ağustos, 2016, s. 3, Şekil
1. [İnternetten okumak için: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/225453]
133. Buhârî, a.g.e., Kader, 1, 6594, Enbiyâ, 1,
3332; Müslim, a.g.e., Kader, 1, 2643a.
134. https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/09/kuran-kopya-m.html
135. Aurore
Decolle, Sur les traces de l'embryon: résolution du mystère de la conception
embryonnaire, état des lieux actuel et réflexion sur un statut, 2013, s. 14.
[İnternetten okumak için: https://hal.univ-lorraine.fr/hal-01868921/document]
136. https://www.med.umich.edu/lrc/coursepages/m1/embryology/embryo/03firstweek.htm
137. Aurore
Decolle, a.y., s. 15.
138. Aristoteles,
Hayvanların Oluşumu, Paris: Les Belles Lettres Yayınları, 1961, s. 206.
139. Aurore
Decolle, a.y., s. 16.
140. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 128.
141. https://en.wikipedia.org/wiki/Kit%C4%81b_al-Hayaw%C4%81n
142. Aurore
Decolle, a.y., s. 18-9.
143. Christine
Bonnet-Cadilhac, L’Anatomo-Physiologie De La Generation Chez Galien, 1997, s.
94. [İnternetten okumak için: https://www.biusante.parisdescartes.fr/ressources/pdf/histmed-asclepiades-pdf-bonnet.pdf]
144. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 98.
145. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 119.
146. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 122-3.
147. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 130.
148. https://khosann.com/y-kromozomu-kayboluyor-peki-ya-erkekler/
149. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 131.
150. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 133.
151. Hucurât,
49/13.
152. Bakara,
2/228.
153. Corpus
Medicorum Graecorum: Galeni de Semine (Yunanca metin, İnglizce yorum: Phillip
de Lacy, Akademic Verlag, 1992), c. 3, b. I:9:1-10, s. 92-95. [İnternetten
okumak için: http://galen.bbaw.de/epubl/online/cmg_05_03_01.php?p=93=206]
154. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 173-4.
155. Christine
Bonnet-Cadilhac, a.g.e., s. 182.
156. Faydalandığım linkler: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/11/kemiklere-et-giydirdik-muminun-14/
157.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/12/94-insan-evreler-halinde-mi-yaratildi/
158.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/12/95-kurana-gore-gebelik-suresi-6-aymidir/
159.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/12/biz-insani-kan-pihtisindan-yarattik-alaka/
160.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2021/01/kuranda-embriyoloji-mucizeleri/
161.
https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2021/01/kuranda-embriyoloji-mucizeleri-2/
Yorumlar
Yorum Gönder