Kur'an'da Dünya'nın şekli

İslam’daki Dünya şekli modeli çok fazla tartışma konusu olmuştur. Burada İslam’ın Dünya’ya düz mü küre mi olarak baktığını analiz edeceğiz. Bu analizi iddia-cevap şeklinde yapacağız ki daha iyi anlaşılsın. Düz Dünya’yı ispatlamak için kullanılan ilk âyete geçelim.

Dünya’nın Döşek Olması

İddia I: Allah Dünya’nın döşek olduğunu söylüyor. [1] Döşekler düzdür buna göre Dünya düzdür.

Cevap: Dünya’nın döşek olması onun düzlüğü ile alakalı değildir. Dünya’ya döşek denmesi bir deyimdir. Bu deyim, yeryüzünde insanlığa rahat bir hayat ortamı sağlandığını ifade eder. Gerçekten yeryüzü tıpkı yatak döşeği gibi rahat bir barınak ve koruyucu bir sığınak olarak hazırlandı. [2] Bu mânâ pek çok eski tefsir tarafından onaylanılmaktadır. [3] Düz dünyacı müfessirler bile bu âyetten Dünya’nın düz olması mânâsı yerine, bahsettiğim mânâyı çıkartmışlardır. [4] Yine Allah âyette göğün bina edildiğini söylüyor. Yani burada anlatılmak istenen şu: Evren kaldığınız binadır, yer ise sizin döşeğiniz yani sizin konak yaptığınız yerdir. Yani âyetin Dünya’nın şeklini ifade etmek için inmemiştir. Yine döşek kelimesi tamamen fiziksel olarak alınacak olsa dağlar ne olacak? Döşeğin üzerinde dağlar olur mu? Hem Allah bu âyetlerde nimet sayıyor yani Allah burada ‘böyle yaptım şükredin’ diyor. Dünya’nın düz olması ne gibi bir nimeti kapsıyor? Dünya düz olsun veya küre, şükredecek ne var bunda? Fakat Dünya’nın sakin ve yaşanabilir bir yer kılınması bir nimettir, bunda şükredebileceğimiz bir şey vardır. 

Râzî bu âyetten Dünya’nın dönmediğini çıkartmıştır. Bu çıkarımı şöyle yapmıştır: Dünya döşek gibi ise o sakindir. Sakin olan bir şey dönemez yoksa orada kargaşa olur yani sakinlik olmaz. [5] Râzî kütle çekim kuvvetinden habersiz olduğu için böyle demiştir. Kütle çekimi bilse idi Dünya’nın hareket halinde bile sakin olabileceğini bilirdi. Aslında bu âyetten şöyle çıkarım yapılabilir: “Dünya döndüğü halde Allah yeryüzünü size döşek yaptı yani sakin kıldı, hala inanmayacak mısınız?”

Yani bu âyetten Dünya’nın döndüğü çıkartılabilir. [6] Hem âyette ‘firâşen’ (döşek) kelimesi kullanılıyor. Bu kelimenin ikinci bir anlamı da ‘ışığın etrafında dönen kelebek’tir. [7] Bu kelime kelebek anlamında şu âyet içinde de kullanılmıştır: Kâria 4. “İnsanların, ‘her yana dağılmış’ pervaneler (kelebekler) gibi olacakları gün,”

Pervaneler bir ışık kaynağı etrafında döndüğü gibi, Dünya’da bir ışık kaynağının yani Güneş’in etrafında döndüğü için Güneş’in bir pervanesidir (kelebeğidir). 

Yine âyet şu şekilde anlaşılabilir: Âyette Allah ‘yeri döşek olarak yarattım’ demiyor. ‘Döşek kıldım’ diyor nitekim âyette yaratmak fiili değil ‘ce’ale’ fiili kullanılıyor. Bu kelimenin anlamı da ‘kılmak’tır. Bu fiil illa fiziksel bir şeyi ifade etmez. Yani Allah yeryüzünü bizim açımızdan döşek gibi kıldı. Yoksa döşek olarak yaratmadı. Yeryüzü insanın açısından gerçekten düzdür yani döşek gibidir. Bu mânaya göre de âyette hata yoktur. 

Eğer denilirse ki: Allah niye ‘döşek’ yerine yukardakileri açık şekilde söylemedi. 

Biz deriz ki: Allah dilediği gibi âyet gönderebilir. İlla açık şekilde söylemesine mi gerek var? İnsanlar iyice düşünsün diye böyle yapmış olabilir. Hem bu itiraz düz Dünya’yı çıkartanlara da sorulabilir. Allah niye ‘döşek’ yerine Dünya düz demedi? Allah’ın ‘döşek’ kelimesini kullanması apaçık bir mucizedir. Allah küçük bir kelime ile pek çok şeyi anlatmış oluyor. Yine Allah bu kelimeyi kullanarak zalimlerin küfrünü arttırıyor yani Allah bir misal ile pek çoğunu saptırıp pek çoğunu da hidayete erdiriyor. [8] Böylece Allah aptalları, alimlerden ayırt ediyor. Bu âyet imam etmek için yeterli bir âyettir. Bir âyetin bu kadar yönlü olması insan elinden çıkmadığına delildir. 

Beşik Dünya

İddia II: Allah Dünya’nın bir beşik olduğunu söylüyor. [9] Beşikler düzdür. 

Cevap: ‘Beşik’ kelimesi tıpkı ‘döşek’ gibi yukarda anlattığım gibi anlaşılabilir. ‘Beşik’ için kullanılan kelime ‘mihâd’dır. Bu kelime ‘hazırlamak’ kökünden gelir mesela Müddessir 14’te aynı kökten gelen bir kelime kullanılıyor. Âyet şöyle buyuruyor: “Beni, o tek başına yarattığım, kendisine geniş çapta mal ve göz önünde duran çocuklar verdiğim; imkânları hazırlayıp döşediğim adamla baş başa bırak.” 

İmkânları düzlemek nedir? Hayır, burada imkânların hazırlanmasından bahsediliyor. Yani âyetin düzlük ile alakası yoktur. Fakat yine de belirtelim ki Dünya’nın beşik olması şu mânâları da içerir. Bilim ve Yaratılış Ağacı bu konuda şöyle buyuruyor: 

“Dünya kendi ekseni etrafında dönmesiyle gece ve gündüz oluşmaktadır. Güneş etrafında ise yeni çevrilmiş düz dönen bir topaç gibi değil, durmak üzere olan yavaşlamış bir topaç gibi döner. Dünya 23.40 yatık bir eksene sahiptir, Güneş’in etrafında dönerken bu eksen önce sağa yatar ve güney kutup noktasında 6 ay gündüz oluşur, kuzey kutup noktasında ise 6 ay gece oluşur. Daha sonra, Güneş’in etrafındaki yörüngesinde yüzmeye devam ederken içinde yavaş yavaş sola doğru yatar bu durumda da tersi olur yani kuzey kutbu 6 ay gündüz, güney kutbu ise 6 ay gece yaşar. Sonra Dünya tekrar sağa doğru yatmaya başlar, sürekli döngülerle bir o yana bir bu yana yatar. Kuzey kutbu bir tarafa giderken güney kutbu diğer tarafa gider. Bu size neyi hatırlattı. Bir beşik gibi değil mi? Evet. Peki, Dünya’nın bir o yana bir bu yana yatma gerçeğini kısa, öz ve şairane bir üslupla aktarın desem bu tek kelimeden daha güzel bir ifade bulabilir misiniz? Bulunamaz. Beşik kelimesi ikinci olarak Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesinde ilerlemesini de harika bir örnek olarak açıklar. Çünkü bilindiği gibi klasik beşiklerin çalışma mekanizması; yukarısındaki sopa gibi bir düzleme halatla bağlanan sepetin sarkaç yayı şeklinde bir dairesel hareket yapmasıdır. Sağa ve sola yay çizer. Eğer yeterince hızlı iterseniz, 360° daire çizer. Yani çalışma prensibi Dünya'nın Güneş etrafında dönme prensibi ile aynıdır. Beşiği yukarısındaki sopaya bağlayan güç bir halattır ve Dünya'yı Güneş’e bağlayan güç ise halat yerine kütle çekim kuvvetidir. Beşiği hızla çevirirseniz ekseni etrafında tur atar. Aynı şekilde Dünya da Güneş etrafında, hızla döndürülen bir beşik gibi döner ve tur atar.” [10]

Yine evrendeki ateş kütlelerine ve hayat olmayacak derecede soğuk veya sıcak olan gezegenlere baktığımızda dünyamızın ne denli güzel bir beşik olduğunu anlayabiliriz. Allah resmen diyor ki: ‘Bu kadar yaşanmayacak gezegen varken, Allah Dünya’yı size konak yeri yaptı.’ İşte bu gerçekler ‘beşik’ kelimesi ile ne kadar uyumlu anlatılmış. Bu kadar olguyu en doğru kelime ile anlatan Kur’ân’ın elbette benzeri yapılamaz. Bilimsel makalelerde bile Dünya beşik olarak ifade edilmektedir. [11-3] Peki bu makalelerin yazarları Dünya’nın düz olduğuna mı inanıyordu? Hayır.

Yeryüzünün Yayılması

İddia III: Allah yeryüzünü yaydığını söylüyor. [14] Küre bir şey nasıl yayılsın?

Cevap: Âyetlerde ‘medde’ kelimesi kullanılıyor. Bu kelimenin anlamı ‘uzatmak’tır. [15] Peki yeryüzü nasıl uzatılmıştır? Bunu Bilim ve Yaratılış Ağacı açıklasın: 

Günümüzden 3.7 milyar yıl önce şimdikinin sadece %10’u kadar yeryüzünde alan vardı. Yeryüzü uzadı ve 3 milyar yıl önce günümüzdekinin %25’i kadar oldu. [16] 2.6 milyar yıl önce ise günümüzdekinin %60’ına kadar kıtaların uzaması devam etti ve günümüzde de hâlâ kıtaların yani yeryüzünün uzaması devam etmektedir. Tıpkı Kur’ân’ın yeryüzünü uzattık demesi gibi. Kıtalar 600 milyon yıl önce tek bir kıta oluşturuyorlardı, sonra Kur’ân’ın dediği gibi bunlar yayıldı ve kıta sayısı arttı. [17]” [18] 

Yeryüzünün uzatılmasından bahseden bir âyetten hemen sonraki âyet şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar,” [19]

Bu âyet kıtalardan bahsediyor. Uzatmadan sonra kıtalardan bahsedilmesi tesadüf olabilir mi? Hayır, Allah yeryüzünü kıtaları birbirinden ayırarak uzatmıştır. Yine Allah Kıyâmet günü yeryüzünü uzatacağını söylüyor. [20] Eğer âyetler bir şeyi düz yapmaktan bahsetse Allah düz Dünya’yı tekrar nasıl düzleştirsin? Biz buradan âyetlerin düz yapmadan bahsetmediğini anlarız.

Dünya şu şekilde de uzatılıyor: Deniz tabanı yayılması teorisine göre magma okyanusların altında bulunan okyanus ortası sırtlarından çıkarak soğur böylece deniz tabanı yani okyanusal kabuk genişlemektedir, yayılmaktadır. [21]

Yine yeryüzünün uzatılması onun genişletildiği mânâsına gelir. Yeryüzü şu şekilde de genişletilmiştir: 4.6 milyar yıl önce Güneş sistemi duman halindeydi. Bu dumanın içindeki tozlar birleşerek büyük kaya parçalarına dönüşmüşlerdir. Bu kayalar da birleşerek bildiğimiz gezegenler oluşmuştur. Bu kayalar birleşince de gezegenlerin yüzeyi genişlemiştir. [22] Âyet bu genişlemeden bahsediyor olabilir.

Yine bu âyetler şöyle anlaşılabilir: Kur’ân’da ‘yer’ kelimesi her zaman tüm Dünya’yı ifade etmez. Bu kelime bazen Dünya’nın küçük bir parçasını da ifade edebilir: İsrâ 76. “Yine onlar, seni yerinden çıkarmak için neredeyse sana Dünya’yı dar etmişlerdi. Ama senden sonra kendileri de fazla kalamayacaklar!”

Bu âyette Allah Peygamberimizin yerden çıkartılması için insanların ona Dünya’yı dar ettiğini söylüyor. Bu âyetteki ‘yer’ kelimesi tüm Dünya’yı değil, Mekke’yi ifade ediyor. Buradan biz ‘yer’ kelimesinin illa gezegenimizin tamamını ifade etmediğini görürüz. Buna göre Allah bizim gözümüzden yani Dünya bakışından yeri uzatmıştır. Bir dağın üzerine çıkıp yere bakarsanız yerin uzatılmış olduğunu görürsünüz. 

Dünya’nın Düzleştirilmesi

İddia IV: Allah yeri düzleştirdiğini söylüyor. [23] Buna göre Dünya düz.

Cevap: Bilim ve Yaratılış Ağacı bu konuda şöyle buyuruyor: 

“Jeoloji biliminin bize öğrettiği gerçeklerden birisi de Dünya’nın ateş topu olduğu zamanlardan sonra milyonlarca sene içinde soğuduğu ve soğurken üst katmanlarının sertleşip yer kabuğunu oluşturduğudur. Bu yer kabukları alttaki sıvı magma üzerinde yüzmektedir ve birbirleriyle çarpıştıkça bu yer kabuklarında dağlar oluşmakta ve yeryüzü sürekli girintili çıkıntılı bir yapı halini almaktadır. Güneş’in ve suların aşındırıcı etkisi de milyarlar yıl içinde dağları ufalayarak toprağı oluşturmuş ve aşağı vadilere indirmiş, böylece çıkıntılar azalırken aşağıdaki girintilerde dağdan inen toprakla dolarak yer düzlenmiş ve yayılmış ve hayatın oluşması için adeta döşek gibi serilmiştir. [24-6] Hatta o kadar düzlenmiştir ve döşenmiştir ki bilim insanları Dünya yüzeyinin bir bilardo topu kadar olmasa da bir portakal yüzeyi kadar düz olduğunu söylüyorlar. İşte modern bilimin bize haber verdiği bu gerçek Kur’ân’da yeryüzünün yayıldığı ve döşendiği gerçekleri ile haber verilmektedir.” [18, 27]

Biz gündelik olarak bile ‘yeryüzü’ diyoruz ama biz bunu söyleyerek Dünya’nın düz olduğunu ifade etmiyoruz. Yani âyet Dünya’nın düz olduğunu anlatmıyor, bilimsel bir haber içeriyor.

Yeryüzünün Sergi Olması

İddia V: Allah yeryüzünün bir sergi olduğunu söylüyor. [28]

Cevap: Belirtilen âyette ‘bisât’ kelimesi kullanılıyor. Bu kelime ‘yaymak’ mânâsındadır. [29] Yeryüzünün yayılmış olmasının ne anlama geldiğini daha önce açıkladım. Yani âyet Dünya’nın düzlüğünden bahsetmiyor. Ki belirtilen âyetten sonraki âyet bunu onaylıyor. Yeryüzünün düz olmasının geniş yollardan geçmek ile ne alakası var? Yok değil mi? Ama Allah bu geniş yolları yerin yayılmasına bağlıyor. 

Yeryüzünün Yayılması

İddia VI: Allah yeryüzünü yaydığını (dehâhâ) söylüyor. [30] Buna göre Dünya düzdür.

Cevap: Bu âyette çok büyük bir mucize vardır. Âyetteki ‘dehâhâ’ kelimesi Allah tarafından çok özel olarak seçilmiştir. Bu kelime Dünya’nın oluşması ile ilgili büyük deliller sunmaktadır. Bu kelime bir yaymayı, bir genişletmeyi ifade eder fakat bu kelime yaymanın şekline de işaret eder. Bu yaymanın şeklini anlamak için bu kelimenin kökünü analiz edelim: “Yine, bu kelimenin aslının, bir şeyi bir yerden başka yere taşımak anlamında olduğu, çocuğun, küreyi (topu) yerin yüzüne atıp yuvarladığı zaman kullanılan ifadesinin de bu anlamda olduğu söylenmiştir.” [31]

Bu mânâya göre âyet yeryüzünün yuvarlanarak atılıp yayıldığını söylemiş olur. Ki şiddetli yağmur sonrası bir kişi şunu der: ‘Yağmur yuvarlak çakış taşlarını topladı, küme haline getirdi, yığın haline getirirdi.’ [32] Buradaki cümle örneğinde ‘dehâhâ’ kelimesi kullanılıyor. Yine bu kelime şu anlamda kullanılır: Bir çocuğun elindeki tahta gibi bir şey ile yere sürterek gitmesi ve önündeki her şeyi süpürmesi, kürümesi. [32]

‘Yaymak’ kelimesi yukarıdaki anlamları ile düşünüldüğünde çakıl taşı gibi parçaların bir araya getirilerek toplanması ile büyük yuvarlak bir cismin daha da büyütülmesi, yuvarlatılması, bu cismin önündeki her şeyi temizlemesi anlamları çıkar. Dünya'nın kendi etrafında ve Güneş etrafında dönerken yörüngesindeki küçük parçacıkları toplaması süpürmesi ve bu şekilde bir toz tanesinden dev bir Dünya haline gelmesi anlatılmıştır âyette. Protoplanetary disc’deki parçaları yuttukça Dünya büyümüş ve dolayısı ile yüzey alanı genişlemiştir. Bu apaçık bir mucizedir. 

Doğu ve Batı Arası

İddia VII: Şu’arâ 28. “Mûsâ, doğunun da Rabbidir dedi, batının da ve ikisi arasında bulunanların da düşünüp akıl ediyorsanız.”

Bu âyete göre, biri doğuda, diğeri batıda iki sınır bölgesi vardır. Allah da bu sınırlar arasında kalan her şeyin ilahıdır. Bu da, Dünya’nın düz olduğunu ifade eder nitekim küre Dünya’da doğu ve batı gibi belirli noktalar olamaz.

Cevap: İlmin zirve yaptığı bugün bile bütün insanlar ‘doğu-batı’ ifadesini kullanıyorlar. Doğu-batı ifadesi, insanların gözle gördüğü gibi Güneş’in Dünya’ya doğudan doğup batıda batmasıyla ilgili realiteye dayanmaktadır. Bunu ne bir ilim ne de bir bilim adamı inkâr edebilir. Çünkü ‘doğu-batı, kuzey-güney’ yönlerini inkâr etmek bir cehalet maskaralığıdır. Bu sadece Türkçe’de değil tüm dillerde böyledir mesela Felemenkçe’de şöyle denilir: ‘Oost west thuis best’ (doğu, batı, en iyisi ev) anlamı ise ‘her nereye gidersen git, en iyisi evindir’. [33]

Bu deyim 1902’de söylenmiştir, yani bilimin gelişmiş olduğu bir çağda, fakat kimse burada hata var diye iddia etmiyor ama konu Kur’ân olunca mı hata oluyor? Kur’ân’da da ‘doğu ve batı arası’ aynı anlamda kullanılıyor yani âyet ‘her yer Allah’a aittir’ anlamındadır. Dikkat edilirse bu sözü Hz. Musa (a.s.) söylüyor. Yani halkına böyle sesleniyor. Halkı bunu ‘ister doğuya git, ister batıya git ora Allah’a aittir’ anlamında alıyor, bizde böyle almalıyız çünkü burada bir kıssa anlatılıyor. Kıssa anlatımında bilimsel hata aranmaz.

Hem bu âyet şöyle de anlaşılabilir: Doğu kelimesi Güneş’in doğuş zamanını, batı da Güneş’in batış zamanını ifade eder. Bunların arası da gün boyunca olan şeyler demektir. Buna göre Allah Güneş’in doğuşunun Güneş’in batışın arasındaki zamanın Rabbi’dir.

Kıble ve Düz Dünya

İddia VIII: Bakara 144. “Nereden yola çıkarsan (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu talimat elbette sana Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. (Biliniz ki,) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.” 

Dünya bir küre ise kıbleye nasıl yöneleceğiz?

Cevap: İlk sorumuz şudur: Peygamber o zamanın insanına nasıl bunu anlatması beklenirdi? Dünya küre diye kıbleye dönülemez mi diyecekti? Önce belirtelim ki âyette ‘veche’ kelimesi kullanılıyor. Bu kelime ‘yüz’ ve ‘yön’ anlamına gelir. [34] İnsan yakınındaki bir nesneye yüzünü çevirir, dolayısıyla uzaktaki bir nesne için ‘ona yüzünü çevir’ denmez. Bunu yine Kasas 22’de görebiliriz. Allah dediğim âyette, ‘Medyen’e yöneldi’ diyor. Âyet için doğrusu ‘yön’ anlamıdır, ve ‘Nereden yola çıkarsan (namazda) yönünü Mescid-i Haram tarafına çevir’ demektir. Bu âyetin doğru mealinden sonra şimdi iddianın asıl cevabına geçelim.

Bilim ve Yaratılış Ağacı kıble meselesine şöyle açıklıyor:

“Dünya’nın neresinde olursa olsun, insan yönünü Mescid’i Haram’a çevirebilir. Bugün insanlar sorunsuzca bunu yapabiliyor, bir de Google kıble diye Google firmasının sunduğu bir hizmet çıktı ki insanların bulundukları konumdan Kâbe tarafına bir çizgi çekmesi bir dakikasını bile almıyor. İnsanın kıbleye dönemeyeceğini sanan insan, sen akıllısın da bu uygulamanın geliştiricileri senden daha az akıllı öyle mi? Uçaklar rota belirleyemiyor mu? Dünya’nın bir ucundan kalkan bir uçak pilotu da yönünü hedefine çevirebiliyor, Dünya’nın yuvarlak olması rotasını doğrultmasını engellemiyor. Bugüne kadar bu konuda hiçbir pilota itiraz ettiniz mi? Problem, rotayı Kur’ân’ın vermesinde mi? Ön yargılar bırakılmadan doğrulara ulaşılamaz. Kur’ân’ı, ön şartlı olarak yanlış kabul ederek okumaya başlarsanız böyle çok çelişki yaşarsınız. Kur’ân, insaflı bir şekilde okumayan kişiden kendisini gizler.” [35]

Şu anki insanlar bile Amerika’da olsa, Avrupa’dan düşman gelse, ‘düşman doğu yönünden geliyor’ der. 

Yine biz Ateistlerin mantığı ile gidersek, kim namaz kılarsa kılsın hem Kâbe’yi görmeli hem de Kâbe ile aynı yükseklikte olmalı. Bunların nedeni şu: Eğer Kabe ve bizim aramızda bir dağ varsa yüzümüzü Kâbe’ye çevirememiş oluyoruz. İkinci olarak, bir dağın üstündeysek Kâbe de aşağıdaysa, önümüzdeki şey uzay boşluğu olacak. Peygamber de Hira dağında namaz kıldığına göre, bunda bir sorun görmemiş. Bunla şunu anlarız: Amaç herkesin bir yöne dönmesidir. 

İddia IX: Kâbe’nin olduğu yerin tam tersindeki yerde kişi istediği tarafa namaz kılabilir. Bu nasıl olacak?

Cevap: Kılabilir evet. Bunda sorun nedir? Bu nasıl düz Dünya’yı kanıtlar? Kâbe’nin içinde olan biri de her yöne doğru namaz kılabilir. Hem Kur’ân’ın ne demesini bekliyordunuz? ‘Dünya küre bu yüzden Kâbe’nin konumunun ters konumunda her tarafa namaz kılabilirsiniz o yüzden kıble diye bir şey olamaz’ mı demesini? Kur’ân’daki hükümler geneldir, istisnaları kaplamaz. Mesela Allah hırsızın elinin kesilmesini emrediyor. Peygamberimiz elsiz insan olduğunu bilmiyor muydu? Allah evlere kapıdan girmeyi emrediyor. Peygamberimiz kapısız ev olabileceğini bilmiyor muydu? 

Dünya’nın Çevresi

İddia X: Allah âyetlerinde Dünya’yı çevresinden eksilttiğini söylüyor. [36] Küre bir Dünya’nın çevresi olur mu?

Cevap: Allah bu âyette büyük bir bilimsel delile işaret etmiştir. Allah Dünya gezegeninin en dış taraflarından eksiltme-azaltma-noksanlaştırma yaptığını buyurmuştur. Arapça gramerine göre incelendiğinde eylem sürekli bir eylemdir. Yapılıp bitmiş geçmiş zaman bir eylem değildir. Eksiltme işlemi sürekli devam etmektedir. Dünya’nın en dış tarafları nelerdir? Yeryüzünün en dış tarafları yüksek dağların en üst yerleridir (zirveleridir). Eksiltme-azaltma-noksanlaştırma nedir? Kısaca erozyon demektir. Bu azaltma işlemini öncelikle yıldırımlar yapar. Daha sonra yağmurlar ve rüzgarlar yapar. Âyetin buna işaret ettiğine şöyle deliller var: İlk olarak, verilen âyetlerden biri Ra’d 41’dir. ‘Ra’d’ kelimesi yıldırım anlamındadır. Sûrede yer yer gök gürültüsü, şimşek çakması, yıldırım düşmesi, yağmur yüklü bulutların oluşması, yağmur yağması ve sellerin meydana gelmesi işlenmiştir. Bu da Dünya’nın en dış taraflarından (yüksek dağlardan-yüksek yerlerden) eksiltme işleminin yıldırımlar ile gerçekleştiğine bir işarettir.

İkinci delil de şöyle: Bu en önemli delildir. Çünkü bilimsel olarak gösterilmiştir ki yıldırımlar gerçekten yüksek dağların zirve kayalarını eksiltmektedir. Bu olaya ‘elektrokusyon’ denir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda yıldırımların yağmur ve rüzgârdan çok daha fazla kaya erozyonuna neden olduğu gösterilmiştir. O kadar fazla etkileri vardır ki dağların şekillenmesine neden olmaktadırlar. Dağların en yüksek noktalarına düşen yıldırımlar 30.000 °C dereceden daha fazla ısıya neden olurlar. Ürettikleri ısı ve termal şok ile kayaların yarılmasına, parçalanmasına neden olurlar. Dağlara şekil verirler. Dağların en tepesinden azalmaya-eksilmeye neden olurlar. Yıldırımların kayaları parçalama ve erozyon etkisi dağların en yüksek noktalarında (zirveler) gerçekleşmektedir. Tam da âyetteki ‘çevre’ kelimesinin anlamı gibi.

Yine denizlerin gittikçe yükseldiğini biliyoruz. Yükseldikçe, karalar denizler tarafından suyun altına daldırılacak. [37] Böylece yerin etrafı eksilmiş oluyor. 

Yine bu eksilme şöyle anlaşılabilir: Âyet kısmi manto erimesinden bahsediyor olabilir. Peki bu nedir? Bunu anlamak için dağların nasıl oluştuğunu bilmemiz gerek. Basitçe açıklayacak olursam: Yeryüzü pek çok levhadan oluşmaktadır. İki lehva çarpıştığında bir tanesi diğerinin altına girer ve buna batma ‘subduction’ denir. Örnek olarak Himalayalar verilebilir. Hindistan kıta tabakası kendisinden çok daha büyük olan Asya kıta tabakası ile çarpışmaktadır. Asya kıtası çok daha büyük olduğu için Hindistan tabakasını batmaya zorlar. Hindistan tabakası Asya tabakası altına girerken Himalaya dağlarını yükseltir (Himalaya sıra dağları zaten bu çarpışmanın enerjisi ile oluşmuştur.) ve kendisi de bir kazık gibi dibe batar. Bu batan levha, magmanın içine batmış olacak. Sonrasında ise, bilimde dediğimiz ‘kısmi manto erimesi’ (zone of fractional melting) gerçekleşecek, basitçe, o levha eriyecek. İşte âyet de buna işaret ediyor olabilir. O levhalar eridikçe yerin etrafı eksiltilmiş oluyor.

Bilim ve Yaratılış Ağacı’nın şöyle bir yorumu da var:

“Bilimsel verilerle bugün biliyoruz ki hidrojen ve oksijen gibi gazlar özellikle denizlerde yaşayan mikroorganizmalar tarafından üretilerek atmosferimize salınırlar. Bu şekilde Dünya’nın atmosferi oluşmuştur. Bu gazlar Dünya’nın yerçekiminden dolayı Dünya’nın etrafında asılı kalıp korunmaktadır. Fakat yine de bu gazlar çok hafif olduğu için atmosferin tamamı korunamamaktadır ve günde ortalama 95 ton yılda ise 50.000 ton hidrojen ve helyum gazları uzaya kaçmaktadır. [38] Dünya’nın çekirdeği, gezegenin hayat döngüsünü sağlarken tüketildiği için enerji kaybeder, ancak bu yalnızca yılda yaklaşık 16 metrik tonluk bir kaybı oluşturur. En büyük kütle kaybı, sırasıyla 95 metrik ton kütle ve 1.6 metrik ton ile kaçan hidrojen ve helyumdan kaynaklanıyor. Bu elementler yerçekimi etkisinde kalıcı olarak kalamayacak kadar hafiftir, bu yüzden uzaya kaçma eğilimindedirler. [38-9] Bu gazlar uzaya kaçarken atmosferin manyetik alan sınırları içine doğru bir hortum gibi uzanarak hareket ederler. Daha sonra Güneş rüzgârlarının bombardımanı ile uzayın derinliklerine doğru gönderilirler. [40] Bu gaz iyonları Dünya’nın kutup uçlarından spiraller oluşturarak bir hortum gibi atmosferden kaçan uçlar oluştururlar. [41] Sonuç; Günümüzde anlaşıldı ki Dünya’nın kütlesi her gün 95 ton eksilmekte ve atmosfer gazları uzaya kaçmaktadır. Dünya’nın uçları sayılan kutuplardan ise gazlar bir hortum şeklinde uzaya doğru uzanarak kaçmaktadırlar. Adeta Dünya’nın uçlarından çıkan gaz uçları oluşturmaktadırlar.” [42]

Yine bu âyetteki eksilmeyi şöyle anlayabiliriz: 

“Fetih yoluyla onların yurtlarını ve topraklarını İslam topraklarına katarak azaltmadık mı? Böylece dâru'l-harp denen kendileriyle savaş hâlinde bulunduğumuz küfür topraklarını eksiltip bunları dâru'l-İslam denen İslam yurdunun toprakları veya sınırları içine kattık. Şüphesiz bunlar da zafer kazanma ve üstünlük elde etme mu'cizelerindendir.” [43]

Böyle alsak bile mucize ortaya çıkıyor. Müslümanlar, İspanya, Avusturya, Somali ve Çin’e kadar fetihler yapmıştır. Yani Gayrimüslimlerin toprakları eksiltilmiştir.

İki Doğu ve İki Batı

İddia XI: Allah iki doğu ve iki batıdan bahsediyor. [44] Küre Dünya’da iki doğu ve iki batı yoktur.

Cevap: Batı ve doğu kelimelerinin modern Dünya’da bile kullanıldığını yukarda anlattım. Batı kelimesi Güneş’in batmış gibi göründüğü yeri ifade eder. Mesela deniz kıyısına gitseniz ve Güneş batışını izlerseniz, Güneş denize batacak gibi olacaktır. İşte bu batma yeri batıdır. Doğu için ise tam tersi söz konusudur. Dünya’nın iki bölgesinde Güneş bir kez doğar ve bir kez batar, yani bir doğu ve bir batı vardır. Bunlar Kuzey Kutup noktası ve Güney Kutup noktasıdır. Güneş Kuzey Kutup noktasında 21 Mart’ta doğar ve sürekli ufkun üstünde kalır. 23 Eylül’de ise batar ve altı ay boyunca ufkun altında kalır. Güney Kutup noktasında ise 23 Eylül’de doğar, 21 Mart’ta ise batar. Bir yılda sadece bir doğu olan ve bir batı olan iki yer vardır. Böylece Dünya’da bir yılda iki doğu ve iki batının olduğu yerler Kuzey ve Güney Kutup noktalarıdır.

Doğuların ve Batıların Rabbi

İddia XII: Allah doğuların ve batıların Rabbi olduğunu söylüyor. [45] Düz Dünya’da doğular ve batılar olur.

Cevap: Düz Dünya modeline göre doğular gibi bir şey yoktur. Sadece bir doğu vardır fakat Kur’ân bunların çokluğundan bahsediyor. Peki doğular neyi ifade ediyor? Dünya Güneş’in etrafında dönerken, Dünya’nın ekseni değişmektedir. Dünya’nın eksen değişimi de Güneş’in doğuş ve batış yerini etkiler. Yani Güneş 1 Kasım bir yerden doğsa 22 Kasım farklı bir yerden doğacaktır. [46]

Kıyâmet Günü Yeryüzünün Düz Olması

İddia XIII: Allah âyette Kıyâmet günü yeryüzünü dümdüz yapacağını söylüyor. [47] 

Cevap: Daha önce bu âyetin açıkladım. Yeryüzü Kıyâmet günü düzleşecek ise o zaman şu an düz değil. Bu da küre Dünya’yı kanıtlar. Hem bu âyet insanların yeryüzünü dümdüz göreceğini ifade ediyor yani tümseksiz, çıkıntısız bir yeryüzünü göreceklerini söylüyor. Bunu farklı âyetlerden görebiliriz: Kehf 47. “Bir gün dağları yürüteceğiz ve yeryüzünü dümdüz göreceksin. Hiçbirini geride bırakmaksızın onları da mahşerde toplarız.”

Allah bu âyette dağları yok edip yani çıkıntıları yok edip yeryüzünü dümdüz gibi bırakacağını söylüyor. Yani biz Dünya perspektifinden öyle göreceğiz. Yine aynı şey şu âyetlerde vardır: Tâ-Hâ 105-6. “Sana dağları soruyorlar. De ki: “Rabbim onları un ufak edip savuracak. Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak.”

Yerin Kenarları

İddia XIV: Rahmân 33’te yeryüzünün sınırları olduğu söyleniliyor. Bu ancak düz Dünya’da mümkündür.

Cevap: İlk olarak, âyetteki sınırlar atmosferi kastediyor olabilir. Yani yeryüzünün sınırlarını geçmek atmosferi aşmak mânâsına gelebilir.

İkinci olarak, bu âyette deyim vardır. Belirtilen âyetin öncesine ve sonrasına bakarsak Kıyâmet gününden bahsedildiği açık. Buna göre âyet ‘gökler ve yer’ diyerek ‘Allah’ın hükmünden ve hesabından kaçamayacaksınız’ diyor olabilir.

Üçüncü olarak, âyet şu mânâya geliyor olabilir: “Eğer göklerde ve yerde olanları bilmeye gücünüz yeterse bilin, bunu da İbn Abbâs, demiştir.” [48]

Göğün Kubbe Olması

İddia XV: Kur’ân’da gök bir kubbedir buna göre onun zemini olan yer düzdür.

Cevap: Kur’ân’da göğün kubbe şeklinde olduğunu söyleyen hiçbir âyet yoktur. Allah göğün bina edildiğini söyler [49] fakat hiçbir zaman göğün kubbe olduğunu söylemez. Evrenin bina edilmesi de kubbe olması ile alakasızdır. Evren bir bina gibidir yani evren bir yapıdır. Bu yapıyı galaksi filamentleri oluşturur. Yine Kur’ân göğün tavan olduğunu söyler [50] fakat göğün tavan olmasının kubbe ile alakası yoktur. Atmosfer yeryüzünü koruduğu için kendisi bir tavandır.

Namaz Vakitleri

İddia XVI: Allah sabah namaz kılmamızı emrediyor. Uçaktaki biri geceyle aynı hızda hareket etse, o kişi tekrar tekrar namaz mı kılmalı?

Cevap: Bunun yeryüzünün düz olması ile alakası yoktur. Belirtilen sorun düz Dünya modeline göre de sorulabilir. Belirtilen kişi belli bir yerin vakitlerine göre namaz kılar yani kendini adapte eder. Yukarda söylediğim gibi Kur’ân’daki hükümler geneldir, istisnaları kaplamaz. Yani %1 bu kuralara uyamaz diye Allah bu hükmü vermeyecek değil. Peygamberimiz böyle istisnai durumlarda vakitleri adapte etmemizi emretmiştir: 

“Deccâl yeryüzünde kırk gün kalacaktır. Bu kırk günün bir günü bir yıl gibi, bir günü bir ay gibi, bir günü bir hafta gibi, diğer günleri ise normal günleriniz gibi olacaktır.” deyince ashab, uzun günlerde bir günlük namazın yeterli olup olmadığını sormuşlar, bunun üzerine Hz. Peygamber  “Hayır, bir günlük namaz yeterli değildir; namaz vakitlerini takdir edersiniz.” [51]

Dünya’nın Balığın Üzerinde Olması

İddia XVII: İslam’da Nûn adlı bir balık vardır. Dünya da bu balığın üzerindedir. [52] Küre bir Dünya’nın bir şeyin sırtının üzerinde olması imkansız.

Cevap: Nûn balığı zayıf hadislerde geçen bir balıktır. Hiçbir sahih kaynakta bu balıktan bahsedilmiyor. Bir hadis sahih olduğunda Buhârî, Tirmizî, İbn Mâce gibi kitaplarda bulunur fakat bahsedilen rivâyet bunlardan hiçbirisinde geçmemektedir. Râzî ‘Nûn’un balık olduğu görüşünün zayıf olduğunu söylüyor. [53] Yine belirteyim ki söz konusu hadis mevkûftur yani sahabe sözüdür. Peygamberin söz değildir. Sahabe hata yapabilir, hata yapmaz diye bir şey yoktur. Hem böyle mitolojik anlatımlar Kur’ân’da yoktur. Belirtilen rivâyet tamamen mitolojik bir anlatıma sahip, Kur’ân böyle değildir. Yine alimler ‘Nûn’ harfinin anlamı hakkında pek çok görüş nakletmişlerdir, ‘Nûn’un mürekkep olduğunu söyleyen hadisler vermişlerdir. Yani Nûn’un ne olduğu belli değildir. Yine Vehbe Zühaylî bu harfe anlamlar atfetmenin zorlama olduğunu belirtiyor. [54] Yine Peygamberimiz sahih hadislerde sadece Kalem’in ne olduğundan bahsediyor, Nûn’dan bahsetmiyor bu da Nûn hakkındaki yorumların yanlış olduğunu gösterir: “Allah’ın ilk yarattığı şey kalemdir. Kaleme Allah, “yaz” buyurdu. Kalem: “Neyi yazayım ya Rabbi?” dedi. Allah buyurdu ki, “kıyamete kadar gerçekleşecek kaderi yaz!” [55]

Yine İzzet Derveze ‘hokka’ mânâsının âyetteki ‘kalem’ ve ‘yazmak’ gibi kelimeler yüzünden en doğru mânâ olarak alındığını söylemiştir. [56] Ve bu görüşün doğruluğuna Taberî, İbn Kesîr. Tabresî, Hâzin ve Zamahşerî tefsirlerinden bakmamız söyleniliyor. [56] Celal Yıldırım tefsirinde balık anlamının İslam’ın temel bilgilerine, ana kurallarına uymadığını söyleyerek bu mânâyı reddediyor. [57] Zemahşerî Nûn’a verilen balık anlamının gramatikal açıdan doğru olmadığını söylüyor buna göre âyet balığı kastetmiş olamaz. [58] Yine belirtelim ki İbn Abbâs’tan rivâyet edilen söz konusu hadiste sadece ‘Dünya Nûn’un üzerindedir’ deniliyor. Nûn’un balık olduğu veya Dünya’nın o balığın sırtında olduğu söylenilmiyor. Buna göre hadiste hata yoktur. Nûn’un ne olduğu kesin olmadığına göre yeryüzünün Nûn’un üzerinde olduğunu söylenilmesinde hata iddia edilemez. Yine Kurtûbî şöyle buyuruyor: “Nûn” i'rabı yapılmayan bir harftir. Eğer tam bir kelime olsaydı ‘el-Kalem’ kelimesi i'rab edildiği gibi, onun da i'rab edilmesi gerekirdi. O halde bu da diğer sûrelerin başlangıcında olduğu gibi bir hece harfidir.” [59]

Burada Kurtûbî ‘Nûn’ harfinin normal bir harf olduğunu gramatikal açıdan açıklıyor. Yani ‘Nûn’ harfi Bakara sûresinin başındaki ‘Elif’ harfi gibi normal bir harftir. [60]

Üst Üste Olan 7 Yer

İddia XVIII: Hz. Muhammed (s.a.w.) bir hadiste yerin altından 500 yıl mesafe sonra başka bir yerin olduğunu söylüyor. [61] Buna göre Dünya düzdür.

Cevap: İlk olarak, 500 yıllık mesafenin ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Dünya iç katmanlara sahiptir. Peygamberimiz bu katmanlara işaret ediyor olabilir. Bu katmanlar küre bir Dünya’da mevcuttur yani illa Dünya’nın düz olması gerekmiyor katmanların varlığı için.

İkinci olarak, belirtilen hadis zayıf bir hadistir. [62] Zayıf bir hadis ile İslam çürütülmez.

Yedi Yerin Boyna Dolanması

İddia XIX: Hz. Muhammed (s.a.w.) yine bir hadiste şöyle buyuruyor: “Kim başkasının arzından bir karış mikdârı (bir yere) tecâvüz ederse, kıyâmet gününde yedi kat yerden (isabet eden toprak) o mütecaviz zâlimin boynuna halka gibi geçirilir.” [63]

Bu hadiste Peygamber yedi kat yerin halka gibi geçirileceğini söylüyor. Buna göre Dünya düzdür.

Cevap: İlk olarak, bu hadisten düz Dünya nasıl çıkartılıyor anlamıyorum. İddiayı yazarken bile soruyu nasıl soracağım diye düşündüm ve yazamadım. 

İkinci olarak, yeryüzünün katmanlarının hepsi halka şeklindedir. Yani hadisten küre Dünya bile çıkartılabilir.

Üçüncü olarak, bu hadiste ‘yedi kat yer’ ifadesi yoktur. Hadisin orijinalinde sadece ‘yedi yer’ yazmaktadır. Eğer yedi yer yedi farklı Dünya gibi gezegeni kastediyor ise, bu yedi yer boncuklanmış şekilde o kişinin boynuna geçirilebilir.

Dördüncü olarak, bu hadiste mecâz olduğu açıktır. Küçücük bir insanın boynuna nasıl bu devasa Dünya geçirilsin ki? Bu hadiste kastedilen mânâ şudur: Kıyâmet günü haksızca bir karış toprağa tecavüz eden kişinin yükü, yedi yer ağırlığında olacaktır.

Hadisin bu mânâya gelmesi büyük bir olasılıktır. Biz bir kişinin sırtında büyük bir yük olduğunu söylediğimizde, burada gerçek bir yükten mi bahsediliyor? Hayır, ağır bir şey yaşadığını söylemiş oluruz. Aynı şekilde hadiste böyle bir mecâz söz konusudur. Belirtilen kişi yedi yer ağırlığındaki yükü taşır gibi kötü durumda olacaktır. Yine Kur’ân’da şöyle buyruluyor: 

Fâtır 18. “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez. Günah yükü ağır gelen kimse onun taşınması için yardım çağrısında bulunsa (çağrılan yakını bile olsa) o yükten hiçbir şeyi başkası üzerine alamaz. Sen ancak, görmedikleri halde rablerinden korkanları ve namazı özenle kılanları uyarabilirsin. Kim arınırsa sadece kendi yararına arınmış olur. Her şeyin sonu Allah’a varır.”

Allah bu âyette gerçek yükten mi bahsediyor? Hayır, günah yükünden bahsediyor. Yine Peygamberimiz bir hadiste Kıyâmet gününde boynuna deve takılmış insanlardan bahsediyor. [64] Peki bu hadisten devenin düz olduğu mu çıkartılmalı? Devenin gerçekten yüklendiği mi çıkartılmalı? Hayır bu hadiste de mecâz vardır. 

Yedi Kat Yerin Dibine Batırılma

İddia XX: Peygamber bir hadiste şöyle buyuruyor: “Kim haksız olarak (başkasına ait) yerden bir şey gasp edip alırsa, kıyâmet gününde o gasp edilen arazî ile yedi kat yere batırılır.” [65]

Bu hadis göre yerin altında farklı yer katmanları var. Buna göre Dünya düzdür.

Cevap: İlk olarak, daha önce açıkladığım gibi yeryüzünün farklı katmanları vardır. Her katman bir yerdir. Buna göre yerin dibi, Dünya’nın merkezidir. Bu da küre bir Dünya için geçerlidir.

İkinci olarak, bu hadis gerçek yedi kat yerden bahsetmiyor olabilir. Bu söz mecâzen söylenmiş olur. Nitekim halk arasında da ‘yedi kat yerin dibine gir’ deriz.

Yerin Toplanıp Batı ve Doğu’nun Görünmesi

İddia XXI: Peygamber bir hadiste şöyle buyuruyor: “Gerçekten Allah benim için yeri topladı. Hatta doğusunu, batısını gördüm. Bana iki defineyi (yani; kırmızıyla beyazı da verdi) .” [66]

Bu hadise göre Dünya düzdür.

Cevap: Bu hadis Müslümanların doğuya ve batıya kadar fetihler yapacağını anlatıyor. ‘Doğusunu, batısını gördüm’ ifadesi de Müslümanların doğuya ve batıya hakim olacağını ifade eder. Hem hadisin tam metninde Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Muhakkak ki, benim ümmetimin mülkü/hükümranlığı bana dürülüp toplanan (gösterilen) yerlere kadar ulaşır.” 

Bakın Peygamberimiz tüm yeryüzünün ona toplandığını söylemiyor. Yeryüzünün bir kısmının ona toplandığını söylüyor. Yeryüzünün bir parçası için toplanma küre bir Dünya’da da olabilir. Mesela siz bir topun üzerine bant yapıştırsanız. O bantı dürüp toplayabilirsiniz. İşte yeryüzünün toplanması da aynı şekilde mümkün olabilir. Hem hadiste gelecekten bir haber veriliyor ve bu haber doğru çıkıyor. Peygamberimiz bunları nereden bildi?

Yerin Sonu

İddia XXII: Yine Peygamber bir hadiste şöyle buyuruyor: “Herhangi bir mülebbi (lebbeyk zikrini okuyucu) lebbeyke zikrini okuduğu zaman onun sağında ve solunda bulunan taş, ağaç ve kerpiç de lebbeyke zikrini eder. (Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) doğuya ve batıya işaret ederek) Yer küresi şuradan ve şuradan bitinceye kadar (bulunan bu maddeler lebbeyke zikrini ederler).)” [67]

Dünya’nın bittiği yer yoktur. Bu ancak düz Dünya modelinde vardır.

Cevap: Hadisin bu şekli yanlış bir tercümeden ibarettir. Hadis şöyle buyuruyor: “Bir Müslüman telbiye getirdiğinde sağında ve solunda (eliyle işaret ederek) şuradan şuraya kadar taş, ağaç, toprak ne varsa hepsi onunla birlikte telbiye getirir.”

Hadiste ‘bitinceye’ kadar gibi kelimeler yoktur. Hadis bilimsel bir şey anlatmaktan ziyade Dünya’daki her şeyin o kişiyle telbiye ettiğini anlatmak istiyor. 

Dünya’nın Küre Olduğuna Deliller

Şimdi Kur’ân’da Dünya’nın küre olduğuna işaret eden delillere geçeceğiz. İlk delilimiz yeryüzünün bize bir sergi kılınmış olmasıdır. [28] Düz bir Dünya modeline göre Dünya’nın sınırları olur. Bu sınırlara varan kişi yeryüzünün yayılmış olduğunu göremez, bir sergi olduğunu göremez nitekim bulunduğu bölgeden sonra uzay boşluğu olmalı. Allah her nereye gidersek gidelim yeryüzünü yayılmış göreceğimizi söylüyor, düz bir Dünya’da bu mümkün değildir. 

İkinci olarak, Allah şöyle buyuruyor: Zümer 5. “O, gökleri ve yeri hikmet ve fayda esasına göre yarattı; sürekli olarak geceyi gündüzün, gündüzü gecenin üstüne sarmaktadır;”

Allah bu âyette gündüzü gecenin üzerine sardığını söylüyor. Âyette ‘yukevviru’ (sarmak) kelimesi kullanılıyor. Bu kelime ‘küre’ kökünden gelir. [68] Buna göre gündüz ve gece bir küre oluşturuyor olmalılar yoksa ‘sarma’ fiili anlamsız olur. Bu da ancak küre bir Dünya için mümkündür, düz bir Dünya modeline göre gündüzün ve gecenin küreliği söz konusu değildir. [69]

Üçüncü olarak, Nâzi’ât 30’u daha üstte açıkladım. Belirtilen âyetin Dünya’nın yuvarlanıp yayılmasından bahsettiğini gösterdik. Düz bir şey yuvarlanmaz, bu ancak küre bir Dünya için geçerli olabilir.

Dördüncü olarak, Allah Yâsîn 37’de gündüzü soyup çıkardığını (selh) söylüyor. ‘Selh’ kelimesi yuvarlak bir şeyi ‘soyup çıkarmak’ anlamına gelir. [70] Türkçe’de de hayvanların derilerinin soyulduğu yere ‘salhane’ denir. Hayvanların bedeni üzerindeki derinin yerleşimi ve soyumu da yuvarlanmış şekildedir. Buna göre Dünya küre şeklinde olmalıdır.

Beşinci olarak, Allah bir âyette şöyle buyuruyor: Nûr 44. “Allah gece ve gündüzü çevirir-döndürür; gören ve düşünenler için bunlardan alınacak ibretler vardır.”

Bu âyette ‘çevirir’ kelimesi için ‘yukallibu’ kelimesi kullanılıyor. Lane's Lexicon sözlüğüne göre bu kelime şu anlamlara gelir: Bir şeyin altını üstüne çevirmek, içini dışına çevirmek, yönünden çevirmek-döndürmek, bir cümledeki kelimenin sırasının yerini değiştirmek, sinirden-korkudan bir insanın gözünün dönmesi, ekmek yaparken ekmeğin altı pişince üstünün pişmesi için çevrilmesi, toprağın altının üstüne getirilerek sürülmesi, dudakların dışa doğru gevşekçe döndürülmesi, elleri çevirmek, fikrini değiştirmek, develerin bir hastalığı ki deveyi ayaklarını yukarı, sırtını aşağıya döndürür, bir taşın altının üstüne çevrilmesi. [71]

Bu kelimenin ilk anlamı yukarıda görüldüğü gibi bir şeyi fiziksel olarak döndürmektir, çevirmektir. Nasıl ki ekmek piştiğinde altını üstüne çevirmek için bir dönme hareketi yapılıyor aynı şekilde gece ve gündüzün oluşması içinde de Dünya’nın aynı şekilde altının üstüne getirildiği bildiriliyor. Bu da bize Dünya’nın ekmeğin sürekli bir şekilde altının üstüne getirilmesi gibi Dünya’nın altının üstüne çevrildiğini gösterir. Yani kesinlikle Dünya’nın dönme hareketi yaptığını gösterir. Bir de Dünya’nın küreliğine işaret eden kısım şöyledir: Kehf 42’de aynı kelime eller için kullanılıyor. Her iki elin avuç içlerinden içe kavislendiği ve birbiri ile birleşmesi ile bir küresel bir yapı oluşturdukları ortadadır. Ellerin hareketi ile döngüsel bir hareketin oluştuğu görülebilir. Bu da bize gece ve gündüzün yuvarlak bir şeyin üstünü sarıp doladıkları izlenenimi verir. [72]

Altıncı olarak, Allah âyette şöyle buyuruyor: Âl-i İmrân 27. “Geceyi gündüze katarsın, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın ve dilediğine sayısız rızık verirsin.”

Vehbe Zühaylî bu âyet hakkında şöyle buyuruyor:

“Geceyi gündüzün içine geçirir, gündüzü geceye sokarsın” buyruğunda, birinin ötekine sokup girdirilmesini ifade etmek üzere istiare vardır. Geceden eksileni gündüze ilâve eder ve aksini de sürdürüp gider. Girdirmek anlamında (ilâc), idhal (girdirmek) lafzından daha beliğdir. Eksilterek ve artırarak geceyi gündüze sokup birisinin ötekini kısaltması, daha sonra bunların mutedil (eşit) hale gelmesi, arkasından birinin diğerinden alarak aralarında farklılığı ortaya çıkması, sonra da tekrar mutedil hale gelmeleri de ilâhî kurdetin, mülk ve azametinin tam anlamıyla ortaya konulmasının tecellilerindendir. Bazı bölge ve zamanlarda aradaki fark oldukça uzayabilir. İşte ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimlerinde, sene boyunca ve coğrafi bölgelerin durumuna göre gece ve gündüzün uzunluk ve kısalıkları değişip durmaktadır. Gecenin altı ay, gündüzün de altı ay olduğu bölgeler de vardır. Gündüz on sekiz veya yirmi saat olduğu yerler de vardır. Bazı bölge ve zamanlarda Güneş, batışından bir saat ve bundan biraz daha uzun bir süre sonra doğabilmektedir. Gecenin gündüze, gündüzün de geceye sokulması yeryüzünün küresel olduğuna ve döndüğüne delildir. Çünkü gece ile gündüzün ardı arkasına gelmesi ve zaman, mevsim ve mekânlara göre uzunluk ve kısalıklarının değişmesi, küreselliğe ve dönmeye işarettir.” [73]  

Denildiği gibi gündüzün uzaması ve kısalması ancak küre bir Dünya için mümkündür. Bu durumun gerçekleşmesi için eksen kayması olmalı. Eksen de küre bir Dünya üzerinde mevcuttur. 

Yedinci olarak, Celal Yeniçeri şöyle buyuruyor:

“Taberî'nin naklettiği Peygamber (s.a.w.)'in bir sözüyle bitireceğiz: “Allah (Kıyamet günü) gökleri ve yedi yeri alıp avucuna koyar ve sonra onlarla, çocuğun topuyla konuştuğu gibi konuşup şöyle der: Tek Allah benim, Ben tek galip olan Allah’ım.” [74] Kanaatimce bu sözleriyle Hz. Peygamber, göklerdeki bütün dünyaların ve yıldızların top şeklinde olduğuna işaret ediyor. Eğer böyle olmasaydı o bunları çocuğun elindeki topun değil başka bir oyuncağın yerine koyardı.” [75]

Dünya Küre Diyen Müslüman Alimler

Son olarak, Dünya’nın düz olduğunu Ateistler alimlerin düşünceleri ile ispat etmeye çalışıyorlar. Bu yüzden biz buna cevaben küre bir Dünya’yı savunan alimleri sayacağız. Yine de belirtelim ki: Bir alimin düşüncesinin delil konusunda bir değeri yoktur. Birisi Dünya küre diyor diye Dünya küre şeklinde olmuyor.

Şimdi Dünya’nın küre olduğunu söyleyen alimlere bakalım: İbn Hazm, Râzî, İbn Teymiyye, Nesefî, Beydâvî, İbnü'l-Arabî, Zemahşerî, Kutbüddîn-i Şîrâzî, İbn Haldûn, Gazzâlî, Cürcânî, İdrîsî, El-Mes’ûdî, El-Hamevî, Bîrûnî, Ebu'l-Kâsım el-Belhî, vs.

Kaynaklar:

1.     Bakara, 2/22.

 

2.     Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kurʾân, Bakara, 2/22 tefsiri.

 

3.     Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-teʾvîl, Bakara, 2/22 tefsiri; Nesefî, Medarikü't-Tenzi'l-Ve Hakaiku't-Te'vil, Bakara, 2/22 tefsiri; Ebüssuûd, İrşâdü’l-ʿakli’s-selîm, Bakara, 2/22 tefsiri.

 

4.     Kurtûbî, Câmiʿli-ahkâmi’l-Kurʾân, Bakara, 2/22 tefsiri; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, Bakara, 2/22 tefsiri; Taberî, Câmiʿu’l-beyân, Bakara, 2/22 tefsiri.

 

5.     Fahrüddîn er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Bakara, 2/22 tefsiri. 

 

6.     Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur'ân Tefsiri, Bakara, 2/22 tefsiri. 

 

7.     https://www.almaany.com/tr/context/ar-tr/فراشة/?c=Herşey

 

8.     Bakara, 2/26.

 

9.     Tâ-Hâ, 20/53; Zuhruf, 43/10; Nebe, 78/6.

 

10.   https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/03/23-yeryuzunun-besik-olmasi-ve-iki-dogu-iki-batinin-rabbi-ne-demektir-nebe-6-rahman-55/

 

11.   https://khosann.com/hayatin-besigi-dunyada-ne-kadar-su-var-gunes-sistemindeki-uydularla-karsilastirma-infografik/

 

12.   STANCEY Frank D., “The Earth as a Cradle for Life”, Temmuz, 2013. [İnternetten okuma için: https://www.worldscientific.com/worldscibooks/10.1142/8807]

 

13.   https://www.esa.int/Applications/Observing_the_Earth/Earth_from_Space_Cradle_of_humankind

 

14.   Ra’d, 13/3; Hicr, 15/19; Kâf, 50/7; Zâriyât, 51/48.

 

15.   Meryem, 19/79; Furkân, 25/45; Vâki’a, 56/30; Râgib El-İsfahâni, el-Müfredâtu fî Ğarîbi’l-Kur’ân, m-d-d (مدد) maddesi, s. 993.

 

16.   von Huene, Roland; Scholl, David W. (1991). “Observations at convergent margins concerning sediment subduction, subduction erosion, and the growth of continental crust”. Reviews of Geophysics. 29 (3): 279–316. [İnternetten okuma için: https://agupubs.onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1029/91RG00969

 

17.   Taylor, S.R.; McLennan, S.M. (1995). “The geochemical evolution of the continental crust”. Rev. Geophys. 33 (2): 241–265. [İnternetten okuma için: https://agupubs.onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1029/95RG00262]

 

18.    https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/01/kuranda-dunyanin-sekli-pervane/

 

19.   Ra’d, 13/4.

 

20.   İnşikâk, 84/3.

 

21.   https://tr.wikipedia.org/wiki/Deniz_taban%C4%B1_yay%C4%B1lmas%C4%B1

 

22.   https://en.m.wikipedia.org/wiki/Protoplanetary_disk

 

23.   Ğâşiye, 88/20.

 

24.   https://science.sciencemag.org/content/335/6070/810

 

25.   https://www.nationalgeographic.org/encyclopedia/weathering/

 

26.   https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-3-642-53715-8_4

 

27.   Bu konuda yine şu yazı okunabilir: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/01/7-kurana-gore-dunya-duz-mudur-2/

 

28.   Nûh, 71/19.

 

29.   Mâide, 5/28; En’âm, 6/93; Sebe, 34/36, 39.

 

30.   Nâzi’ât, 79/30.

 

31.   Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., Nâzi’ât, 79/30 tefsiri.

 

32.   Lane’s Arabic-English Lexicon, s. 863.

 

33.   https://www.dbnl.org/tekst/stoe002nede01_01/stoe002nede01_01_1768.php#v1713

 

34.   Bakara, 2/148; Kasas, 28/22.

 

35.   https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/01/6-kurana-gore-dunya-duz-mudur/

 

36.   Ra’d, 13/41; Enbiyâ, 21/44.

 

37.   https://fr.m.wikipedia.org/wiki/Élévation_du_niveau_de_la_mer

 

38.   https://scitechdaily.com/earth-loses-50000-tonnes-of-mass-every-year/

 

39.   https://www.sciencemag.org/news/2017/01/earth-sending-oxygen-moon

 

40.   https://sci.esa.int/web/cluster/-/58028-the-curious-case-of-earth-s-leaking-atmosphere

 

41.   https://web.archive.org/web/20201111181746/http://www.astronomynotes.com/solarsys/s3.htm

 

42.   https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/12/yeryuzunun-uclarindan-eksilmesi/

 

43.   Nesefî, a.g.e., Ra’d, 13/41 tefsiri.

 

44.   Rahmân, 55/17.

 

45.   Sâffât, 37/5; Me’âriç, 70/40.

 

46.   https://www.kozmikanafor.com/gunes-her-gun-ayni-yerden-mi-batar/

 

47.   İnşikâk, 84/3.

 

48.   İbnü’l-Cevzî, Zadü'l-Mesir fi İlmi't-Tefsir, Rahmân, 55/33 tefsiri.

 

49.   Zâriyât, 51/47.

 

50.   Enbiyâ, 21/32. 

 

51.   Müslim, Câmiʿu’s-sahîh, Kitabu’l-Fiten ve Eşrâtu’s-Sâat, 20.

 

52.   Taberî, a.g.e., Kalem, 68/1 tefsiri.

 

53.   Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., Kalem, 68/1 tefsiri. 

 

54.   Vehbe Zühaylî, Tefsirü’l-Münir, c. 15, s. 44.

 

55.   Ebû Dâvûd, Es-Sünen, Sünnet, 17, 4700; Tirmizî, Es-Sünen, Kader, 17, 2156.

 

56.   İzzet Derveze, Et-Tefsirü'l Hadîs, Ekin Yayınları, c. I, s. 34.

 

57.   Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur'ân Tefsiri, Kalem, 68/1 tefsiri.

 

58.   Zemahşerî, Keşşaf, c. 6, s. 848.

 

59.   Kurtûbî, a.g.e., Kalem, 68/1 tefsiri.

 

60.   Belirteceğim kaynakta bu rivâyetin zayıf hatta İsrailiyat olduğunu söyleyen pek çok kaynak verilmiştir: http://blog.decouvrirlislam.net/Home/islam/coran/la-terre-reposerait-sur-une-baleine-selon-le-coran

 

61.   Tirmizî, a.g.e., Tefsîr, 57, 3298.

 

62.   https://muflihun.com/tirmidhi/46/3298

 

63.   Buhârî, Câmiʿu’s-sahîh, Kitâbu’l-Mezâlim ve’l-Gasb, 13, 2452.

 

64.   Buhârî, a.g.e., Zekât, 3. 

 

65.   Buhârî, a.g.e., Kitâbu’l-Mezâlim ve’l-Gasb, 13, 2454.

 

66.   Müslim, a.g.e., Fitneler ve Kıyâmet Âlametleri, 5, 6904.

 

67.   Tirmizî, a.g.e., Hac, 14; İbn Mâce, Es-Sünen, Menâsik, 15.

 

68.   Lane’s Arabic-English Lexicon, s. 2637-8.

 

69.   Belirttiğim linkteki resimden küre gündüz ve geceyi açık şekilde görebiliriz: https://kuranmucizeler.com/images/gunduzun_geceye_dolanmasi_gecenin_gunduze_sarilmasi/gunduzun_gecenin_ustune_gecenin_gunduzun_ustune_sarilmasi_dolanmasi.gif

 

70.   Râgib El-İsfahâni, a.g.e., s. 348.

 

71.   Lane’s Arabic-English Lexicon, s. 2610.

 

72.   https://www.kuranmucizeler.com/dunyanin-yuvarlak-olduguna-gece-gunduzun-donme-hareketi-ile-olustuguna-cok-ilginc-bir-isaret-asiri-stres-altindaki-bir-kisinin-el-hareketindeki-sir

 

73.   Vehbe Zühaylî, a.g.e., c. 2, s. 177-180.

 

74.   Taberî, a.g.e., XXIV/17.

 

Celal Yeniçeri, “Uzay Ayetleri Tefsiri”, “Dünya’nın Şekli ve Yapısı” maddesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nisâ 34: Kadınlar dövülür mü?

Ahzâb 51 ve ‘Allah arzunu hemen gerçekleştiriyor’ hadisi