Tektonik plakalar ve dağlar
Kur’ân’daki dağ algısı çok tartışılan bir konudur. Pek çok Ateistin meşhur iddialarına cevap vereceğiz ve dağlar hakkında mucizevi işaretlere göz atacağız.
Dağların Oluşumu
Dağlar hakkındaki âyetlere geçmeden önce
dağların nasıl yaratıldığına bakalım. Dağlar tektonik plakaların birbirine
çarpıp birinin öbürünün üzerine geçmesi (yitim) ile oluşurlar. Üste geçen plaka
kıvrılarak dağları ve köklerini oluşturur. Kur’ân dağların nasıl oluştuğunu şu
âyetle işaret ediyor: Ra’d 3. “Yeryüzünü uzatıp yayan, onda sabit dağlar ve
ırmaklar meydana getiren, orada meyvelerin her birinden çifter çifter yaratan
O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine O bürüyüp örtüyor. Düşünen insanlar için
şüphesiz bütün bunlarda ibretler vardır.”
Allah Kur’ân’da her defasında, yeryüzünün
uzatılmasından sonra dağlardan bahsediyor tıpkı yukardaki âyet gibi. [1] Buna
göre dağların oluşmasında yerin yayılmasının etkisi vardır. Bunu daha iyi
anlamak için ilk başta yerin yayılmasının ne olduğuna bakmalıyız. Yaklaşık 250
milyon yıl önce tüm kıtalar tek bir kıta oluşturuyordu. Bu kıtaya ‘Pangea’ adı
verilmiştir. [2] Bu kıta sonradan pek çok kıtaya ayrılarak Dünya’nın her
tarafına yayılmıştır. Kıtaların yayılma sebebi tektonik plakalardı. [2] Kıtalar
yayıldıktan sonra kıtaların boyu da artmıştır yani uzatılmışlardır. Konuya
dönersek, yeryüzü yayılarak yani plakalar hareket ederek dağları oluşturmuşlardır.
Dağların Kökleri
Allah dağların oturtturulduğunu da
bildiriyor. [3] Bu da dağların köklerine işarettir nitekim dağlar böylece yere
oturtulmuştur. Bazı âyetlerde direkt olarak dağların köklere sahip olduğunu
söylüyor. [4] Başka âyetlerde dağların yerin içinde (fi) yaratıldığı
söyleniliyor. [5] Bu da dağ köklerine işarettir.
Dağlar Hep Var mıydı?
Bazı cahiller dağların yaratılmadığını ve
her zaman var olduğunu söylüyor. Bu iddia gülünçtür nitekim yeryüzü bir
zamanlar tamamen magma ile kaplıydı. Bu magma tüm yeryüzünü kaplıyordu. [6-8]
Yani yeryüzü pürüzsüz bir şekle sahipti. Bu durumda nasıl dağlar olsun?
Dağların Hareketi
Başka bir noktaya geçelim. Bildiğimiz gibi
dağlar hareket halindedir. Bu hareketlerin sebebi tektonik plakalardır. Kur’ân
dağların hareket ettiğini şöyle ifade ediyor: Neml 88. “Dağları görür, onların
durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu, her şeyi hesaplı,
planlı sağlam yapan Allah’ın sanatıdır. O gizli-açık yaptıklarınızın tamamından
haberdardır.”
Rahmân 24. “Denizde yüce dağlar gibi
yükselen gemiler de O'nundur.” [9]
Bu âyetlerde şu beş işaret çıkıyor: Dağlar
hareket halinde; biz bunu fark edemiyoruz; dağlar bulutlara benziyor; dağların
hareketi gemiler gibidir yani dağlar akmaktadır; dağlar yükseltilmiştir,
kaldırılmıştır.
Modern bilim sayesinde bilmekteyiz ki,
dağlar kıtalar üzerinde yükseltilmiş ve tüm kıtayla birlikte Dünya’nın 'outer
core' ismi verilen sıvı tabakası üzerinde tıpkı denizdeki gemilerin su üstünde
aktığı gibi akmaktadırlar. Bu hareketi, âyetlerin dediği gibi, gözümüz ile fark
edemeyiz.
Bilim ve Yaratılış Ağacı bulutların
benzemesi hakkında şöyle buyuruyor:
“Nasıl ki bütün
atmosferde su molekülleri partiküller halinde var ise ve bunların bir araya
topaklanmasıyla bulutlar oluşuyor ise aynı şekilde yeryüzündeki toprak
parçaları da izostasi etkisiyle bir araya topaklanır ve dağları oluşturur. […] Nasıl
ki yeryüzünün üzerinde su katmanları yer yer topaklanarak bulutları oluşturup
sürekli dolaşıyorsa, magmanın üzerinde de toprak katmanı yer yer topaklanarak
dağları oluşturup aynı şekilde hareket etmektedir. Aslında bulutları bu açıdan
dağlara benzetmek bile olağan üstüdür.” [10]
Unutmayalım ki bu kadar işaret sadece 2
âyetten çıkartılıyor. Bu Kur’ân’ın belâgatına da delildir.
İddia I: Neml sûresindeki âyet Kıyâmet
gününden bahsediyor nitekim ondan önceki âyet buna delildir.
Cevap: İlk olarak, dağların hareket
ettiğini söyleyen farklı âyetler vardır buna göre âyet Kıyâmet’ten bahsetmiyor.
İkinci olarak, Kıyâmet günü dağlar
yürütülecektir ve bu hareket herkes tarafından görülecektir. [11] Neml
sûresinde ise, bu hareketin bilinmez olduğu söyleniliyor. Buna göre bu âyet
Kıyâmet gününden bahsediyor olamaz.
Üçüncü olarak, âyette Allah’ın dağları
böyle yaptığı, yarattığı söyleniliyor. Yani bu âyet olmuş, bitmiş bir şeyden
bahsediyor.
Dördüncü olarak, bu sûrenin 85. âyeti
Kıyâmet’ten bahsederken ondan sonraki âyet gece ve gündüzün yaratılışından
bahsediyor. Ve hemen sonraki âyet yeniden Kıyâmet’ten bahsediyor. Yani Neml
88’in Kıyâmet’ten bahseden iki âyetin ortasında olması hiçbir şey ifade etmez.
İddia II: Pek çok âyete göre dağlar
Kıyâmet günü hareket edecektir. [11]
Cevap: Bu âyetlerdeki yürütme insanlar
tarafından görülecekken, Neml 88 görülmeyecek bir hareketten bahsediyor. Yani
bu âyetler dağların çok hızlı hareket edeceğini haber veriyorlar.
İddia III: Allah dağların sabit olduğunu
söylüyor. [5]
Cevap: İlk olarak, bir şey aynı anda hem
sabit olup hem hareket halinde olabilir. Nitekim bir yürüyüş yapsak beynimiz kafamızın
içinde sabittir ama kendisi yine de bizle hareket ediyordur. Veya mesela
masanın sabit olduğu söyleniliyor. Mana yeryüzünün üstünde sabittir ama yeryüzü
uzayda hareket ederek masayı da hareketli kılmaktadır. Aynı şekilde dağlar yeryüzünün
üstünde sabittir ama plakaların hareketi yüzünden dağlar yeryüzüyle birlikte
hareket etmektedir. Nitekim Kur’ân da dağların yerin içinde (fi) sabit olduğunu
söylüyor [5] ama yine de hareket ettiğini söylüyor. Bu da çok ince bir
işarettir.
İkinci olarak, âyetlerde ‘revâsiye’
kelimesi kullanılıyor. Bu kelime ‘ağır baskı’ anlamındadır denilebilir nitekim
normal dağ kelimesi için ‘cibel’ kelimesi kullanılıyor.
Dağlar ve Depremler
Şimdi en önemli olan dağların depremler
üzerindeki etkisi konusuna geçeceğiz. Kur’ân şöyle buyuruyor: Enbiyâ 31. “Onları
sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve (varacakları yere) yol
bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik.”
Dağlar izostatik dengeyi sağlamaktadırlar.
İzostatik denge litosferin yani yer kabuğunun bir çeşit sıvı olan astenosferin
üzerindeki dengeyi ifade eder. [12] Bu dengeyi detaylı şekilde açıklayalım: İzostazi,
Arşimet prensibi ile ilişkilidir. Arşimet prensibine göre su, kendi
yoğunluğundan da az yoğunluğa sahip olan cisimleri, yüzeyine doğru itmektedir.
Yoğunluk farklılıklarından ortaya çıkan itme kuvveti etkisiyle cisim yüzmeye
başlar. [13] İzostazi için aynı şey geçerli. Yer kabuğumuz magmadan oluşan
astenoferin içine batmaması için dağların kökleri bu yoğunluğu dengeliyor. Yani
mesela Everest’in kökü kendisinden 10 kat daha büyüktür, bu da izostatik
dengeyi sağlıyor. Bu dengenin kaybolması depremlere sebep olur. [14] Bunun bir
örneği glasiyoizostazidir. Buzullar eriyince ağırlık dağılımları değişiyor
örnek olarak bir dağ düşünün. Bu dağ 2 kilometrelik bir yüksekliğe sahip olsun.
Bu dağın 1 kilometresi kara parçası olup diğer kilometresi buz olsa ve bu buz
erise, eriyen buz suya dönüşüp farklı yerlere dağılacaktır böylece bu dağın
yüksekliği 1 kilometre olacaktır. İlk başta bu dağın kökü 20 kilometre idi. Ama
bu değişim yüzünden, dağın kökü 10 kilometreye düşmeli. Ama bildiğiniz gibi
dağın kökü hop diye 10 kilometre eksilmeyeceği için, bu, yer kabuğunun dikey
hareket değişikliğine yol açacaktır. [14-5] Bunun sonucu da depremler olacaktır
nitekim yer bu sebep yüzünden sarsılmaktadır. İzostazinin depremlerle ilişkili
olduğu hakkında başı başına makaleler vardır. [16]
Dağlar insanların sarsılmasını şöyle de
engellerler: Kıtalar birbiri ile çarpıştığında bir tanesi diğerinin altına
girer ve buna batma ‘subduction’ denir. Örnek olarak Himalayalar verilebilir.
Hindistan kıta tabakası kendisinden çok daha büyük olan Asya kıta tabakası ile
çarpışmaktadır. Asya kıtası çok daha büyük olduğu için Hindistan tabakasını
batmaya zorlar. Hindistan tabakası Asya tabakası altına girerken Himalaya
dağlarını yükseltir (Himalaya sıra dağları zaten bu çarpışmanın enerjisi ile
oluşmuştur.) ve kendisi de bir kazık gibi dibe batar. O kadar ki yeni yapılmış
araştırmalara göre yaklaşık 200 kilometre dibe batar. Yani aslında yüzeyde
gördüğümüz bu sıradağlar yaklaşık olarak 8.8 kilometre yükseklikte iken,
kökleri yeryüzünün 200 kilometre altına kadar bir kazık gibi çakılır. İşte
kökleriyle birlikte bu sıradağlar kıtaların birbirine çarpma hızını azaltır.
Tıpkı bir fren gibi rol oynar. Kıtaları daha istikrarlı, daha durağan hale
getirir. Bu nedenle Allah bu yapıları sabitleyiciler olarak isimlendirmiştir.
Bu fren sayesinde depremlerin gücü azalıyor.
Yine dev kıtaların birbirine çarpma gücü o
kadar büyüktür ki çarpma sonrası salınan büyük enerji sıradağlara ve köklerine
aktarılır. Sıradağlar ve kökleri çarpışmaya bağlı olan büyük gücün tüm kıtayı
sarsmasını çarpışma enerjisini emerek önlerler.
Yine Bilim ve Yaratılış Ağacı şöyle
buyuruyor:
“Sıradağların oluşumu ile
izostatik dengenin sağlanması depremleri azalttığı gibi, volkanik dağ oluşum
mekanizmaları da yer sarsıntılarının azaltılmasında ve absorbe edilmesin de
etkilidir. Volkanik dağlar, yer altında sıkışan ve yer kabuğuna basınç
uygulayan magmanın dışarı çıkmasını sağlayarak basıncı hafifletir. Yani bir
sübap görevi görür ve sarsıntıları azaltır.” [17]
Süleyman Ateş'e göre ise dağlar,
yeryüzünün merkezinde bulunan ateşi kükreme istidatı bulunan yerlerde
oluşmuştur. Yer kabuğunun soğuyup yükselmesiyle oluşan dağlar altta fışkırmak
isteyen ateşin ve gazların basıncını baskılayarak büyük depremlerin ve
böylelikle yerin sarsılmasına engel olmakta ve önleyici birer kazık işlevi
görmektedir. [18]
Yine dağlar şiddetli kasırga ve
fırtınaları daha az zararlı hale getirir. [19] Bu da insanların sarsılmasını
önler.
Dağların depremlerle ilişkisi bu kadar
genişken, bazı cahiller bunu inkâr ediyor. Bu gülünecek bir durumdur.
İddia I: Eğer dağların sarsıntı önleyici
rolleri olsaydı, neden Japonya gibi dağlık bölgelerde depremler çok oluyor da
Arabistan gibi düz bölgelerde depremler daha az görülüyor?
Cevap: Bunun sebebi gayet basit şekilde
anlaşılabilir. Deprem nerede daha çok ise, orada daha fazla dağ olur. Örnek
olarak bir yerde ne kadar suç olursa, orada o kadar polis olur. Biri çıkıp “Polisler
suçların nedenidir nitekim çok polis olan yerde çok suç var.” dese. Kim buna
gülmez? Söz konusu yaklaşım şöyle de ifade edilebilir: Birçok hastanın
bulunmasına dayanarak hastaneyi hastalığın kaynağı olarak sunmaya benzemektir.
Halbuki hastane hastalığın kaynağı değil, mümkün mertebe onu ortadan kaldırma
yeridir. İşte dağların depremleri önlemediğine dair aynı mantıksızlığı
kuruyorlar. Dağlar, depremleri önler ayetini geçersiz kılmak için akıl ve
bilimden böyle uzaklaşıyorlar. Son bir örnek daha verelim: Diyelim ki kolum
kanamaya başladı. Bu durumda ne olur? Kolumda kabuk meydana gelir. Ben bu
kabuğa biraz dokunsam kolum kanamaya devam eder. Durum böyle diye kabuk
kanamanın sebebi mi oluyor? Hayır, kanama dursun diye kabuk oluşuyor. Yani
depremlerin sarsıntısı azalması için dağlar oluşuyor.
İddia II: Dağlar olsa bile yine de
sarsıntılar var.
Cevap: Âyet hiçbir şekilde depremler
olmayacak demiyor. Âyet insanların sarsılmaması için dağların yaratıldığını
söylüyor. Yani dağların depremi engelliyor olması ve depremlerin gücünü
azaltması, insanların sarsılmasına engel oluyor. Âyet bunu söylüyor ve
açıkladığımız gibi dağların gerçekten böyle fonksiyonları var. Dediğimi daha
iyi anlamak için bir örnek vereyim: Ben desem ki ‘polisler suçlar olmasın diye
var’. Suçların devam ediyor olması benim sözümü hatalı yapar mı? Hayır.
Polisler olmasaydı, hiç kimse bir suç işlemekten korkmazdı, toplumun yüzde
doksanı suçlu olurdu. Aynı şey dağlar için geçerli. Yine şöyle de diyebiliriz:
Depremler çoğu yerde sürekli olur, örneğin şu an bizim olduğumuz yerde de
deprem oluyor olabilir ama bu üç şiddetinin altında olduğu için hissetmiyoruz.
Yani yer sarsılsa da biz sarsılmıyoruz. Dağlar da bu şiddeti azaltarak yani
3’ten aşağı indirerek, bizim sarsılmamıza engel oluyorlar.
İddia III: Bu olay pek çok mitolojide anlatılmaktadır:
Mesela bir Türk atasözü der ki: “Yeri tutan dağ, milleti tutan ise beğdir.” [20]
Bu konuda başka bir atasözü de şöyle
diyor: Yani "Tanrı, dağ ile yeri bastırıp daha sağlam yaptı.” [20]
Yine Peygamberden önceki Araplar bunları
biliyordu: “Metin dağları yeryüzüne sabitleyen Allah’a yemin olsun, …” [21]
Tevrat’ta da bunlar yazmaktadır: Mezmurlar
104:5. “Yeryüzünü temeller üzerine kurdun, Asla sarsılmasın diye.”
Cevap: İlk olarak, bunun eski
mitolojilerde olması Kur’ân’ın hata yaptığı anlamına gelmez. Dağlar insanların
sarsmamasına yarıyor mu? Evet, yani bilimsel bir hata yok.
İkinci olarak, Arapların çoğu Hanîfdi. Bu
dîvânı yazan da öyleydi yani ataları İbrahim idi. İbrahim (a.s.)’ın yazılı
vahyi vardı [22], yani Araplar buradan biliyorlardı. Tevrat için aynı şey
geçerli. Allah eski kitaplarda bu bilgilerin olduğunu söylüyor. [22] Bunlar her
yere Peygamberin geldiğine delildir.
Üçüncü olarak, daha önce bir yazıda
Kur’ân’ın kopya olmadığını detaylı açıkladım. [23] Basitçe Peygamber Tevrat’ı
bilmiyordu.
Dördüncü olarak, Araplar, Tevrat ve
Türkler dağlar hakkında çok yanlış bilgiler aktarıyorlar. Bunları inceleyelim.
Araplarla başlayalım: Bir şiir şöyle buyuruyor: “Biz yok olacağız, fakat doğan
yıldızlar yok olmayacak, Bizden sonra dağlar ve yerleşim yerleri, saray ve
kaleler kalacak.” [24]
Bu bilgiler yanlıştır. Evrenin sonunda
dağlar, yıldız hatta tüm evren yok olacaktır. Peygamber niye bu bilgiyi
onlardan almadı? Yine Araplar Kâf dağının gökleri tuttuğuna inanıyorlardı. [25]
Bu bilgi hem yanlıştır hem de Kur’ân bu fikre karşı çıkmaktadır. [26] İsrâîliyyât
rivâyetler ve Peygamber zamanındaki müfessirlerin yorumları o zamanki dağ
algısını gösterir. İbn Abbâs Kâf dağının ilk dağ olup, yeryüzünü çevrelediğini
söylüyor. [27] Bu iki bilgi de yanlıştır. Kâf dağı diye bir şey yoktur yani
doğal olarak ilk dağ da olamaz. Yine Ebû Kubeys dağının da ilk dağ olduğu
aktarılıyor. [28] Yine de belirtelim ki uzmanlara göre bu tür şiirlerin çoğu
Emevî ve Abbâsî döneminde değiştirilerek İslami anlamlarla yeniden okunmuştur. [29]
Tevrat’a geçersek, farklar daha geneldir.
Kur’ân’a baktığımızda birkaç dağ adı verilmektedir yani yaklaşık 3 tane. [30]
Tevrat’ta ise onlarca dağ ismi vardır. [31] Peygamber niye bu dağlardan
bahsetmemiş? Hz. Muhammed (s.a.w.) Tevrat’tı kopyalamış olsa niye onun gibi
yapmadı? Niye bu kadar dağdan bahsetmedi? Niye birinde 3 dağdan diğerinde
onlarca dağdan bahsediliyor? Buna göre biz deriz ki Peygamber sadece vahiy
almıştır. Bu anlatım şeklinin ne kadar farklı olduğunu gösterir. İnsan bir şey
kopyalayınca genelde bu iki yazının özellikleri birbirine benzer. Kur’ân
çoğunlukla dağların Kıyâmet günündeki durumundan bahsediyor Tevrat böyle
değildir.
Türk atasözlerine geçersek şunu
diyebiliriz: Bunlar atasözünden ibarettir. Bilimsel bilgiler değildir, Kur’ân
ise bunları bilimsel bilgi olarak sunuyor. Eğer atasözlerine bu gözle
bakacaksak, Türklerin şu atasözlerinde pek çok hata buluruz: “Dağ fare
doğurdu”, “Hangi dağda kurt öldü?”, “Dağ gibi durmak”, “Dağ başından duman
eksik olmaz”. [32] Dağ fare mi doğuruyor? Dağda kurt ölmez mi? Dağ durağan mı?
Dağ başından eksik olmaz mı? Bu sebepler yüzünden Peygamberin onlardan
çaldığını söylemek gülünç bir iddiadır. Peygamber niye bu bilgileri de almadı?
Peygamber bilimsel bilgi verirken nasıl bir atasözünü temel alabilir? Hem
Türklerde anlatılan şeylerin çoğu şey efsanelerden ibaretti. Peygamber
efsaneleri temel mi alacak? Bu soruya cevap ‘evet zaten o öldüğünde gerçek
bilinmeyecek, umurunda bile olmaz yani sallayıp yazabilir’ ise sorum şöyle: Ölümünden
sonra bunlar umurunda değilse niye öleceği vakit yalan söylediğini söylemedi?
Eğer cevap ‘hayır efsaneleri temel alsa insanlar daha az inanır’ ise sorum
şöyle: O zaman Peygamber niye Nuh tufanını uydurdu (haşa)? Niye Miraç
hadisesini uydurdu (haşa)? Pek çok insan dininden döndü Miraç hadisesi
yüzünden. Yine Türkler soylarının dağlarla ilişkili olduğuna inanıyorlardı. [33]
Bilimsel olarak bu tamamen yanlıştır. Peygamber niye Arapların soyunu dağlara
bağlamadı?
Şimdi mitolojilerde ne deniliyor, ona bakalım.
Taoistlere göre K’ouen Louen Dünya’nın merkezindedir, Güneş’in ve Ay’ın onun
etrafında döndüğü inanılıyordu. Bu dağın ölümsüzlüğün mekânı ve ölümsüzlerin
orada yaşadığı inanılıyordu. Semaya götüren yol olduğu da inanılıyordu. [34] (Belirtelim
ki Hintlerde böyle inanıyordu [35]) İlk olarak, Dünya’nın merkezi diye bir şey
yoktur. İkinci olarak, Güneş ne bu dağın ne de Dünya’nın etrafında dönüyor, Ay
da dağın etrafında dönmüyor. Üçüncü olarak, dağlar semaya götüremez. Atmosferin
en alt tabakasına bile ulaştıramazlar. Peygamber bu insanlardan kopyalamış olsa
niye bu hatalı bilgileri almadı? Her seferinde nasıl doğruyu söylüyor? Niye pek
çok bilgiyi onlardan almadı?
Tibet inançlarında, Mısırlılarda,
Kaldelilerde, Hititlerde ve Sümerlerde dağlar semaların direkleridir. [35]
Kur’ân bunun tersini söylemektedir. [26] Niye bu bilgiyi kopyalamadı? Bu kadar
inançta geçen bir bilgiyi niye kopyalamadı? Kendine şunu dememiş midir: “Bu
kadar yerde bu olay anlatılıyor, bu doğrudur, bunu yazayım.”
Bu soruları Ateistlerin söylediğine göre
soruyorum nitekim Ateistlere göre Peygamberimiz Yahudi, Sümer, Hristiyan hatta
tüm dinlerin alimidir.
Sümer mitolojisinde primitif sudan bir dağ
yükselmektedir yani Dünya var olmadan bir dağ yaratılmıştı. [35]
Belirtelim ki hadisler bile Kur’ân’dan
farklı. Peygamberimiz dağları çokça benzetme aracı olarak kullanıyor. İmanın
sağlamlığı [36], günahların çokluğu [37], bitkinin [38] ve bulutların büyüklüğü
[39] dağlarla ifade edilmiştir. Bu fark Kur’ân’ın farklı elden, hadislerin de
farklı bir elden geldiğini gösteriyor. Yine bilinmeli ki Kur’ân hariç hiçbir
yerde dağların hareketli olduğu söylenilmiyor.
Dağların Buluşması
İşaretler burada bitmemektedir. Allah
dağların ‘elka’landığını söylüyor. [40] Bu fiil ‘buluşmak’ mânâsına gelebilir.
[41] Bu durumda dağların iki plakanın buluşması ve çarpışması sonucu oluştuğuna
da bir atıf olarak kabul edilebilir.
Dağların Renkleri
Yine Kur’ân dağların farklı renklere sahip
olduğuna işaret ediyor. [42] Bu âyet Peru’da bulunan ‘Rainbow’ dağlarına işaret
ediyor olabilir. [43] Kevnî âyetlere yönelik çalışmalarıyla tanınan Zağlûl en-
Neccâr'a göre ise âyetteki bu renkler granitik yapılarında beyaz ve kırmızı
rengin hâkim olduğu kıtasal dağlarla baskın olarak siyah renklerden oluşan
okyanus dağlarına işaret edilmektedir. [44]
Dağlarda Daha Çok Yağmur
Yağması
Kur’ân dağlar hakkında sadece jeolojik
işaretler barındırmıyor. Aynı zamanda Kur’ân’ın dağlar hakkında meteorolojik
işaretleri vardır. Âyetlerde belirtildiğine göre bir tepenin üzerinde bulunan
bir insan için yağmur daha çok yağmaktadır böylece tepenin üzerinde
bulunmayanın iki katı kadar rızık alır. [45] Bilimsel veriler dağların üzerinde
daha çok yağmur yağdığını doğrulamaktadırlar. [46] Dağlarda sıcaklığın
azalmasıyla birlikte nem oranı artar. Atmosfer dolaşımının yükseklere
yönelttiği hava kütleleri yükselirken soğur, nemi yoğunlaştırarak kar ve
yağmurun oluşumuna etki eder. Bu yüzden dağ yöreleri alçak yerlerden daha çok
yağış alır. [47]
Orografik Yükselme
Dağlar aynı zamanda suyun oluşumuna
kaynaklık eden hava olaylarını da etkilemektedir. Bu konuda Allah şöyle
buyuruyor:
Nûr 43. “Görmez misin ki,
Allah bulutları yürütür, sonra onları birleştirir, sonra onları üst üste binip
yoğunlaşmış bulut kümesi haline getirir. Bu sırada bulut aralıklarından çakan
şimşeği görürsün; gökten, oradaki bulut dağlarından dolu yağdırır da bunu
dilediğine isabet ettirir, dilediğinden de onu uzaklaştırır, bu arada
şimşeğinin parıltısı neredeyse gözleri kör edecek.”
Bu âyetteki ‘gökten, oradaki bulut
dağlarından dolu yağdırır’ cümlesinde yer alan ‘dağlardan (من جبال)’ ifadesinin
zarf, ‘doludan (مِن برد)’ ifadesinin mef’ûl kabul edilmesi durumunda [48]
âyetin ‘Dolu barındıran dağlar aracılığıyla gökten yağış indirir’ şeklinde
anlaşılması mümkündür. Bu durumda üzerindeki kar ve dolu sayesinde dağların
yükselen havayı soğutarak yoğunlaşmasına neden olduğu ve yağmur yağışına
katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. [49] Bu olaya orografik yükselme adı
verilir. [50]
Tektonik Plakalar ve
Yerin Yarıklı Olması
En başta bahsettiğimiz tektonik plakaları
biraz daha fazla inceleyelim: Modern bilim Dünya’nın yer kabuğunun
çatlaklar-kırıklar-yarılmalarla dolu olduğunu tespit etmiştir. Dünya’mızın dış
kabuğu yekpare bir yapı değildir. Parçalara ayrılmıştır. Bir yap-bozun
parçaları gibidir. Bunlar da bahsettiğimiz tektonik plakalardır. Kur’ân bu
konuya çok güzel bir şekilde işaret ediyor: Târık 12. “Çatlayışlarla/yarılışlarla
dolu yere yemin olsun,”
Hem de bu âyetin numarasının da 12 olması
dikkat çekicidir nitekim Dünya’nın 12 tektonik plakası vardır. [51]
Dünya’da Sadece 4 Dağ
İddia I: Allah şöyle buyuruyor: Bakara
260. “Bir zamanlar İbrahim: “Ey Rabbim! Ölüye nasıl hayat verdiğini bana
göster!” demişti. Allah da yoksa inanmıyor musun? diye sormuştu da; İbrahim
cevaben: “Hayır, ama görmeme izin ver ki, kalbim tamamen yatışsın” demişti.
Allah: “Dört kuş al onları kendine alıştır, iyice tanı kesip parça parça ederek
her dağın başına birer parça koy. Sonra da onları çağır koşa koşa sana
gelecekler.” Bil ki Allah her şeye kadirdir. Yaptığı her şeyi yerli yerince
yapar.”
Bazı müfessirler bu âyetten Dünya’da
sadece 4 dağın olduğunu çıkartmıştır nitekim Allah İbrahim (a.s.)’a her dağa
bir parça koymasını emrediyor.
Cevap: İlk olarak, Peygamberin tüccar olup
çokça dolaştığını söyleyenler Peygamberin bu kadar az dağ gördüğünü nasıl
söylüyorlar? Ya biraz insaf. Peygamber dağlar hakkında o kadar bilgi bilecek
ama dağların 4 tane olduğunu düşünecek? Bu Ateistlerin iki yüzlülüğünü
gösterir.
İkinci olarak, âyet İbrahim (a.s.)’ın
çevresindeki dağlardan bahsediyor. [52]
İddia II: Allah dağlar için ‘cibâl’
kelimesini kullanıyor ‘revâsiye’ değil yani izostatik denge ile alaka yoktur.
Cevap: Arap şiirlerinde bu kelime dağ
anlamında kullanılıyordu. [53] Yine Allah başka âyette dağları ‘ersâ’ (bu
kelime revâsiye ile aynı kökten gelir) ettiğini söylüyor. [3] Buna göre dağlara
revâsiye deniliyor.
Kaynaklar:
1. Hicr, 15/19; Neml, 27/61; Fussilet, 41/10; Kâf, 50/7;
Nâzi’ât, 79/30-2.
2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Pangea
3. Nâzi’ât, 79/32.
4. Nebe, 78/7; Gâşiye, 88/19.
5. Hicr, 15/19; Nahl, 16/15; Enbiyâ, 21/31; Lokman, 31/10; Fussilet,
41/10; Kâf, 50/7; Mürselât, 77/27.
6. ERİCKSON Jon, Historical Geology Understanding Our
Planet’s Past, New York: The Living Earth, 2002, s. 15-16.
7. https://www.youtube.com/watch?v=VMuI4S6e_yw
8. https://www.youtube.com/watch?v=kKjJpej0tI4
9. Benzer âyetler: Hûd, 11/42; Şûrâ, 42/32.
10. https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/09/65-daglar-bulutlar-gibi-hareketli-mi-yoksa-sabit-mi/
11. Kehf, 18/47; Tûr, 52/10; Tekvîr, 81/3.
12. https://fr.wikipedia.org/wiki/Isostasie
13. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ar%C5%9Fimet_prensibi
14. https://fr.wikipedia.org/wiki/Rebond_post-glaciaire
15. https://tr.wikipedia.org/wiki/Glasiyoizostazi
16. M.E. Artemjev, V.I. Bune, V.A. Dubrovsky, N.Sh. Kambarov,
“Seismicity and isostasy”, 15 Ekim, 2002. [İnternetten okuma için: https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/003192017290009X]
17. https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/05/daglar-depremi-engeller-mi-bilim/
18. ATEŞ Süleyman, Yüce
Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, 7/56-7.
19. YILDIRIM Celal, İlmin
Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, 8/3907.
20. ARDA Zühal, Türk
Mitolojisinde Dağlar ve Çağdaş Türk Resmine Yansımaları, 22 Ekim, 2014.
[İnternetten okuma için: https://dergipark.org.tr/tr/pub/akdenizsanat/issue/27660/291586]
21. Abdürrahim b. Ahmed
el-Büra'î, Dîvânü'l-Büra'î, (Müessesetü'l-Matbû'âti'l-İslâmiyye, ts.), 9.
22. A’lâ, 87/18-9.
23. https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/01/evrenin-genislemesi.html
24. Ebû Abdillâh Hüseyn
b. Ahmed b. Hüseyn ez-Zevzenî, Şerhu'l-Mu'allakâti's-Seb',
(Dâru't-Türâsi’l´Arabî, 2002), 168.
25.
Kurtûbî,
Câmiʿli-ahkâmi’l-Kurʾân, Ra’d, 13/2 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
Zadü'l-Mesir fi İlmi't-Tefsir, Ra’d, 13/2 tefsiri.
26. Ra’d, 13/2.
27. Ferrâ
3/75; Me'âni'l-Kur'ân, Taberî, Câmiu'l-beyân, 22/325; İbn Ebî Hâtim,
Tefsîru'l-Kur'âni'l-'azîm, 10/3307; İbn Atıyye, el-Muharraru'l-vecîz, 5/155;
Şevkânî, Fethu’l-kadîr, 5/83. Belirtilen rivâyet İsrâîliyyât’tandır: Demirci, “Kafdağı”, s. 144-5; Fahrüddîn er-Râzî,
Mefâtîhu’l-gayb, 28/121; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, 7/394.
28. Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed er-Râzî
İbn Ebî Hâtim, Tefsîru'l-Kur'âni'l'azîm, thk. Esʻad Muhammed et-Tayyib
(el-Memleketü'l-Arabiyetü's-Se'ûdiyye: Mektebetü Nezzâr Mustafa el-Bâz, 1419),
7/2218; Şihâbüddîn Mahmud b. Abdillah el-Âlûsî, Rûhu'l me'ânî ve
tefsîri'l-Kur'ani'l-azîm ve seb'il-mesânî, thk. Ali Abdülbârî Atiyye (Beyrut:
Dâru'l-Kütübi'l-İlmiyye, 1415), 7/89.
30. Cûdî,
Arafat ve Tûr dağı.
31. Sînâ,
Seir, Horeb, Hor, Hermon, Sion, Gerizim, Halak, Heres, Zeytin, Karmel, Gilboa,
Tsalmon, Tabor, Gaaş, Heres, Baala, Yearim, Nebo, Efron, Ebal, Şefer, Abarim,
Paran, Efron ve Yehova dağı.
32. Doç. Dr. Mehmet KAYA, Kur’an’da Dağlar, Fecr Yayınları,
1. Baskı, s. 47.
33. Mehmet KAYA, a.g.e., s. 46.
34. Mehmet KAYA, a.g.e., s. 44.
35. Mehmet KAYA, a.g.e., s. 45.
36. Ebûbekr
b. Ebî Şeybe, Musannefu İbn Ebî Şeybe, thk. Muhammed 'Avvâme (b.y.: ts.),
13/324.
37. Müslim,
Câmiʿu’s-sahîh, Tevbe, 8.
38. Ahmed b.
Hanbel, Müsned, 2/511.
39. Ahmed b.
Hanbel, a.g.e., 3/256.
40. Nahl, 16/15.
41. YAKAR Hüseyin, Kur’an’da Dağların Oluşumu ve İşlevine
Dair Ayetlerin Tefsir Kaynakları Ve Bilimsel Veriler Üzerinden
Değerlendirilmesi, 6 Nisan, 2020. [İnternetten okuma için: https://dergipark.org.tr/tr/pub/usul/issue/54749/747689]
42. Fâtır, 35/27-8; Me’âriç, 70/9; Kâri’a, 101/5.
43. https://southamericaplanet.com/the-rainbow-mountain-or-7-color-2-days-trekking/
44. el-Naggar, The Geological Concept of Mountains in The
Quran, 11.
45. Bakara, 2/265.
46. GENCER Mustafa, Hidrometeoroloji, (Ankara: 2005), 24.
47. Mehmet KAYA, a.g.e., s. 84.
48. Ali b. el-Hüseyn b. Ali el-İsfahânî,
İ’râbu’l-Kur’an el-mensûb li’z-Zeccâc, thk. İbrahim el-İbyârî, (Beyrut:
Dâru’l-Kütübi’l-Mısrî, 1420), 2/418.
49. Mehmet KAYA, a.g.e., s. 89-90.
50. https://fr.wikipedia.org/wiki/Soul%C3%A8vement_orographique
51. https://tr.wikipedia.org/wiki/Tektonik_levhalar_listesi
52. İbn
Atıyye, a.g.e., 1/355.
53. Muhammed b. Habîb,
Şehru Dîvân-ı Cerîr, 2/749.
54. Faydalandığım ve tavsiye ettiğim kitap: Doç. Dr. Mehmet
KAYA, Kur’an’da Dağlar.
55. Yine şu linkler okunabilir: https://rationalreligion.co.uk/1400-year-old-quranic-claim-on-mountains-earthquakes-proven-true-by-new-scientific-research/
56. http://quran-errors.blogspot.com/2013/10/requran-scientific-error-mountains-as.html
57. Mohamed Akhiruddin Ibrahim, The Mountain As Stabilizers
For The Earth From The Quranic Perspective, 26 Haziran, 2019. [İnternetten
okuma için: https://www.researchgate.net/publication/339034820_MOUNTAINS_AS_STABILIZERS_FOR_EARTH_FROM_THE_QURANIC_AND_MODERN_SCIENCE_PERSPECTIVES]
58.
Yorumlar
Yorum Gönder