Birbirine karışmayan denizler

Rahman 19-20. “Merecel bahreyni yeltekıyan. Beynehuma berzehun la yebgıyan.”

Türkçesi : “O, birbirine kavuşmak üzere iki denizi salıverdi. (Ama) aralarında bir engel vardır; birbirlerine karışmazlar.”

“Merace” kelimesi kökü (مرج) karışmaları için salmak-serbest bırakmak (allow to flow freely and to mingle) anlamındadır.

“Behrayni” kelimesi kökü (بحر) deniz, bol su (sea, big lakes, big rivers) anlamındadır.

“Yeltekiyani” kelimesi kökü (لقي) karşılaşma (encounter), buluşma (meet) anlamındadır.

“Berzehun” kelimesi iki şeyi ayıran engel anlamındadır.

“Yebgiyani” kelimesi kökü (بغي) sınırı aşmak (transgress) anlamındadır.

Bu ayetlerde açıkça görülür ki iki bol su (deniz) birbirine kavuşmasına rağmen birbirlerinin sınırını aşmamaktadır. Aralarında sınırlarını aşmalarını engelleyen bir engel vardır. Ama bu engel fiziksel, duvar gibi bir engel değildir. Suların tuzluluk oranı ve yoğunluğu farklı olduğu için birbirleri arasındaki sınırı bozmazlar.

“Yebgiyani” kelimesinin anlamı iyi anlaşılmalıdır. Bu kelime sınırı aşmak, sınırı çiğnemek anlamlarındadır. ‘la’ olumsuzluğu ile sınırı aşmamak, sınırı çiğnememek anlamı olur. Bu iki bol su bir sınır oluşturuyorlar ve sınırlarını süreklilik arz edecek halde koruyorlar anlamı ortaya çıkar. Ayette bu iki bol su birbiri ile karışmaz denilmemektedir. Sınırlarını korurlar, sınırlarını ihlal etmezler denilmektedir. Su molekülü (H2O) bir sudan diğer suya geçebilir. Ama su molekülü (H2O) geçtiği suyun özelliklerini kazanır. İki su arasında su molekülünün geçişi olsa da aralarındaki sınır her zaman korunur.

Dünya’nın farklı bölgelerinde bu durum net bir şekilde görülebilir. En iyi örneklerden bir tanesi Atlantik okyanusu ile Akdeniz arasında görülür. İki deniz arasında tuzluluk oranı, yoğunluk oranı ve sıcaklık oranı farklı olduğundan birbirlerine kavuşmuş oldukları halde sınırlarını aşmazlar.

Furkan 53. “Ve huvellezi meracel bahreyni haza azbun furatun ve haza milhun ucac, ve ceale beynehuma, berzehan ve hıcran mahcura.”

Türkçesi : ”Ve O salıverdi iki bol suyu; Bu lezzetli tatlı ve bu tuzlu acı, ve koymuştur ikisinin arasına bir engel ve bir bariyer yasaklanmış-men edilmiş” 

“Hicran” kelimesi kökü (حجر) engel-perde-bariyer (hindrance) anlamındadır.

Mehcuran kelimesi kökü (حجر) yasaklanmış, men edilmiş (forbidden) anlamındadır.

Ayet incelendiğinde Rahman 19-20. ayetlerinden ayrıldığı hemen görülür. Bu ayette yine 2 bol su salınıyor. Ama bu sefer Allah bu bol suların açıklamasını yapmış. 1 tanesi tatlı su, diğeri ise tuzlu su. Yani diğer deyiş ile bir tanesi tatlı su içeren nehir-ırmak, diğeri ise tuzlu su içeren deniz. Bu farkı buyurduktan sonra bu 2 bol su arasında yine bir ‘berzehun’ engel olduğunun belirtiyor (Rahman 20 ile aynı). Ama çok başka bir şey daha bildiriyor.

O da tatlı su ile tuzlu su arasında ayrıca yasaklanmış, men edilmiş bir perde-bariyer olduğunu buyuruyor. Bu yasaklanmış perde-bariyer (‘hicran mehcuran’) 2 suyun sınırlarını korumasına sağlayan ekstradan-ayrıca bir mekanizmadır.

Yüce Allah’ın ‘hicran mehcuran’ ve ‘hacizen’ kelimeleri ile belirttiği bariyer, perde ancak modern bilimsel çalışmalar ile tespit edilebilmiştir. Piknoklin tabakası ‘pycnocline zone’ termoklin tabakası ile ('thermocline zone') ile haloklin tabakasının ('halocline zone') birlikte görülmesine verilen isimdir. Termoklin tabakası iki su arasında sıcaklık farkı fazla ise oluşur. Halokrin tabakası tuzluluk oranı farkı fazla ise oluşur. Kemoklin tabakası 'chemocline zone' ise iki su arasında kimyasallar açısından (suda çözünen metaller, mineraller) fark varsa oluşur.

Tatlı sular sıcaklık, tuzluluk ve kimyasal olarak deniz suyundan çok fazla farklıdır. Bu nedenle tatlı su nehirleri ile tuzlu denizlerin buluştuğu-kavuştuğu noktalarda sular sınırlarını korumaktadır. Bu sınırı korumalarını için aralarında çok sağlam fiziksel bir bariyer-bir perde mevcuttur. Bu fiziksek bariyere piknoklin tabakası ‘pycnocline zone’ adı verilir. Bir nehir ile bir denizin yoğunlukları çok farklıdır. Yoğunluk fazla olduğunda bu iki su arasında bir piknoklin tabakası-duvarı-perdesi oluşur. Bu tabakanın yoğunluğu hem tatlı sudan hem de deniz suyundan farklıdır. Deniz suyunun ve nehir suyunun sınırlarını aşmaması için fiziksel, ek bir perde-bariyer oluşturur. İki suyun arasında dev duvarlar gibi fiziksel engeller oluştururlar.

Piknoklin tabakasının ‘pycnocline zone’ oluşması için tuzluluk oranı çok belirleyicidir. Sıcaklık ve kimyasal içerik de önemlidir. Ama tuzluluk oranı daha önemlidir. Tuzluluk oranları çok farklı olan tatlı su ile deniz suyu arasında oluşma ihtimali çok yüksektir. Ayrıca piknoklin tabakası çok güçlü ve sağlamdır. Ayırdığı su kütleleri arasında fiziksel bir bariyer oluşturur.

Çok yakın zamanda Finlandiya körfezindeki (büyük bir haliç ('estuary')) ('The golf of Finland') piknoklin tabakaları ‘pycnocline zone’ incelendi. 2006-2013 yılları arasında yapılan 35 ölçüm bir araya getirildi ve 2016 yılında yayınlandı. Finlandiya körfezi tatlı su ile tuzlu suyun büyük miktarda kavuştuğu-buluştuğu bir yerdir. 400 kilometre uzunluğa ve 48-125 kilometre ene sahiptir. Bu körfezin tuzlu su kaynağı Baltık Denizi’dir ‘Baltic Sea’. En büyük tatlı su kaynağı ise körfeze dökülen Neva Nehri’dir ‘Neva River’.

Yapılan çalışmalarda büyük bir haliç ('estuary') olan Finlandiya körfezinde çok büyük boyutta piknoklin bariyerleri ‘pycnocline zone’ keşfedildi. Bu bariyerler fiziksek bariyerler olup bölmüş olduğu su kütlelerinin birbirleri ile iletişimini neredeyse tam olarak kesiyordu. Tam olarak ayırıyordu. Şöyle ki; su kütleleri arasından sıcaklık, tuz, inorganik ve organik maddeler açısından fiziksel bir bariyer oluşturuyordu.

Az da olsa karışır söylemi: Denizler arasında bariyer var diyen Kuran’a karşı çaresiz kalan bazı kişiler konuyu şaşırtmak için denizlerin yavaşta olsa karıştıklarını söylüyorlar. Ama denizlerin haloklin bariyer olan yerlerde çok yavaş karışması onların haloklin bariyer ile ayrıldığını ve iki ayrı su kütlesi olarak sürekli varlıklarını koruduklarını ve kitlesel olarak denizlerin birbirine girip karışamayacakları gerçeğini değiştirmez. Hâla anlamamak için ısrar edenlere konuyu bir örnekle açabilirim.

Örneğin toplumsal bir ayaklanmayı bastırmak için güvenlik güçlerine emir geldi. Güvenlik güçleri bir barikat kurdu. Barikatı aşan tek tük insanlar oluyor ama ayaklanmacı kişiler kitlesel olarak barikatları geçemiyor ve ayaklanmacılar ile normal halk birbirinden bu barikat sayesinde ayrı duruyor. Fakat tek tük barikatı aşanlar oluyor. Şimdi bu az miktarda barikatı aşanlar var diye ortada bir barikatın olmadığını ve iki kitlenin birbirinden ayrılmadığını söyleyebilir misiniz? Evet bilim de bu iki su kitlesinin ayrıldığının farkında ve aradaki duvara soğuk duvar diyor. Bu su kütlelerinin soğuk duvar noktasında çok az miktarda birbirlerine karışması devasa su kütlelerinin birbirlerinden ayrı tutulduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Sonuç olarak henüz gizemlerinin çok küçük bir kısmı bile çözülmemiş okyanuslar hakkındaki şu ana kadar ki bilgilerimiz bile ayetlerin ifade ettiği denizlerin arasında bir perde ile ayrılması olayının doğruluğunu göstermektedir. Bilimin haloklin duvar adını verdiği bu yapıya denizlerde yer yer gerek akıntılarda ve gerekse farklı yapıdaki suların kavuşma noktalarında karşılaşabilirsiniz. Bu haloklin duvar sayesinde aynı noktada durarak sağınızdan farklı bir su, solunuzdan farklı bir su veya kutuplarda altınızdan tuzlu su üstünüzden tatlı su örneğini yerinizden hiç ayrılmadan alabilirsiniz.

Şunu bilmek gerekir ki: Okyanus altı dalgalar haloklin ve termoklin bariyerleri sayesinde oluşmaktadır. Başka örnek; Okyanuslar içinde sıcak su akıntıları vardır, devasa büyüklükteki sıcak sular bir borunun içinden akar gibi karışmadan kuzey kutbuna gider ve orayı ısıtır.

Bazı ateistlerin kelime oyunu ile bilimsel açık gerçeği anlaşılmaz yapması: Burada kurdukları mantık oyununu anlamanız için bir örnek vereceğim. Mesela siz diyorsunuz ki Türk milletinin erleri 20 yaşında gençlerden oluşur, ordu bu sayede hep genç kalır. Ateist ise mantık oyunu yapıyor ve diyorki insanlar yaşlanmak zorundadır, o yüzden bu dediğiniz doğru değil. Bu mantık oyunu size mantıklı geliyor. Öyle ya insanlar yaşlanmak zorundadır. fakat gizledikleri nokta ise eski erlerin gidip yeni 20 yaşında erlerin sürekli orduya dahil olmasıdır. Aynı şekilde bu denizlerin eski suları er geç birbirine karışır doğru ama yeni gelen sular arasında daima orada bir perde vardır ve denizlerin birbirinden ayrılma mucizesini her daim gözünüzle görebilirsiniz. Yani birinci örnekte genç kalan insanlar değil insanların oluşturduğu ordudur. İkinci örnekte de birbirine karışmayan sular değil suların oluşturduğu denizlerdir.

Şunuda eklemek istiyorum : Çoğu eski tefsir bu engeli böyle bir engel olarak algılamazlardı ama kara parçası derlerdi buna, yani ayette hiçbir bilimsel hata yoktur.

“Cenâb-ı Hakk, bu ikisinin suyunun arasında bir berzah (perde) yaratmıştır, yani araya bir kara parçası sokmuştur.” [Fahreddin Razi]

“İkisi arasına bir engel, aşılmaz bir perdeden (berzah) maksat da birinin diğerine karışmasını önleyen engeldir ki bu hava olmaktadır. Bazıları da onlardan biri gök denizi diğeri de yer altı denizidir, aralarına konulan berzah/engel de kara parçasıdır, demişlerdir. Bazıları ise yeryüzündeki iki denizdir; biri Rum denizi diğeri de Hind denizidir. Bazıları ise onlardan birinin Şam denizi diğerinin de Irak denizi olduğunu söylemişlerdir. Onlardan biri tuzlu ve acı diğeri ise tatlıdır. Acı olanı tuzlulukta en son kerteye ulaşmış haldedir, tatlı olanı da hoşlukta ve tatlılıkta son noktadadır.” [Maturidi Tefsiri]

Yine bu konuda şu yazılar okunabilir:

1.     https://www.answering-christianity.com/separation_of_salty_seas_waters_miracle.htm

2.     https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/01/aralarinda-perde-olan-iki-deniz/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nisâ 34: Kadınlar dövülür mü?

Kur'an'da Dünya'nın şekli

Ahzâb 51 ve ‘Allah arzunu hemen gerçekleştiriyor’ hadisi