Kur'an'da ışınlanma

Neml 38-40. “Süleyman, “Ey ileri gelenler! Onlar bana teslim olmadan önce hanginiz bana onun (kraliçenin) tahtını getirebilir?” dedi. Cinlerden bir ifrit: 'Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Gerçekten ben buna gücü yetecek güvenilir biriyim' dedi. Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise: Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir.”

Hazret-i Süleyman, Belkıs'ın ve Seba halkının, boyun eğerek gelmelerinden önce, Belkıs'ın tahtının getirilmesini istiyor. Bir cinde “ben getirebilirim” diyor, ama ilim sahibi bir insan bir anda tahtı getirebileceğini iddia ediyor ve bunu gerçekleştiriyor.

Bu ayet açıkça ışınlanmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Bu olay bir Peygamberin mucizesi değildir, ayetin başında denildiği gibi “ilim sahibi kimse” bunu yaptı. Yani bu olay bilimsel olarak kanıtlanabilir. Ve bakın bu ayet bunu bir cin yaptı demiyor, çünkü şöyle denilebilirdi cin olsa “cinler çok hızlı hareket ediyordur ondan bunu yapabildi.” Bunu bir insan yaptı yani yerinden kımıldamadan yaptı.

Peki bilimsel olarak bu mümkün mü? Tabii ki de Kuran diyorsa mutlaka bilimde bir karşılığı vardır. Bu karşılığı Kuantum dünyasının keşfi ile gördük. 2009’da bir grup bilim adamı, bir iterbiyum atomunun kuantum durumunu anında ondan 1 m uzakta bulunan başka bir atoma aktardılar. Bundan önce deney bir kere daha yapılmıştı ama o sefer, birkaç milimetre ışınlandırabiliyorlardı. [1] 2017’de Çinli fizikçiler bu mesafeyi 1400 kilometreye çıkartıyor. [2]

Kuantum tünelleme: Yine fizikçiler parçacıkların önlerindeki bir bariyeri aniden geçip öteki tarafta belirebildiklerini keşfettiler. Bu olaya kuantum tünelleme deniyor. Fizikçiler parçacıkların aniden evrenin öteki ucuna ışınlanmasının sıradan bir şey olduğunu ve her an gerçekleştiğini söylüyor, işin ilginç tarafı ise bir insan vücudundaki bütün parçacıkların hepsinin senkronize hareket ettirilmesi durumunda insanın bile evrenin öteki ucunda bir anda belirivermesinin imkânsız olmadığını söylüyorlar.

Görüldüğü gibi bilim geliştikçe daha fazla mesafeden parçacıkları ışınlandırabiliyoruz. Ama bu çok büyük bir ilim gerektiren bir şey, bu ilme ayetin zikrettiği kişi sahipmiş. Zaten Kuran okuyan herkes Süleyman’ın zamanın çok gelişmiş bir zaman olduğunu kolaylıkça görebilir. Yani büyük bir ilme sahip oldukları: Neml 15. “Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamd olsun." dediler.”

Hatta Hz. Süleyman kuş dilini biliyor : Neml 16. “Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."

Ayetler üstünlüktende bahsediyor, basitçe Hz. Süleyman çok ilimliydi, onu takip edenlerde aynı idi.

“Âyet'i kerime’de geçen "Gözünü açıp kapamadan getireceğim." ifadesini, Vehb b. Münebbih şöyle izah etmiştir : "Senin bakışın, gözlerin görebileceği mesafeye henüz ulaşmadan ben onu sana getireceğim." [Taberi Tefsiri, Neml suresi, 40. Ayet Tefsiri.]

Burada bir mucize daha var, oda ışık hızı. Yukarıda deniliyor ki “sen onu görmeden sana getireceğim”, yani nesne Hz. Süleymanın önünde olsa bile, onun görmesi daha sonra gerçekleşiyor, bunun nedeni basit. Işığın hızı var, oda saniyede 300 bin kilometre.

Bu olay eski müfessirler tarafından olağan üstü sayılmıştır : “Burada şöyle bir soru sorulabilir: Aradaki mesafe böylesine uzak iken, o tahtın bu kadarcık bir zaman içinde taşınması nasıl mümkün olabilir? Bu taşınmaz işi, ya, o tahtın sıçrayarak buraya konduğunu veyahut da aynı cismin, aynı anda iki yerde bulunduğunu söylemeyi gerektirir. Cevap: Mühendisler, şöyle demişlerdir: Güneş küresi, yer küresinden yüzaltmış dört kez daha büyüktür. Buna rağmen güneşin doğma zamanı, çok kısa sürer: Binâenaleyh biz, güneş yuvarlağının doğuş zamanını, Şam ile Yemen arasındaki zamana taksim ettiğimizde, o lemha (o kısacık an), uzamış olur. Binâenaleyh, böylesine hızlı bir hareketin varlığı aklen sabit olup, Cenâb-ı Hakk'ın da bütün mümkinâta kadir olduğu sabit olunca, bu soru ortadan kalkar.” [Tefsir-i Kebir, Neml 40 tefsiri.]

Bunu gösterme nedenim şu: insanlar bunu eskiden olağan üstü görüyordu fakat zaman geçince ayetin içeriğini anladık. Bu pek çok ayeti kanıtlar.

Fussilet 53. "Biz dış dünyada ve iç dünyada ayetlerimizi onlara göstereceğiz. Ta ki O’nun hak olduğu onlara açıklanmış olsun. Rabbinin her şeye şahit olup (idare etmesi, onlar için) yeterli değil mi?"

Sad 87-88. "Bu (Kur’an) ise bütün âlemlere kesinlikle bir öğüt ve uyarıdır. Ve onun bildirdiklerinin gerçekliğini bir zaman sonra öğreneceksiniz."

Neml 93. "Ve şunu da söyle: "Hamd Allah’a mahsustur. O, ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir."

Bu Ali İmran 7’yi de kanıtlar çünkü bu tür müteşabih ayetleri eskiden fitne yaymak için kullanıyorlardı fakat ilim sahipleri bunların manası anladı.

Ali İmran 7. "Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır; diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Halbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar."

Bazıları diyor ki bu ayette sadece "Allah bilir" yazıyor, eski müfessirler böyle anladı. Fakat bu hatalıdır, tüm eski müfessirler böyle düşünmemiştir, iki manayıda vermiştir. Ben ilim sahiplerinin anlayabileceğini düşünüyorum ve delillerim sunmak isterim. İlk başta yukarda attığım 3 ayet sonradan ayetleri görebileceğimizi söylüyor, bu ayetler müteşabih hariç başka bir tür ayet olamaz. İkinci olarak müteşabihin anlaşılmadığını düşündüğümüzde, bu ayetide anlamamalıyız çünkü bu ayette müteşabih bir ayettir. Bu ayeti anlamıyorsak Kuran’da müteşabihleri anlamayız diyen ayette kalmıyor. Bu yüzden bu ayetleri anlamamız gerek. Üçüncü olarak, akıl sahipleri anlar deniliyor, bu ifade bir delilin olduğunu gösteriyor.

Son olarak şu itiraz "bilim bulmadan siz bulun" Bediüzzaman’ın bu konuda ne dediğine bakalım: "Hem mesela, Belkıs’ın tahtını Hazreti Süleyman'ın (aleyhisselam) yanına getirmek için vezirlerinden, kendisine uzaktaki eşyada tasarruf ilmi verilmiş âlim bir zâtın, “Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar o tahtı vanınızda hazır ederim." dediği harika hadiseyi ifade eden ayet işaret ediyor ki, uzak mesafelerden eşyayı aynen veya suretiyle, bir anda getirip hazır etmek mümkündür." [Sözler, 20. Söz, 2. Makam.]

Kaynaklar:

1.   S. Olmschenk et al. Science, 323, 486, 2009.

2.   Laurent Sacco, futura-sciences.com, 13 juillet 2017.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nisâ 34: Kadınlar dövülür mü?

Kur'an'da Dünya'nın şekli

Aişe ile Peygamberimizin evliliği