Kur'ân'da evrenin sonu
Evrenin
Sonu Hakkında 3 Hipotez
Kur’ân pek çok âyette Kıyâmet
gerçeğinden bahsetmektedir. Bu senaryo sûreler arasında anlatılmaktadır. Biz de
bu sûrelerdeki âyetleri inceleyerek bilim ile karşılaştıralım. Bunun için ilk
önce bilim evrenin sonu hakkında ne diyor buna bakalım. Bilim adamları evrenin
sonu hakkında üç hipotez sunmaktadır.
Bunların ilki büyük çöküş (Big Crunch)
teorisidir. Şu anda evren artan bir hızla genişliyor. Geçmişte ise yavaş bir
hıza sahipti. Eğer gelecekte evrenin hızı tekrar yavaşlarsa kütle çekim kuvveti
baskın gelip evrenin tekrar içine çökmesini sağlayabilir. Bu yaklaşıma göre
evren sürekli genişliyor ve bu genişleme bir gün son noktaya ulaşacak. Son
noktaya gelecek büyümeden sonra ise evren içine çökecek ve yok olacak. [1] Bu
olay büyük sekme (Big Bounce) ile devam edebilir. Büyük sekme teorisine göre
evren çöktükten sonra yeni bir büyük patlama ile evren yeniden var olacaktır. [2]
Bahsettiğim hipotezlerin ikincisine
büyük donma (Big Freeze) adı veriliyor. Evren yaşlandıkça içindeki entropi
artmaktadır. Evren normal bir genişlemeyle devam edip maksimum entropisine
ulaşınca, hareket etmek veya yaşamak için bütün termodinamik enerjisini kaybetmiş
olacaktır. Böylece büyük donma gerçekleşecektir yani evrendeki her yer aynı
sıcaklığa sahip olacaktır. Bu termik bir ölümdür. [3]
Bu teorilerin arasından en çok
destekleneni büyük yırtılmadır (Big Rip). Bilim insanlarının tespitine göre
evrenin genişlemesini sağlayan beklenmedik muazzam bir kuvvet var, tam olarak
ne olduğu bilinmediği için buna karanlık enerji deniyor. Yine bu kuvvete karşı
evreni birbirine kenetlenmiş bir örüntü halinde tutan da bir madde var, bu
maddeye de karanlık madde deniyor. Karanlık maddenin evrenin her yerinde olduğu
ve evrendeki maddeleri yani yıldızlar ve galaksileri bir arada tuttuğu
biliniyor. Karanlık maddedeki olası bir yırtılma ise galaksileri ve yıldızları bir
arada tutan bağın yırtılması demek ve bütün galaksilerin ve yıldızların
birbirleriyle çarpışıp saçılması anlamına gelir. Yeni anlaşılan bazı
gerçeklere göre evren karanlık enerji tarafından genişlemeye zorlandığı için
bir gün bu karanlık maddenin dokusu yırtılacak veya çatlayacak, böylece evrende
önce yıldızlar dağılacak, galaksiler dağılacak hatta atomlar bile bir arada
duramayıp sonunda atomlara kadar her şey birbirinden ayrılacak. [4]
Kur’ân’da
Büyük Parçalanma
Kur’ân’ın hangi teoriyi desteklediğini
görmek için âyetleri analiz edelim: İnfitâr 1-2. "Gök, çatlayıp-yarıldığı
(infitâr) zaman, yıldızlar, dağılıp-yayıldığı zaman."
Hâkka 16. "Gök yarılır (inşikâk),
o gün, o gevşemiştir."
Kur’ân bu âyetlerde evrenin sonunda
olacak bir haberden söz etmektedir. Bu habere göre evren parçalanacaktır, yırtılacaktır,
yarılacaktır. Bu da bize büyük yırtılma teorisini hatırlatır. Konu böyle de
bitmiyor nitekim İnfitâr 2’de ‘kevkeblerin’ dağılmasından bahsedilir. ‘Kevkeb’
kelimesi galaksileri ifade etmektedir. [5] Daha önce söylediğim gibi büyük
parçalanma kuramına göre galaksiler dağılacaktır. Bilimsel yazılarda aynı
ifadeler geçmektedir: “Bu etki gezegenlerin, yıldızların bir patlamayla yok
olmasına, galaksilerin dağılmasına, hatta atom çekirdeklerinin bile
parçalanarak yok olmasına yol açacak.” [6]
Hâkka sûresinde ise göğün
gevşekliğinden bahsedilir ki galaksilerin saçılma nedeni budur. Karanlık madde
evreni bir arada tutmak için gücünü yitirecektir buna göre evren kendini tutamayan
bir hale gelecektir. Tefsirde bu şöyle geçer: "Gök yarılmış ve o günde o
gevşemiş olacaktır." Yani gök parçalanacaktır. O gün gök zayıf, gevşek,
birbirini tutmayan bir hale gelecektir. Oysa bundan önce güçlü ve yapısı sapasağlamdı."
[7]
Yine evrenin gevşek olması, evrenin çok
az zamanda çok hızlı bir şekilde genişlediğine dair bir işaret olabilir çünkü bir
şey ne kadar genişletilirse, yayılırsa, o şey o kadar yumuşak olacaktır.
Âyetlerdeki farklı bir işaret de Kur'ân'da geçen ‘infitâr’ ve ‘inşikâk’ fiili.
Bunların ilki küçük maddelerin ve zerrelerin parçalanmasını, ikincisi ise üst
seviyedeki kütlesel parçalanmaları ifade ediyor. Mesela Ay’ın yarılması, yerin
yarılması ‘inşikâk’ fiili ile ifade edilir. [8] Büyük yırtılma senaryosu
doğruysa bu iki fiilin işaret ettiği şeyler birer birer gerçekleşecektir. En
büyük cisimden en küçüğe kadar her şey parçalanacaktır. [4] Meryem sûresinin
90. âyeti de bu senaryoya işaret eder: "Neredeyse ondan gökler
parçalanacak, yer çatlayacak ve dağlar gürültü ile devrilecektir."
"Neredeyse gökler
parçalanacak" ardı arkasına paramparça olacak …" [9]
Bu âyetteki ‘parçalanma’ fiili çok
enteresan. Bilim sitelerinde tam tamına aynı fiil kullanılıyor [10-11], ki az
sonra alıntı yapacağım site, bir Ateiste aittir: "Karalık enerji evrenin
balon gibi şişerek genişlemesine ve galaksilerin birbirinden uzaklaşmasına
neden oluyor. Böyle giderse 22 milyar yıl sonra genişleme o kadar hızlanacak ki
atom çekirdekleri parçalanacak ve galaksilerle gezegenler büyük bir nükleer
patlamayla yok olacak." [12]
"Yaşadığımız evren için üç olası
son: … 2) At eyeri şeklindeyse büyük yırtılma ile parçalanarak yok olacak
…" [13]
Bu konu hakkında değineceğimiz başka âyetler
de Mürselât 1-13’tür:
“Ardı ardına
gönderilenlere; Şiddetle esip de savuranlara; Yaydıkça yayanlara. Böylece
ayırdıkça ayıranlara, özür veya uyarmak için öğütleri telkin edenlere ant olsun.
Ant olsun ki, size söz verilen Kıyâmet şüphesiz kopacaktır. Yıldızların ışığı
söndürüldüğü zaman, Gök yarıldığı zaman, Dağlar pamuk gibi atıldığı zaman, Peygamberlere
toplantı vakti bildirildiğinde; Bütün bunlar hangi güne ertelenmiştir? Ayırım
gününe.”
Allah yukardaki âyetlerde Kıyâmet’in
mutlaka gerçekleşeceğini ve Kıyâmet’te yıldızların silineceğini, göğün
(evrenin) yarılacağını, dağların parçalanacağını bildirmektedir. Kesin olarak
söylenebilir ki 1-4 âyetlerindeki gönderilenler Kıyâmet’in kopması ile direkt
olarak ilişkilidir. Bu âyetler karanlık enerjiye işaret ediyor olmalı. Karanlık
enerji evrenin genişlemesini sağlayan enerjidir. Evrenimizin %68’i bu enerjiden
oluşuyor. Mürselât 1’de karanlık enerjinin ardı ardına gönderildiği söyleniliyor.
Sonraki âyetlerde neyin gönderildiği detaylandırılıyor. ‘Şiddetli esip
savuranlar’ ifadesi karanlık enerjinin evrendeki her şeyi ama her şeyi bir
fırtına gibi etki göstererek önüne katmakta olduğunu ve savurmakta olduğuna
işaret ediyor. Bu savrulma inanılmaz yüksek hızlarda gerçekleşir ve
aşağıda anlatıldığı gibi evrenin hızla genişlemesine neden olur.
Bu enerji ne yapıyor demiştik? Evrenin
genişlemesini sağlıyor, âyette ne deniliyor? ‘Yaydıkça yayanlara’. 4. âyetteyse
ayrılmadan bahsediliyor. Karanlık enerji evreni genişletirken galaksileri
birbirinden ayırır. Galaksilerdeki yıldızları birbirinden ayırır. Günümüzden
milyarlarca yıl sonra karanlık enerji tüm galaksileri birbirinden tamamen
ayıracaktır. Daha sonra galaksilerin içindeki milyarlarca yıldızı birbirinden
ayıracaktır. Yıldızlar genişleyen evrende kendi başlarına kalacaklardır. Daha
sonra onlar da atomlarına ayrılacaktır. Evrende bulunan tüm atomlar da alt
parçacıklara ayrılacaktır. Atom altı parçacıklar da birbirinden ayrılacak ve
evren tek bir fotonun (ışığın) bile olmadığı, mutlak sıfır sıcaklığında, tam
anlamı ile legonun en küçük olan yapı parçalarına ayrılması gibi en küçük yapı
taşı olan sicimlere ayrılacaktır. Bu ayırmayı karanlık enerji yapmaktadır.
Görüldüğü gibi bu âyetler apaçık bir şekilde evrenin genişlemesine sebep olan karanlık
enerjiden bahsediyor. Bu âyetlerdeki yeminler de bunu ispatlar. Kur’ân’da
‘kasem’ (yemin) bir şeyin bir şeye delil olduğunu bildirmek için vardır. Bir
örnek ile anlatalım: Asr 1-2. “Asra yemin olsun ki, İnsan mutlaka ziyandadır.”
Bu âyetler zamanın insanın aleyhine
işlediğini göstermektedir. Yani insanların ziyanda olmasının delili ‘zamandır’.
Bu prensibi Mürselât sûresine uyguladığımızda müthiş bir sonuç ortaya
çıkmaktadır. Kıyâmet’in kopmasına, yıldızların silinmesine, göğün yarılmasına,
dağları parçalanmasına, ayırım günün gelmesine delil olan şey, ilk dört âyette
bahsedilen karanlık enerjidir. Peki bu doğru mudur? Evet, gök karanlık enerji
tarafından yarılacaktır bu yüzden dağlar parçalanıp yıldızlar yok edilecektir. On
ikinci âyete baktığımızda tüm bunların bir şey için ertelendiğini, bekletildiğini
anlıyoruz. Bu şey ‘ayırma günü’dür. Açıkça anlarız ki ayırma dönemi Kur’ân’a göre
saatin (evrenin düzeninin bozulması, yırtılması) başlaması ile başlamaktadır. Karanlık
enerjiyi inceleyen ve karanlık enerjinin Kıyâmet ile evrenin sonunu
getireceğini bilimsel olarak gören insanlar bu göstergelerin Kur’ân'da Allah
tarafından bildirildiğini gördüklerinde kalplerine bir hatırlatma bırakılmış
olacaktır. Bunu gören insanlar kendilerini suçlu hissedecektir ve uyarılmış
olacaktır çünkü bu olayları bir beşer uyduramaz. Bunu da Allah 5. ve 6. âyette
ifade etmektedir.
Âyetler
Meleklerden mi Bahsediyor?
İddia: Mürselât sûresinin başındaki
âyetler meleklerden bahsediyor, karanlık enerjiden değil.
Cevap: Bu iddia doğru değildir.
Müfessirler bu âyetlerin neye işaret ettiği konusunda farklı görüşler
söylemişlerdir. Bazıları yağmur demiştir başkaları rüzgâr demiştir. [14] Buna
göre kimse gelip bu âyetler mutlaka meleklerden bahsediyor diyemez.
Göğün
Kıpkırmızı Olup Yarılması
Büyük yırtılmaya işaret eden başka bir
âyet de Rahmân 37’dir: "Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak
kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;"
Bir gülün nasıl açıldığını bilir misiniz? İçten dışa doğru hareket ederek açılır. Bu yaprakların üzerinde galaksilerin olduğunu ve gülün merkezinde olduğumuzu hayal edin. Şimdi bu gülün açıldığını hayal edin; yaprakları ne kadar uzaksa, hareketleri merkezden uzaklaştıkça o kadar hızlı olur. Evren tam olarak etrafımızda bu şekilde genişler; Galaksiler ne kadar uzaksa bizden o kadar hızlı uzaklaşırlar. Gül tamamen açık olduğunda gözümüze büyük yırtılma modeli yansıyor. Bir ambulans sireni size yaklaştığında nasıl bir ses duyduğunuzu hatırlıyor musunuz? Ve sizden uzaklaştığında kulağa nasıl geldiğini? Ses perdesi değişir değil mi? Benzer şekilde bir ışık kaynağı size yaklaştığında veya bizden uzaklaştığında onun rengi değişir. Size yaklaşıyorsa rengi maviye doğru kayar, sizden uzaklaşıyorsa rengi kırmızıya doğru kayar; uzaklaşma ne kadar hızlı ise o kadar da kırmızı olur. Yani âyette bahsedilen kırmızılık bu olabilir. Büyük yırtılma gerçekleştiğinde bu kırmızılık maksimumuna ulaşacağı için bu yüzden âyette kıp kırmızı denilmiş olabilir. Celal Yeniçeri bu âyet hakkında aynı şeyleri söylemektedir:
"Göğün, yarıldıktan
sonra kızgın yağ benzeri kızıl bir gül olacağını, bildiren Kur'an âyetinde eğer
onun renginin yanı sıra biçimi de esas alınıyorsa bu olayı, açılan göklerin
ilk açılma noktasına kapanmaları olayı ile bağlantılı açıklamamız gerekecektir.
Bir gül içerisinde hepsi bir noktaya bağlı üst üste yığılmış yapraklar vardır.
Açılan bir gök katları veya tüm gökler ilk açılma noktasına doğru kapanarak gül
tomurcuğu benzen bir kütle oluşturabilirler." [15]
Çatlaksız
Mevcut Evren
Dediğimiz
gibi Kıyâmet günü evrende çatlaklar oluşacaktır bu demektir ki şu anki mevcut
evrende çatlaklar yoktur. Gelin görün ki Kur’ân'da bizlere göklerde yani evrende şu an hiçbir çatlağın
olmadığını belirtmiştir: Mülk 3. "O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde
yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve
uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık
görüyor musun?"
Kâf 6. "Bakmazlar mı üstlerindeki
göğe? Nasıl kurduk onu ve bezedik ve bir yarığı, yırtığı da yok."
Bu âyetlerde şu anki evrenimizde
karanlık maddenin çatlaksız bir şekilde galaksileri bir arada tuttuğu
belirtiliyor. Yani galaksi filamentlerinden bahsediliyor. Galaksi filamentleri
evrenin bir yapısını oluşturur. Ki bu Bakara 22 âyetiyle uyuşuyor nitekim Allah
bu âyette evrenin bir yapı (bina) olduğunu belirtiyor.
Büyük
Yırtılmadan Sonra Büyük Çöküş
Evrenin büyük yırtılmayla yok olması
ondan sonra gelen bir büyük çöküşe engel değildir. Forbes sitesi şöyle buyurur:
"Karanlık enerji zamanla güçlenirse veya bu üs pozitif bir sayıya
dönüşürse (küçük bir pozitif sayı olursa) evrenimiz uzayın dokusunu parçalayıp
bir Büyük Rip ile bitebilir. Karanlık enerjinin zamanla ve ters işaret içinde
değişmesi, bunun yerine Büyük bir çöküşe yol açması mümkündür. Veya karanlık
enerjinin gücü artabilir ve bir faz geçişine uğrayabilir, bir kez daha büyük
patlamaya yol açabilir ve "döngüsel" evrenimizi yeniden
başlatabilir." [16] Bu olaya ‘Big Rip singularity’ (evrenin aniden
yarılması ve içe çökerek ilk oluştuğu gibi tekillik haline geri dönmesidir)
deniliyor. [17] Bu olaya sebep olacak şey Higgs bozonudur. Evrenin her yerinde bulunan ve
evrendeki her şeye ağırlığını kazandıran Higgs bozonunun istikrarsızlaşması
aniden büyük çöküşü yaşattırabilir. [18-19]
Bu çökmenin ani olması çok dikkat
çekicidir. Bu ani çöküşe ‘ters enflasyon’ adı verilebilir. Bu terimi anlamak
için ilk başta enflasyonun ne olduğuna bakalım: Kozmik enflasyon, Big Bang
paradigmasına uyan kozmolojik bir modeldir ve bu sırada gözlemlenebilir evreni
içeren evrenin bir bölgesi, oldukça büyümesine izin verecek çok şiddetli bir
genişleme aşamasıdır. Enflasyona
maruz kalınan çağ büyük patlamadan 10 üzeri -36 saniye sonra 10 üzeri -33 ile
10 üzeri -32 saniyeleri arasında sürdü. [20] Bilim adamları Higgs bozonunun
enflasyona yol açtığını düşünmektedirler. [21-23] Demek ki Higgs bozonu ters
enflasyona da sebep olup evreni aniden içine çökertebilir. Bunu şu âyette
görmekteyiz: Nahl 77. “Ve göklerin ve yeryüzünün gizli şeyleri Allah'ındır ve Kıyâmet’in
kopması da göz kırpıp açacak bir an içinde olup biter, belki ondan daha da
çabuk bir an içinde. Şüphe yok ki Allah'ın her şeye gücü yeter."
Anlattığımız üzere evren yırtıldıktan
sonra kendi içine çökecektir. Büyük çöküş hakkında pek çok âyet vardır: Zümer
67. “Ve Allah'ı, O'nun kadrini gereği gibi takdir edemediler ve Kıyâmet günü yer
(Dünya) bitişik şekilde O'nun avucundadır ve gökler (evrenler) sağ elinde dürülmüştür,
O onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.”
Enbiyâ 104. "Bizim, göğü kitabın
sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi,
yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir.
Elbette, Biz bunu yapıvereceğiz."
Buradaki ilk âyette kullanılan kelime
‘matviyyatun’dur. Bu kelime ‘katlanmak’, ‘kapalı’ veya ‘içine almak’ anlamında
kullanılır. [24] Bu kelimenin kökeni ‘t-v-y’dir. Enbiyâ 104’te ‘dürmek’ için
kullanılan kelime ile aynı kökten gelir. [25] Âyet ele alındığında göklerin içine
çökmesinden, kendi içine alınmasından, kapalı bir kütleye dönüşeceğinden
bahsedildiği açıktır. Evren içine çöktükçe kara delikler birbirleri ile
birleşecek en sondaysa dev bir kara delik ortada kalacak. [26-27] Tefsirlerde bu
âyetin anlamı şöyle ifade edilir: “Âyette yer alan ‘matviyyât’ ‘tavaytuşşey'e
tayyen’ ifadesinden gelmektedir, manası, bir şeyi bir şeye kattım demektir. Bir
başka ihtimale göre âyetin manası, gökler O'nun kudret eliyle helak olacaktır,
demektir. Bu takdirde ‘matviyyât’ kelimesi ömrün geçmesi anlamına gelen ‘tayy’
mastarından türemiş olur.” [28]
Yani basitçe bu kelimeye ‘yok etme’
veya ‘bir şeye bir şey katma’ manası veriliyor. [29] Yine tefsirlerde bu
kelimenin ‘neşr’ kelimesinin zıttı olduğu söylenmiştir. [29-32] ‘Neşr’ kelimesi
‘yaymak’ veya ‘genişletmek’ manasına gelir. [33-34] Mahmut Toptaş şöyle buyuruyor:
"Bir de bakmışsınız o gün gökyüzünü bir kitabı dürer gibi düreriz."
Yani o ayrı ayrı duran yıldızlar ve onların ötesindekiler hepsi bir araya
getirili verir. "Onları ilk yarattığımız hale döndürürüz." [35]
Nasuhi Bilmen şöyle buyurur: “Onların
açık, yayılmış bir halde bırakılmaması gibi (göğü düreceğiz) sanki hiç mevcut
değilmiş gibi kısaltıp kaldıracağız.” [36]
Basitçe; Allah evreni kendi içine
bitiştirecek, küçültecek, yaymanın tam tersini yapacak. İlginç olan şu ki daha
önce Allah ‘yaydıkça yayanlara’ diyordu, bunun da karanlık enerji ile alakalı
olduğunu, evrenin genişlemesini anlattığını gördük. Bu âyette Allah ‘neşr’
kelimesini kullanıyordu yani Zümer 67 ve Enbiyâ 104’teki ‘dürme’ kelimesinin
tersini. Bu kelime seçimi apaçık şekilde Kur’an’ın büyük çöküşe işaret ettiğinin
delilidir.
Büyük çöküş gerçekleştiğinde dünyamız
da bir araya toplanacaktır. Zümer sûresindeki âyette Allah bu olaya işaret
etmektedir. Bu âyette Dünya için ‘bitişme’ (cemian) kelimesi kullanılıyor. ‘Cemian’
kelimesi kökü (جمع) toplamak (gather), bitiştirmek (unite), parçaları bir araya
getirerek tek hale getirmek (bring together (parts into a whole))
anlamındadır. [37] ‘Cemian’ kelimesinin anlamı düşünüldüğünde Allah’ın
Dünya’yı bitişik hale getirmiş olduğu net şekilde görülür. Klasik
meallerde ‘tamamıyla’, ‘bütün’, ‘tamamen’, ‘bütünüyle’ ve bunlara benzer
anlamlar verildiğini görmekteyiz. Ama bu anlamlar kelimenin gerçek anlamını
vermemektedir. Kelimenin asıl anlamı bitiştirmek, dağınık parçaları tek parça
yapmaktır. Allah net şekilde Dünya’nın bitişik olacağını buyurmuştur. Dünya
üzerindeki her bir atom, her bir atom altı parçacığı birleşecektir ve tekillik
içine girecektir. Enteresan olan başka bir şey de ‘cuma’ kelimesinin ‘cemian’
ile aynı kökten gelmesi. Kıyâmet cuma günü kopacaktır. Muhtemelen bu kelimeye
bu ad verilmesinin nedeni de evrenin toparlanacağı, bitişeceği gün olmasıdır.
Dediğim gibi evren parçalandıktan
sonra içine çökecektir bunu Mâtürîdî bin yıl önce şöyle işaret eder:
"Bazı
müfessirler, ‘inşakkat’ fiiline ‘teferrakat’ ‘darma dağın oldu’ mânasını
vermişlerdir. Evet bir şey yarıldığı zaman darma dağın olur ve parçalar
birbirinden ayrılır. Zaten ‘yarılma’ da böylelikle ortaya çıkar. ‘Yarılma’
kelimesinin kinâye yoluyla ‘yumuşaklık’ anlamına olması da muhtemeldir. Buna
göre âyetin mânası "gök, katı iken yumuşak hale gelir" şeklinde olur.
Bu yaklaşımın delili ‘çökmeye yüz tutar’ ifadesidir. Yani göğün sert ve katı
olduğu ifade edilirken artık zayıftır. “(Düşün) o dehşet günü ki gökleri yazılı
kâğıtların tomarını dürer gibi düreriz" meâlindeki âyet de bu tefsire
işaret eder. Nitekim dünyada da bir şey önce kendi özünde yumuşadıktan sonra
dürülür. Göğün, içinde bulunan sakinlerinin inmesi sebebiyle yarılması da
mümkündür, bu durumda gökte onun etrafında bulunan meleklerden başka kimse
kalmaz. Sonra gökyüzü birbirine bitişir ve dürülmek için yumuşak hale gelir. En
doğrusunu Allah bilir." [38]
Aynısı ed-Dahhak'ın, İbn Abbâs'tan
rivâyet ediyor: "Katlanıp dürülmek üzere ayrıldığı zaman, diye
açıklamıştır." [39]
Mucizeler
Âyeti; Enbiyâ 104
Şimdi detaylı olarak Enbiyâ 104’ü
işleyelim. Bu âyet beş bilimsel mucizeye işaret etmektedir. Bunların ilki
evrenin düz olmasıdır. Allah göğü kitap sayfalarına benzetmektedir. Kitap
sayfalarının şekli düzdür buna göre gök de düzdür. Bilimsel olarak da bu
doğrudur, evren düzdür. [40]
İkinciyse paralel evrenlere işaret
edilmesidir. Çok gelişmiş uzay araçlarımız olsa ve evrenin dışına çıksak onu
düz bir kâğıt gibi görürüz. Ama Allah âyette tekil kâğıt yerine ‘kâğıtlar’ diye
buyurmuştur. Bu da demektir ki evrenimiz kâğıt gibi düz ve birbirine paralel
olarak (yana yana dizilmiş kâğıtlar benzeri) yan yana duran çok sayıda
evrenlerden oluşmuştur. Bu evrenler zar evrenlerdir. Bilim adamları çoklu evren
modelinin gerekli olduğu görüşündedir.
Üçüncü olarak, büyük çöküşe işaret
vardır. Daha önce açıkladığım gibi evren kendi üzerine çökecektir. Ali Küçük
şöyle buyurmaktadır:
"Yâni gökyüzünü ve tüm mahlukâtı
ilk defa nasıl yaratmışsak ikinci defa öylece yaratacağız. Katımızda vaad
edilmiş bir söz olarak Biz muhakkak bunu yapacağız. 21. sûrenin 30. âyetinde
Rabbimiz: "İnkâr edenler görmüyorlar mı ki gökler ve yer bitişikti de biz
onları ayırdık." Buyurmuştu ya, işte burada da eski haline getirileceği
anlatılıyor." [41]
Dördüncü olarak, âyette büyük
sıçramaya işaret vardır. Allah evreni dürdükten sonra ilk yaratılıştaki gibi aynı
şeyi tekrarlayacaktır yani yeniden bir büyük patlama gerçekleşecektir. Tefsirler
şöyle buyuruyor: "İlk yaratmaya başladığımız gibi” yani ilk yarattığımızı
yoktan var ettiğimiz gibi yahut dağılan parçaları toplayarak onu tekrar ederiz.
Maksat başlangıca kıyasla tekrarın doğru olmasıdır, çünkü Allahü teâlâ zâtı ile
bunları kapsar ve bunu yapmaya da gücü yeter. Gücü de her ikisine aynı
eşitlikte ulaşır.” [42]
Beyzâvî burada evrenin bir araya
toplanmasından (büyük sıçrama) sonra yeniden bir yaratılışın (büyük sıçrama)
olacağını haber veriyor. Yani sekiz yüz yıl önce modern bilimin kullandığı
ifadeleri kullanmaktadır kendisi. Yine Celal Yeniçeri bu konuda şöyle buyuruyor:
“O gün biz göğü,
kitapların sayfalarını dürüp büker gibi düreceğiz. İlk yaratmaya başladığımızda
olduğu gibi onu (yeni bir yaratılışla) iade edeceğiz. Bu, üstümüze bir vaaddir.
Biz (irade ve vaadimizi) mutlaka yapıcılarız" Bu âyet de bulutsu kütlenin
patlayıp bölünerek parçalanmasından (fatq) sonra açılıp gökleri oluşturan
kütlelerin, zamanı geldiğinde yeniden, bir kitap sayfalarının dürülüp dip
kısmına döndürülüşü gibi, ilk çıkış noktasına döndürüleceklerini anlatıyor. Bu
dürüp geriye katlama işlemine sözü edilen âyette ‘tayy’ denilmektedir. ‘Tayy’
açıp yayma anlamındaki ‘neşr’in zıddı bir anlama sahiptir." [30]
Bu âyetten evrenin tekrar yaratılacağı
manasını Celâleyn, Nesefî, Kurtubî, Ebussuûd gibi alimler de çıkartmıştır. Büyük
sıçramaya işaret eden farklı âyetler de şunlardır: Yâsîn 81. "Gökleri ve
yeryüzünü yaratanın, onların benzerini yaratmaya gücü yetmez mi? Evet ve o, çokça
yaratandır, her şeyi bilir."
Bu âyet hem çoklu evren teorisine hem
de büyük sıçramaya işaret ediyor olabilir çünkü evrenin bir benzeri hem şimdi olabilir
hem de Allah evreni yok ettikten sonra büyük sıçrama ile yeniden bu evrenin
benzerini yaratabilir. Âyetin sonundaki ‘çokça yaratır’ ifadesi evrenin
benzerinin çokça yaratıldığına işarettir.
İbrahim 48. "O gün, bir gündür ki
yeryüzü de başka bir yeryüzüne döner, gökler de. Herkes, bir ve kahhar Allah'ın
tapısında toplanır."
Âyete göre Allah evrenimizi içindeki dünyamız
ile yok edecek ve yeni bir evren ve bir dünya yaratacaktır. Bu âyet büyük
sıçrama teorisine en iyi işaret eden âyettir.
"‘Dürmek’, ‘yayma’nın
(neşr) tersidir. Bazıları ‘dürmek, yok etmek ve ortadan kaldırmak demektir’
demişlerdir. İbn Kayyım, semanın yok olmasına ve katıksız bir şekilde yokluğa
taraftar değildir, iddiasına göre nasslar ancak göklerin değiştirileceğine,
bugünkü heyetlerinin bozulacağı, bir halden başka bir hale geçeceklerine delâlet
ederler. Göklerin yok olması meselesinin kâtibin kitapların sahifesini dürmesi
gibi tabir edilmesinin uzak bir ihtimal olduğunu kaydetmektedir." [43]
Târık 11. "Dönüş sahibi semaya
ant olsun,"
Bu âyette evrenin çok önemli bir
özelliği zikredilmiştir. Bu kelime (ٱلرَّجْعِ) r-rac'I kelimesidir. (ٱلرَّجْعِ)
r-rac'I kelimesinin anlamı; dönmek-geri dönmek (come back), tekrar gelen (come
again), geri dönüş-geri iade edilen (return), yeniden olan-tekrarlanan-yenilenen
(recur), yeniden başlatılan (recommence), geri çekilen (fall back), yeniden
başlayan (begin again) anlamlarındadır. [44] Allah on birinci âyette evrenin
‘geri dönüşlü’, ‘yeniden başlayan’, ‘tekrarlı olarak yeniden başlayan’,
‘yeniden gerileyip yeniden başlayan’ olduğunu net bir şekilde bize
bildirmektedir. [45]
Beşinci olarak, Enbiyâ 104 büyük
patlamaya işaret eder. Yani Allah evreni dürerek evrenin yaratılışındaki ilk hale
getirecektir. Bu da bize evrenin ilk yaratılışında bir tekillik olduğunu
gösterir çünkü gökler çöktüğünde bir tekillik oluşur. Yine ‘ilk seferki gibi
iade ederiz’ ifadesi de evrenin ‘neşr’ edildiğine (yayıldığına) işarettir çünkü
evren şu anki hale gelmek için genişlemeli. Evrenin yayılması da büyük
patlamaya işarettir. Buna göre âyetler büyük patlamanın gerçekleştiğini ve yeniden
gerçekleşeceğine işaret eder. Yukarda ‘matviyyatun’ kelimesinin ‘kapalı’ manasında
kullanıldığını gördük. Enbiyâ sûresinin 30. âyeti büyük patlamaya işaret
etmektedir. Bu âyette ‘ratq’ kelimesi kullanılmaktadır ki bu kelime ‘kapalı şey’
anlamına sahiptir. [46] Enbiyâ 30’daki kelime ile aynı anlama gelen bir kelime kullanıldıysa ve
Enbiyâ 30 büyük patlamaya işaret ediyorsa bu demektir ki Enbiyâ 104’teki
dürülmenin sonucu bir tekilliktir. Yani bu âyetler bize Enbiyâ 30’un büyük
patlamaya işaret ettiğine ve dürmenin bir tekilliğe işaret ettiğine farklı bir
delilidir. Daha önce
söylediğim gibi, Kur’ân’daki pek çok âyet büyük çöküşe işaret ediyor. Bunlardan
bir başkası da A'râf sûresinin 187. âyetidir:
"Sana, saatin
(zamanın) ne vakit akışının duracağını soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi ancak
Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. Göklere
ve yere ağır gelecektir. O, size ancak ansızın gelecektir.” Sanki senin ondan
haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: “Onun bilgisi sadece Allah
katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.”
Kıyâmet’te kısa bir süre içinde öyle
bir şey olacaktır ki bu şey evreni ağırlaştıracak ve evrenin çökmesine neden
olacaktır. Evreni ayakta tutan-destekleyen yapının karanlık enerji olduğunu
biliyoruz. Her ne olacaksa bu karanlık enerjinin etkilenmesi ile olacaktır.
Olacak olay ya karanlık enerjiye üstün gelecek veya karanlık enerjinin yok
olmasına neden olacaktır. Karanlık enerji aniden yok olursa evreni ayakta tutan
bir şey kalmaz ve evren ani bir şekilde içine çöker. Çökme olayını Allah’tan
başka kimse durduramayacaktır. Allah bu âyette zamanın sonunun evrenin ağır
gelmesiyle bir bağlantı olduğunu söylemektedir. Evren çöktükçe kara delikler
birbiri ile birleşecektir buna göre evrende devasa bir kara delik oluşacaktır.
Bu kara delik evrendeki her şeyi yutacaktır. Kara delikler ne kadar birleşirse,
bu, evrene o kadar ağır gelecektir ve evren böylece bu kara deliğin içine
çökecektir. Söylediğim gibi Allah burada bu ağır gelişin, zamanın sonu ile
alakalı olduğunu söylüyor. Bu bilgi doğrudur, bir şey ne kadar kütleli olursa,
o yerde zaman o kadar yavaş akar. Tekillikteyse zaman akmamaktadır buna göre
evren kara deliğin içine çöktüğünde zamanın akışı durmuş olacaktır tam da âyetin
ifade ettiği gibi.
İddia: Âyette saatin ne zaman duracağı
değil, saatin ne zaman kopacağı söyleniliyor.
Cevap: Âyetin Arapçasında ‘kopmak’
için ‘mursaha’ kelimesi geçer. ‘Mursaha’ ‘r-s-v’ kökünden gelir. Bu kökten
gelen kelimelere baktığımızda sabit olmayı [47] ve durmayı [48] ifade eden
kelimelerle karşılaşırız.
İddia: Saatin ne zaman duracağını
kafirler soruyor. Kafirler zamanın duracağını nereden bilsin?
Cevap: Durum şöyle olmuştur: Kafirler
Peygambere ‘Kıyâmet ne zaman kopacak?’ diye sormuşlardır. Allah bu olay üzerine
detay vererek: ‘Saatin ne zaman kopacağını soruyorlar.’ demiştir. Kıyâmet
‘saatin durması’ olduğu için, Allah böyle buyurmuştur. Yani kafirlerin
dediklerini manen söylemiştir. Kur’an’daki kıssalarda bunu çok görürüz. Örnek
olarak: Hûd 70’te İbrahim gelen meleklere yemek getirdiğinde ve onlar bunu yemediğinde,
onun içine korku düştü deniliyor. Zâriyât 28’deyse onların yemek yemediği için
korku düştü denilmiyor. Yine mesela Âl-i İmrân 10’da Zekeriya 3 gün
konuşamayacak deniliyor. Meryem 41’deyse 3 gece deniliyor. Bunlar çelişkili
ifadeler değil çünkü 3 gece, 3 güne eşittir. Allah farklı kelimelerle aynı
manaya gelen bir şey söylüyor. Türkçeden bir örnek verelim: Birisi gelip bana
dese ki: “Cehenneme gitmek istiyorum.” Ben ona derim ki: “Cehennem odunu mu
olmak istiyorsun?”
İkisi de aynı manaya geliyor ama
farklı kelimeler kullanıyorum. Ben burada Cehennemin bir özelliği vurguluyorum.
İncelediğimiz âyet de Kıyâmet’in bir özelliğini vurguluyor yoksa kafirler böyle
bir ifade kurmuyor.
Konuya geri dönersek, büyük çöküşe
işaret eden hadisler de vardır:
"Bana günler
sunuldu. Cuma gününü gördüm, onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti. Orada siyah
nokta şeklinde bir şey gördüm. Bu nedir, diye sordum. Kıyâmet onun içinde
kopacaktır, denildi". Hadisin diğer bir geliş şeklinde; "Cuma günü,
bir aynada bana gösterildi" (denilmektedir). Peygamber (s.a.w.) gökleri ve
onların geleceğini, uzaya tutulmuş bir aynada görmüş gibidir. Hz. Peygamberin
bu sözlerinde geçen ve bizim tercümeye ‘siyah nokta’ diye aldığımız ‘nükte’ kelimesine
gelince bu, Arap dilinde; beyazlık ortasında siyah nokta veya siyahlık
ortasında beyaz nokta, gibi iki ayrı anlama gelmektedir.” [49]
Hadiste bahsedilen siyah nokta evrenin
içine çökeceği kara delik olmalıdır. ‘Nükte’ kelimesi tam da bunu tahrif ediyor.
Kuazarlar kara delik olmakla birlikte en çok ışık saçan cisimlerdir. [50] Fakat
Olay ufkundan sonra mutlak bir karanlık vardır. Yani hadisin ifade ettiği gibi
kara delikler ışığın ortasındaki bir nokta gibidir. Evren de bu nüktenin içine
çökecektir. Farklı bir rivâyet de şöyle:
“Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine
göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ semaları ve arzları iki
eliyle alır ve şöyle buyurur: Ben Allah’ım (Peygamberimiz parmaklarını açıp
kapatır) ben mülkün sahibiyim.” [51]
Bu hadis göklerin ve yerin
dürüleceğini ifade ediyor. Peygamberin avcunu açıp kapatması buna delildir. Evren
büyük patlama ile açılır, büyük çöküş ile kapanır. Yine bu hadis, âyette
bahsedilen dürmenin bizim bildiğimiz dürme gibi olmadığını ama bir şeyin bir
araya gelmesini ifade ettiğinin delilidir. Yine Peygamberin elini açması
evrenin genişlediğine ve büyük patlamaya, elinin kapalı olması büyük patlamadan
önceki tekilliğe işarettir. Açıp kapaması da büyük sekmeye delildir. Yine bu
hadis Dünya’nın göklerle birlikte dürüleceğine işaret ediyor. Bunun böyle olduğunu
daha önce âyetle de gösterdik ki Elmalılı bu âyet hakkında görüşümüzü
desteklemektedir. [52] Dünya’nın dürüleceğini Peygamber açıkça şu hadiste dile
getirmektedir:
“Abdullah İbn Ömer
(r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
“Yüce Allah, kıyamet günü, bütün gökleri dürer, sonra onları sağ eliyle tutar.”
Sonra da: “Melik ancak Benim! Cebbarlar nerede! Mütekebbirler nerede!” buyurur.
Sonra sol eliyle de yerleri dürecek. Sonra da: “Melik ancak Benim! Cebbarlar
nerede! Mütekebbirler nerede!'” buyuracak.” [53]
Yıldızların
Kara Deliğe Dökülmesi
Âyetlere geri dönersek, Allah
yıldızların bulanıp döküleceğini söylüyor. [54] ‘Bulanıklaşarak dökülme’
ifadesi yıldızların kara deliğe düşerken ki hallerini çok iyi anlatıyor. Çünkü
bir madde kara deliğe girerken ışığı emildiği için görüntüsü bulanıklaşır sonra
yamuk yumuk bir hale dönüşmeye başlar, sonra da karararak lavabo akıntısına
düşer gibi kara deliğe dökülürler. Evrenin sonunda tüm yıldızlar birleşen kara
deliklerin içine döküleceklerdir. Ebüssuûd bu âyetin tefsirinde şöyle buyuruyor:
“Güneş ile yıldızlar, cehenneme atılırlar ki, Dünya’ya da onlara tapanlar, bunu
görsünler. Nitekim bir âyette şöyle denilir: "Şüphesiz siz ve Allah'tan
başka taptıklarınız, cehennem yakıtısınız.” [55]
Kara delikler hakkındaki yazımda, Cehennem’in
bir kara deliğin içinde olabileceğini söylemiştim. [56] Buna göre Güneş’in
yıldızlarla birlikte Cehennem’e atılması, kara deliğe düştüklerinin bir
delilidir. Ki Ebüssuûd bunu bir âyet ile de desteklemiştir. Müfessirin bu âyeti
Cehennem âyeti ile ilişkilendirmesi tesadüf olamaz.
Allah Hariç
Her Şey Helak Olacaktır
Evrenin yok olacağını söyleyen bir
başka âyet Kasas 88’dir: “Allah’la başka tanrı tutup tapma. O'ndan başka tanrı
yoktur. O'ndan başka helak olacaktır. Hüküm O'nundur, O'na döndürüleceksiniz.”
Evrenin Sonu
Vardır
Belirtildiğine göre Allah hariç her
şey helak olacaktır. Yani evrendeki tüm bu sistem çökecektir, yıldızlar
silinecektir, Güneş düşecektir, Dünya yok olacaktır. Yine Rûm 8’de evrenin bir
süreye kadar var olacağı söylenilmekte: “Kendi kendilerine bir düşünmezler mi?
Allah gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları ancak hikmet temelinde,
belli bir süreye kadar kalmak üzere yaratmıştır. Fakat şu bir gerçek ki
insanların birçoğu rablerine kavuşmayı hâlâ inkâr etmektedir.”
Bilimsel olarak tüm bu âyetler
doğrudur. Evrenin sonunun olduğu Peygamber zamanında itiraz ediliyordu. Müşrikler
kıyamet diye bir şeyin asla olamayacağına inanıyorlardı. [57] Buradan şunu
anlarız: Peygamber zamanındaki bilgilere göre Kur’ân’ı uydurmamıştır. Peygamberin
Aristotales’ten çaldığını iddia edenler bu şahısın yıldızların ezelden beri
yandığına ve bunun sonsuza dek süreceğine inandığını bilmiyorlar mı? Yine bu
şahıs Güneş’in ve Ay’ın da sonsuza kadar döneceğini iddia etmiştir. [58] Bilim
camiasında bile evrenin yok olmayacağı düşüncesi 1900’lere kadar devam
etmiştir. Peygamberin yüzlerce yıl öncesi bu gerçeği hiç şüphe etmeden
söylemesi, vahiy aldığına delildir.
Allah Evreni
Ayakta Tutuyor
Evrenin yok olmamasına neden olacak 3
şey vardır: Bunların ilki karanlık enerjidir. Eğer Allah evreni karanlık enerji
ile genişletmeseydi evren kendi içine çökerek yok olacaktı. İkinci olarak,
Allah karanlık madde sayesinde evreni bir arada tutmaktadır. Eğer karanlık
madde olmasaydı evren çok daha hızlı bir şekilde genişleyecekti bu yüzdende
karanlık enerji evreni paramparça edecekti yani evreni yok edecekti. Üçüncü
olarak, Allah Higgs bozonu ile evreni tamamen yok edebilir. Higgs bozonları
vakum köpükleri oluşturabilirler. Vakum köpükleri içine alan her şeyi yok eden
bir köpüktür. [59-61] Allah Higgs bozonunu stabil tutarak evrenin yok
olmamasını böylece sağlayabilir. Kur’ân evrenin Allah tarafından tutularak yok
edilmediğini söylüyor. [62]
Ayırma Günü
Yazının başında ‘ayırma günü’nden
bahsetmiştik. O günde göğün yarılacağını görmüştük. Ayırma süreci ne zaman başlıyor?
Yukarıda kısaca anlatıldığı gibi ayırma dönemi ‘saat’ ile başlar. Yani evrenin
düzeninin bozulması, karanlık enerji ile yırtılması ile yıldızların
söndürülmesi ve evrenin tekrar tekillik haline (ilk yaratılış hali olan) gelmesi
ile devam eder. Allah bu gün hakkında şöyle buyuruyor: Duhân 38-40. “Biz
gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. Biz onları ancak hak ve hikmete uygun
olarak yarattık. Ama onların çoğu bilmiyorlar. Ayırma günü, onların hepsinin
kararlaştırılmış bir araya gelme zamanıdır.”
Kırkıncı âyette ayırma gününde
göklerin ve yeryüzünün bir araya geleceği (tekrar tekillik haline gelecekleri,
ilk yaratılıştaki gibi bitişik olacakları) bildirilmektedir.
Sur’a’nın
Üfürülüşü
Şimdi evrenin
sonu ile alakalı başka bir olaya geçelim, ki bu ‘Sur’a’dır. Bilindiği üzere ses
enerji taşır. [63] Ses dalgalarının vurucu özelliği de enerji sayesinde oluşur.
Bu özelliğe şok dalgası denilir. Şok dalgaları bir insanı öldürebilir, bir
şeyleri kırabilir hatta âyetlerde ses sayesinde kavimlerin yok edildiği
söyleniliyor. Peki evrendeki en büyük ses dalgası neydi? Büyük patlamaydı. Büyük
patlamadan sonra en büyük ses dalgaları ise 7 milyar yıl önce çarpışan iki kara
deliğe aittir. [64] Bu durum kara deliklerin korkulu oranda barındırdıkları
enerjiyi göstermektedir. Peki kara deliklerin normalde kendi sesleri var mıdır?
Evet, kara delikler birbirine çarpışmadan da bu sesleri çıkartıyor. Normalde o
denli büyük bir uğuldamaya haiz ses dalgaları çıkarırlar ki bu ses harbiden
oldukça büyük bir enerjiye haizdir ve oldukça geniş bir alanın fiziksel
yapısını değiştirir. NASA 2002’de ilk kez bir kala delikten çıkan ses
dalgalarını tespit etmiştir. [65] Kara deliklerin sesleri insan tarafından
duyulamaz çünkü bu ses dalgaları arasında 10 milyon yıl vardır yani bu ses
dalgaları çok alçak bir frekansa sahiptir. Bu ses dalgaları o kadar muazzam bir enerji
taşırlar ki galaksilerin etrafındaki toz bulutlarını sürekli ısıtırlar. Daha
önce bilim insanları bu toz bulutlarının soğuyacağını düşünüyorlardı ama
ısınmanın kara deliklerin uğultusundan dolayı olduğu anlaşılınca soğumanın
olmayacağı anlaşıldı. [66] Daha önce söylediğim gibi bir yazımda Cehennem’in
devasa bir kara deliğin içinde olabileceğini anlatmıştım. Buna göre eğer kara
delikler ses çıkartıyorsa Cehennem de ses çıkartmalıdır. Kur’ân’a baktığımızda
tam da bu manzara ile karşılaşıyoruz: Furkân 11-12. “Hayır, onlar kıyameti
yalanladılar. Biz ise o kıyameti yalanlayanlara çılgın bir cehennem ateşi
hazırlamışızdır. Bu ateş onları uzak bir mesafeden görünce onun müthiş
kaynamasını ve uğultusunu işitirler.” [67]
Âyet çok dikkat
çekicidir. Uğultudan bahsedilmektedir. Uğultu nedir? Alçak frekanslı bir sestir
[68] tıpkı kara deliklerin çıkarttığı ses gibi. Bir de âyetlerde Cehennem’in
kaynamasının işitilmesinden bahsediliyor. Az önce anlattığım gibi kara
deliklerin sesleri galaksileri ısıtmaktadır biz de bu ısıtma sesini
işitmekteyiz. Eğer kara deliklerden
gelen ses dalgaları yüzbinlerce ışık yılı ötedeki uzayın toz bulutlarını saçıp
savuracak kadar güçlü olabiliyorsa galaksimiz arasında olup biten bu şekilde
bir ses dalgası Dünya’mıza ne yapardı? Bu ses, dağları parçalayacak kadar
şiddetli bir enerji ile gelse ne olurdu? Bu durum Dünya’daki hayatın kıyameti
olurdu. Galaksimizdeki bu şekilde korkulu bir ses patlaması sadece Dünya’mızı
söndürmezdi, galaksimizde yaşayan başka ne kadar canlı var ise hepsinin sonu
olacak bir kara delik çığlığını düşünün. İşte Sur’a muhtemelen bu olacaktır. Sur’a
ile alakalı âyetleri ele alarak bunu açıklayalım: Zümer 68. “Sur’a üfürüldü;
böylece Allah’ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar
çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış
durumda gözetliyorlar.”
Vâki’a 5-6. “Dağlar paramparça olur, Toz duman haline
gelince,”
Anlatıldığına göre Sur’a ilk defa üfürüldüğünde evrendeki
tüm canlılar ölecektir bazıları da bayılacaktır fakat en sonda hepsi ölecektir
çünkü her nefis ölümü tadacaktır. [69] Vâki’a sûresinin 5. âyetindeki dağların
parçalanması ifadesi bize Sur’a’nın kuvvetini göstermektedir. Bu ses öyle
şiddetli olacaktır ki dağlar toz, dumana dönüşecektir. İkinci üfürülüşte
insanlar kabirlerinden diriltilecektir. [70] Kara delikler sesi
dalga şeklinde iletmektedir bunun işaretini Kur’ân’da görüyoruz: Kehf 99. “Biz
o gün, bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz, Sur’a
üfürülmüştür, artık onların tümünü bir arada toparlamışız.”
Bazıları
buradaki dalgalananlardan maksat Yecüc ve Mecüc diyebilir fakat âyete iyi
bakıldığında durumun böyle olmadığını anlayabiliriz. Ki Ebussuûd bu âyetin
önceki âyetlerden kopuk olduğunu söylüyor: “Bu kelâm, bundan önce anlatılan
kıssaya dahil olmayıp doğrudan doğruya Allah (celle celâlühü) Tarafından ifade
edilmektedir.” [71]
Kara deliklerin başka bir özelliği de maddeyi bir araya
toplamasıdır. Âyetin sonu bunu ifade ediyor. Sur’a Arapça’da huni, boynuz,
korna anlamlarına gelmektedir. [72] Kara deliklerin evrenimizde görünüşü nokta şeklindedir
ama bilim adamları maddenin doğasını göz önüne alarak tekilliğe kadar huni gibi
darlaştığını belirtmektedirler. [73] Sur’a ile alakalı başka bir âyet de şudur:
Müddessir 8. "Sûr’a (nâkûr) üflendiği (nukîrâ) zaman."
Görüldüğü gibi âyette ‘üfürme’ ve ‘Sur’ için ‘n-k-r’
kökünden kelimeler kullanılıyor. Peki Kur’ân’ın başka âyetlerin de bu köke
sahip kelimelerin anlamları nedir? Bu kökten gelen kelimeler ‘en küçük
parçacığı’ ifade eder. [74] Sur’a’ya ‘en küçük parçacık’ kelimesinden bir kök vermek,
tekilliğe işarettir.
Kıyamet günü kara delikler birleştiği
için devasa kütle çekim dalgaları oluşacaktır. Uzay-zaman bir denize
benzetilebilir. Bir dalga nasıl denizde yol alıyor ise uzay zamanının ani
bükülmesine neden olan durumlar da uzay zamanda yerçekimi dalgaları oluşturur.
Bu dalgalar ışık hızında hareket ederler ve önüne gelen her şeyi (yıldızlar
dâhil) tüm uzayla birlikte sallarlar, hareket ettirirler. Kütle çekim
dalgalarının (‘gravitational waves’) bir özelliği de tüm evreni baştan sona
sallamalarıdır. [75] Sahabeler bile göğün havadan olduğunu düşünmekteyken,
Kur’ân evrenin boş olmadığını ve Kıyamet’te dalgalanıp-çalkalanacağını
bildirmektedir: Tûr 9. “O gün gök, sarsılıp çalkalanır.”
Bu âyette ‘çalkalanır’ için kullanılan
kelime ‘temûr’ kelimesidir. Bu kelime bir sallantıyı, bir dalgalanmayı, bir
çalkalanmayı ifade eder. [76] Âyetteki son kelime ise ‘mevran’dır. Bu kelime
yukardaki ile aynı kökten gelmektedir yani aynı şeyi ifade eder. Bu kelime
fiili güçlendirmek için gelmiştir. Mefulü mutlaktır. Dalgalanışın çok şiddetli
ve kesin olacağı anlamına gelir. Âyetten anladığımıza göre bu dalgalar tüm
evrende sallantıya ve çalkantıya neden olacaktır. Anlaşılan o ki Kıyamet’te tüm
evren yok olurken inanılmaz büyüklükte kütle çekim dalgaları tüm evreni
sallayacak ve çalkalayacaktır.
Dünya’nın İçsel
Yok Oluşu
Şimdi Dünya’nın içsel yok oluşu ile
alakalı âyetlere geçelim: Hac 1. “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten
sakının. Şüphesiz o Saatin sarsıntısı büyük bir olaydır.”
Zilzâl 1-2. “Yer sarsıntısıyla
sarsıldığı zaman. Ve meydana
çıkarır yer ağırlıklarını.”
Bu âyetlerden anladığımıza göre evren
yok olma sürecindeyken Dünya’mız inanılmaz şekilde sallanacaktır,
sarsılacaktır. Bu sallanma-sarsılma bilinen hiçbir depreme benzemeyecektir. Bu sarsıntı Dünya’nın her yerini
sarsacak ve Dünya’nın ağırlıkları olan iç katman, dış katman ve manto
katmanının dışarı çıkmasına neden olacaktır. Dünya’nın içindeki ağırlıkları
dışarı çıkararak görünür hale gelmesine neden olabilecek güç nasıl bir güçtür?
Tüm Dünya’yı sarsacak ve Dünya’nın ağırlıklarını dışarı çıkarabilecek güç
yerçekimi dalgalarıdır. Yerçekimi dalgaları uzay-zamanı esnetir. Genişletir ve
daraltır. Yerçekimi dalgaları Dünya’yı ne kadar sallayabilir? 2015 yılında LIGO
deneyi ile ilk yerçekimi-kütle dalgaları gözlemlenebildi. Bizden 1,3 milyar
ışık yılı uzaklıkta bulunan 2 karadeliğin birbirleri ile birleşmesi ile
oluşturdukları yerçekimi dalgası LIGO ile tespit edilebildi. Bu karadeliklerin
bir tanesi 36 güneş kütlesinde, diğeri ise 29 Güneş kütlesindeydi. Ortaya çıkan
dalganın enerjisi 5.3 × 1047 J olarak hesaplandı. İnanılmaz büyük bir enerji.
Ama bu dalganın Dünya’mıza ulaşması 1,3 milyar yıl sürmüştü. Dünya’ya
ulaştığında Dünya’ya vermiş olduğu enerji 36 milyar J gibi düşük bir miktar
oldu. Tabii ki hiçbirimiz bu dalgayı fiziksel olarak hissetmedik. Çünkü çok çok
uzaktan geldiği için çok çok zayıftı. Peki; Yukarıda bahsedilen 2 karadelik
bize Güneş’imiz kadar yakın olsaydı Dünya’yı nasıl etkilerdi? Yapılan
hesaplamalar Dünya’nın 1 metre kadar daralıp genişleyeceğini gösteriyor. Bu da
açıkça göstermektedir ki yeterince büyük yer çekimi dalgaları Dünya’yı bütün
olarak sarsabilir. Çekirdeğinin dışa çıkmasına neden olabilir. Çok net bir
şekilde görülür ki Dünya'nın en ağır olan kısımları merkezine doğrudur. Âyette 'eskaleha' 'ağırlıklarını'
kelimesinin çoğul kullanılması da büyük bir mucizedir. Arapça gramer gereği 3
veya daha fazla şey için çoğul kelime kullanılır. Yeryüzü ağırlıkları olan iç
katman, dış katman ve manto katmanını dışarıya atacaktır.
İddia: Bu âyetler
kütle çekim dalgalanmasından bahsedemez çünkü bu dalgalanmalar şu an bile olmaktadır
ama âyet kıyamet gününden bahsetmektedir.
Cevap: Bu âyet o
gün olacak bir dalgalanmadan bahsediyor. Durum böyle diye niye şu an bu
dalgaların olamayacağına delil olsun ki? Âyet açık. Kıyamet gününe özel bir
dalgadan bahsediyor. Başka örnekler verelim: Zilzâl 1’de sarsıntıdan yani
depremlerden bahsediyor. Ama bu deprem şu anki olanlara benzemeyecek. Daha
şiddetli olacak vs. Bu âyet böyle diyor diye biz şöyle mi demeliyiz: Şu anda da
depremler oluyor demek ki âyet depremlerden bahsetmiyor? Hayır, bu saçma bir
yorum olur. Âyet özel bir depremden bahsediyor, ki Allah bunu kendisi ifade
ediyor: Hac 1. “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kıyamet
sarsıntısı gerçekten büyük bir olaydır.”
Büyük bir olay
olduğu için depremden böyle bahsediliyor. Kütle çekim dalgalanması için de aynı
şey söz konusudur. Yine Nebe 19’da göğün kıyamet günü kapı kapı olacağından
bahsediliyor. Âyet böyle diyor diye şu an gökte kapılar yok mu? Hayır, nitekim
Allah şöyle buyuruyor: Kamer 11. “Biz de derhal, göğün kapılarını açtık.
Kapılardan nehir gibi sular aktı.”
Allah Nuh tufanı
günü bu kapıları açmıştır. Ama kıyamet günü gökte çok fazla kapı açık olacaktır
bu yüzden âyet öyle buyurmaktadır. Nebe 19’dan bahsetmişken bu âyetin ne manaya
geldiğini inceleyelim: “Gökyüzü açılır, kapı kapı olur.”
Buradaki kapıların
gökteki geçitler anlamında olduğu açıktır. Bu geçitler paralel veya başka evrenlere
geçmeyi sağlayan geçitlerdir. Kur’ân’dan anladığımıza göre Cennet’in ve
Cehennem’in de kapıları vardır. [77] A'râf 40’ta Allah şöyle buyuruyor: “Bizim
âyetlerimizi asılsız sayanlar, büyüklenip onlardan yüz çevirenler var ya, işte
onlara göğün kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğinden geçinceye
kadar cennete giremeyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!”
Bu âyetten
anlaşılıyor ki Cennet’e girmek için bu gök kapılarını kullanacağız. [78] Bu
demektir ki Cennet farklı bir evrendir nitekim Allah âyette şöyle buyuruyor: Âl-i İmrân 133. “Rabbinizin
mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler
ve yer kadar olan cennete koşuşun.”
Cennet gökler ve yer kadarsa veya
daha büyükte olabilir (bunu göğün genişlemesi hakkındaki itirazlarda
anlatmıştık [79]), bu demektir ki Cennet evrenimiz gibi bir mekandır. Yine
tefsirlerde her Cennet’in göğe sahip olduğu söyleniliyor: “İbn Abbas diyor ki:
"Her cennetin yeri ve göğü vardır.” [80]
Âyetlerde Cennet’in pek çok kapısı
olduğu söyleniliyor. [78] Buna göre her Cennet derecesi için bir geçit vardır
yani her Cennet bir evrendir. Yine alıntı yaptığım tefsirin aynı yerinde şu
âyet delil getiriliyor: Zümer 74. “Onlar da “Bize verdiği sözü yerine getiren
ve Cennet’ten bize dilediğimiz yerinde mesken kurabileceğimiz yurt bağışlayan
Allah’a hamdolsun!” diyecekler. (Bunun için) çalışıp çabalayanların ecri ne
güzel!”
Bu âyette Cennet’teki yerden
bahsediliyor. Göklere ve yere sahip olan bir mekânın evrenden farkı yoktur. Bu
âyet de Cennet’in bir evren olabileceği fikrini destekler.
Konuya geri dönersek, âyetlerde
bahsedilen geçitlerin normal kapı olmadığını şuradan anlıyoruz: Bir hadiste şöyle buyruluyor: “Bunun üzerine gökten:
"Kulum doğru söyledi. Onun altına Cennet’ten sergiler serin ve onu Cennet’ten
giydirin. Ona, cennete bakan bir kapı açın." diye bir ses gelir. O kişiye
cennetin havası ve kokulan gelir. Kabri, gözün görebileceği kadar genişler.” [81]
Kabirde Cennet’e
bakan bir kapıdan bahsediliyor. Bu şu anlama gelir: Buradaki kapı bizim
bildiğimiz bir kapı değildir, bizi ışınlandıracak geçit gibi bir şeydir. Zaten
gök kapıları olmaları bile gerçek kapı olmadığına delildir. Gökte bizim
bildiğimiz kapı mı olur? Bilim adamları bu geçitlerin nasıl olduğunu ve nasıl
oluşacağını bilmiyor ama mümkün olduğunu söylüyorlar. [82] Kur’ân’dan
anladığımıza göre kıyamet günü gök bu geçitler ile dolu olacaktır. Bu geçitler
muhtemelen yıldızların silinmesini de sağlayacaklardır: Mürselât 9. “Yıldızlar
silindiğinde.”
Âyette kullanılan
‘tumiset’ kelimesi silmek manasındadır. [83] Bu şu anlama gelir: Âyet
yıldızların patlamasından, parçalanmasından değil, onların bu evrenden
silinmesinden bahsediyor, bu da ancak gökteki geçitler ile olacaktır.
Saatin Gelişi
Kur’ân’a göre Kıyâmet’in
alametleri gelmiştir. [84] Dünya’nın şu anki durumu ve Peygamberin Kıyâmet
alametleri buna delildir. Yine âyetlere göre Kıyâmet yakındır. [85] Chicago
Üniversitesi'nde Bulletin of the Atomic Scientists dergisinin yönetici kadrosu
tarafından 1947'den bu yana belirlenen sembolik bir Kıyâmet saati kadranı
kurulmuştur. Buna ‘Doomsday clock’ adı verilmiştir yani ‘Kıyâmet saati’ ismi verilmiştir.
[86] Bu saat zaman zaman güncellenmekte. 2015'te iki, 2017'de ise yarım dakika
ileri alınarak 23:57:30'u göstermeye başlamıştır. 2020 yılında ABD ve Rusya
arasındaki Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Antlaşması'nın bitmesi, ABD ve İran
arasındaki kızışmalar ve iklim değişikliğine karşı savaşın başarısızlığı
yüzünden saat gece yarısına 1 dakika 40 saniye kalaya ayarlanmıştır. [86] Yani
Kur’ân’ın dediği gibi, Saat yaklaşmıştır. [87]
Kıyâmet Günü Güneş
Kur’ân sadece
Dünya’nın halinden değil, Güneş’in kaderinden de bahseder: Güneş dürülecektir. [88]
Bilim adamları da bu fikri desteklemektedir. [89] Güneş dürülmeden önce büyük
deve dönüştüğü için Ay’ı yutacaktır [90], denizler alev alacaktır [91], yeryüzü
kuruyacaktır [92] ve atmosferimiz sıyrılacaktır. [93] Tüm bunlar bilim
tarafından onaylanmaktadır. [89]
İnsanların Durumu
Kur’ân’da o günde
insanların durumu da ele alınmaktadır.
Saçların Ağarması
Kıyâmet günü çok kötü
bir gün olduğu için insanlar şok olacaklardır. Teorik olarak, herhangi bir ani
şiddetli şok, kaza, hastalık veya metabolizmadaki değişiklik saçın rengini
değiştirebilir, ancak hemen görünmez. Bu saç temel olarak tırnaklarınız gibi
ölür. Yine de şiddetli olumsuz olaylar, birkaç hafta sonra büyüyen yeni
saçların beyaz olmasına neden olabilir. [94-6] Kur’ân’a baktığımızda çocukların
saçlarının beyazlaşacağı belirtiliyor. [97] Dediğim gibi bunun nedeni de
Kıyâmet’in şoku olacaktır.
Gebelerin Çocuklarını Düşürmesi
Bu şok sadece saçları
beyazlaştırmayacak ama kendisi bir stres, bir korku kaynağı olacaktır. Araştırmacılar
uzun zamandır stres zamanlarında beynin kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH)
adı verilen hormon da dahil olmak üzere birçok hormon salgıladığını biliyorlar.
Geçmişte yapılan araştırmalarda, erken doğum yapan veya zayıf bebek doğuran
kadınların kan dolaşımında genellikle yüksek düzeyde CRH olduğu bulundu. Diğer
çalışmalarda stres bildiren kadınlarda bebeğin düşme riskinin arttığı belirtiliyor.
CRH, beynin fiziksel veya duygusal strese tepki olarak salgıladığı bir
hormondur ve ayrıca doğum sırasında uterus kasılmalarını tetiklemek için
plasentada ve hamile bir kadının uterusunda üretilir. Ancak bu yeni araştırma,
CRH ve diğer stres hormonlarının, özellikle alerjik reaksiyonlara neden olduğu
bilinen lokalize mast hücrelerini hedeflediği vücudun başka bir yerinde de
salınabileceğini düşündürmektedir. Mast hücreleri rahimde bol miktarda bulunur.
Stres sırasında, CRH'nin lokal salınması, bu mast hücrelerinin bebek
düşmelerine neden olabilecek maddeleri salgılamasına neden olur. [98-9] Kur’ân
bunu şu âyette ifade ediyor: Hac 2. “Onu gördüğünüz gün her emzikli kadın
emzirdiğinden geçer ve her gebe kadın yükünü düşürür. İnsanları sarhoş
görürsün. Oysa onlar sarhoş değildirler ama Allah'ın azabı şiddetlidir.”
İnsanların Kendilerini Sarhoş Hissetmesi
Kıyâmet günü öyle
korkunç olacak ki, tüm kadınlar stresten çocuklarını düşürecektir. Aynı âyette
bu korkudan insanların kendini sarhoş hissedeceği yazılmaktadır. Aşırı kaygı
durumunda beynin ‘profrontal korteks’ bölümü olumsuz olarak etkilenir. Beynin
bu bölgesi planlama, anlama, fayda-zarar hesaplaması, tepkilerin ayarlanması,
problem çözme ve karar verme mekanizmalarının gerçekleştiği yerdir. Aşırı kaygı
bu bölümü olumsuz etkilediğinden yukarıda sayılan mekanizmalar bozulur. [100] Alkole bağlı
sarhoşluk durumunda da (akut alkol alımında) beynin ‘profrontal korteks’
bölümünün gerçekleştirmiş olduğu fonksiyonların bozulduğu gösterilmiştir. [101] Alkole bağlı
sarhoşluk durumundaki insan davranışı aşırı kaygı halindeki insan davranışı ile
benzerdir. Özellikle Dünya’nın yok olması sırasında yaşanacak olayları gören ve
yaşayan insanlar sarhoş olmadıkları halde sarhoşların gösterdiği davaranışları
gösterecektir. Oradan oraya anlamsızca, sersemce koşuşacaklar, karar
veremeyecekler, düşünemeyecekler ve beyinleri şok halinde olacaktır. Yüce
Allah’ın bu ayette çok ince şekilde akut alkole alımına bağlı sarhoşluk ile
akut aşırı kaygı durumunda insanların benzer davranış göstermelerini işaret
etmesi büyük bir mucizedir. [99]
Gözlerin Kamaşması
Kur’ân’ın devamında
belirtildiğine göre o gün gözler kamaşacaktır. [102] Bu ifade, hayrete, dehşete
kapıldı; şaşırıp kaldı; dehşete kapılıp hiçbir şey göremedi; şaşkınlıktan
gözlerini kapatamadı, gözleri açık kaldı; gözleri zayıfladı; gözleri kamaştı;
gözleri dehşet ve korkudan belerdi; gözleri alabildiğine belerip dışarı
fırladı; gözleri korku ve dehşetle doldu; gözleri alabildiğince açıldı,
genişledi; korku, dehşet veya ani bir olayla karşılaştığında şaşıp kaldı,
hayrete düştü; korkudan, gördüğü bir şeye gözlerini fal taşı gibi açıp bakakaldı;
gözleri ölüm anında korkudan açık kaldı; gözleri fıldır fıldır döndü; gözleri
seğirdi; gözleri yuvalarından fırladı; gözleri yuvalarında şimşek hızı ile bir
o yana, bir bu yana döndü gibi anlamlara gelmektedir. [103] Sözcük anlamı ‘gözün
şimşek çakması’ olan deyimin, insanın ansızın tepesinde çakan şimşeğe bakıp
karşı karşıya kaldığı dehşet ve şiddet halinden mecaz olduğu, korkup dehşete
kapılmaktan kinaye olduğu, korkudan gözlerinin şimşek gibi parlamasını, şimşek
gibi çakmasını istiare-i mekniyye, mecaz-ı aklî veya mecaz-ı mürsel sanatıyla
ifade ettiği söylenmiştir. [104] Dolayısıyla deyim, Kıyâmet günü korkudan ne
yapacağını şaşıran inkârcı insanı olağan üstü bir benzetmeyle, son derece
gerçekçi, çarpıcı ve de sanatlı bir anlatımla tasvir etmektedir. [105]
İnsanların Sağır Olması
Daha önce
anlattığımız gibi Sur’a evreni sarsan bir ses olacaktır. Bu ses dağları
parçalayacaktır hatta bazı insanları öldürüp başkalarını sağır bırakacaktır.
Allah sağırlaşma konusunda şöyle buyuruyor: Abese 33. “Kulakları sağır eden o
ses geldiğinde,”
Etrafa Savrulmaları
Dağları paramparça
eden bir sesin, insanları sağır edecek kadar kuvvetli olduğunu biliriz. Hatta
böyle yüksek desibeldeki bir ses şok dalgasına dönüşür. Bu şok dalgası insanların
sağa sola savrulmasına neden olabilir: Kâri’a 4. “O gün insanlar, her biri bir
tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.”
Bu sûre, bu adı, ilk
âyetlerdeki ‘kâri’a’ kelimesinden alır. Bu kelimenin ‘kuvvetli ses çıkartacak
şekilde şiddetle vurmak’ manası vardır. [106] İnsanların kelebek gibi olması
insanların sağa sola savrulmalarını ifade eder. [107] Buna göre âyet bize
kâri’a’nın yarattığı şok dalgası yüzünden, insanların sağa sola savrulacağını
söylüyor ve bu bilimsel olarak mümkündür. Bundan sonraki âyette dağların
ufalanıp dağılmasından bahsediliyor bunu da daha önce açıkladım. Demek ki bu
âyetler apaçık şekilde Sur’a’nın çıkartacağı şok dalgasına işaret ediyorlar.
Göğün Duman Hali
Gökyüzüne geri
dönersek, Kıyâmet günü gök apaçık bir duman olacaktır. [108] Bu dumanın sebebi
ya bir volkan olacaktır ya da bir göktaşı ya da nükleer bir saldırı. [109] Yine
konumuz olan günde gök yerin üzerine düşecektir. [110] Bu pek çok şekilde
mümkün olabilir nitekim âyetteki gök ifadesinin neye işaret ettiği belli
değildir. Eğer bu âyetin atmosferden bahsettiğini söylersek, karşımıza şu iki
yorum çıkar: İlk olarak, atmosfer gazlardan oluşur. Bir gaz yoğunlaşma
sayesinde sıvı hale dönüşür. [111] Bunun en belirgin örneği su döngüsüdür. Bulutlardaki
su yoğunlaşma ile yeryüzüne düşer. [111] Aynı şeyi atmosferdeki tüm gazlar için
düşünebiliriz. Eğer bir gün Güneş yok olursa, bu gazlar soğuyup, katılaşıp
yeryüzüne düşebilir. İkinci manaya göre, atmosferdeki gazlar kütle çekim
sayesinde düşmemektedir. Eğer kütle çekim kuvveti daha fazla olsaydı atmosfer
yerin üzerine düşerdi, eğer daha güçsüz olsaydı, gazlar uzaya dağılırdı. [112] Allah
kütle çekimin gücünü sabit tutarak, atmosferin yere düşmesini engelliyor. [113]
Bu âyetteki ‘gök’
ifadesini evren olarak da ele alabiliriz. Buna göre, bu âyetin manaları
şunlardır: İlk olarak, Allah kuantum parçacığı olan gravitonları [114] Dünya’da
milyarlarca kez katlayabilir. Böylece Dünya tüm gök cisimlerini kendi üzerine
çekip hepsinin kendi üzerine düştüğü görüntüsünü verebilir. Allah’ın gücünün
her şeye yettiğine iman eden kişilerin bu soruya bu şekilde cevap vermesi gayet
de makuldür. İkinci olarak, Allah âyetinde göğü yerden ayırdığını söylüyor.
[115] Buna göre göğün yer ile birleşmesini önleyen bir
mekanizma var. Bu mekanizma karanlık enerjidir. Karanlık enerji evreni hızla
genişleterek göklerin ve yerin bitişmesine engel oluyor. Fakat Kıyâmet günü
evren kendi içine çökerek gökler yerle birleşince, Dünya’dan bakan bir insana
göre gökler yere düşmüş gibi olacaktır. Bu âyette ‘gök’ ifadesinin ‘göktaşı’
manası da olabilir nitekim Arapçada ‘sema’ (gök) kelimesi, üstümüzde olan her
şey için kullanılır. [116] Tabi bunun illa göktaşı olmasına gerek yok. Bu Ay da
Güneş de başka bir gezegen de olabilir. Eğer sema kelimesinin üstümüzdeki her
şey olacağı manasını reddedenler olursa, biz şöyle deriz: Bu âyetteki gök göktekilerden
bahsediyor olabilir. Tıpkı Yûsuf sûresinde ‘kent’ denilirken ‘kentin halkı’ kastedildiğinde.
[117]
Nâzi’ât Sûresinde Kara Delik
Kara delik konusuna
geri dönersek, bir yıldır anlamaya çalıştığım âyetler var. Bu âyetler Nâzi’ât sûresinin
başında bulunuyor: “Bir batırışla (gark) söküp çıkanlara, çekenlere (nâzi’ât); usulca,
yumuşakca (neşt) çekenlere (nâşitât); bir yüzüşle (sebh) yüzüp gidenlere
(sâbihât); bir üstün gelişle (sebk) yenip bozguna uğratanlara (sâbikât); bir emri (emr)
düzenleyip tertip edenlere (muddebirrât).” [118]
Bu âyetler hakkında
pek çok görüş nakledilmiştir fakat ben bu âyetleri ilk gördüğümde aklıma hemen
kara delikler geldi. Kara deliklere nasıl işaret ettiğine bakmadan önce bu
âyetteki kelimeleri inceleyelim. İncelemeden önce bu âyetleri bükmediğimizi
göstermek için Elmalılı’nın şu sözünü aktaracağım:
“Bu
beş âyetten ile âyetleri, kapsamış oldukları nâzi, ğark, nâşit ve neşt
kelimelerinin lugat bakımından farklı mânâları gösteren müşterek lâfızlardan
olmaları nedeniyle her biri birçok mânâ ifade etme ihtimalinden dolayı, bunları
meâlde sade bir mânâ ile terceme etme imkânı yoktur. Bu nedenle bunları mümkün
olabildiği kadar tefsir sûretiyle anlamaya çalışmak gerekir.” [119]
İlk âyetteki ‘gark’ (غرق)
kelimesi ‘batırma’ anlamına gelmektedir. [119-120] ‘Nâzi’ât’ (نزع) kelimesi ise
‘söküp çıkarmak, çekmek’ anlamındadır. [119, 121] ‘Nâşitât’ ve ‘neşt’ (نشط)
kelimeleri ‘usulca çekmek’ anlamındadırlar. [122] ‘Sâbihât’ ve ‘sebh’ (سبح)
kelimeleri ‘yüzmek’ anlamındadırlar. [119, 123] ‘Sâbikât’ ve ‘sebk’ (سبق)
kelimeleri ‘öne geçmek’, ‘geride bırakmak’, ‘üstün gelmek’ anlamındadırlar.
[124] Son olarak da ‘muddebirrât’ (دبر) kelimesi ‘tedbir etmek’, ‘düzenlemek’
mânâsındadır. [125] Bu mânâlara göre, âyetlerin bahsettiği şey: Çekmektedir.
Çekmesiyle birlikte söküp koparmaktadır. Söktüğü şeyleri batırmaktadır. Kolayca,
usluca çekmektedir. Bir ortamda yüzmektedir. Hareketlidir. Rekabet ortamı
oluştuğunda üstün gelmektedir. Yenip bozguna uğratmaktadır. Aynı zamanda
kendisine düzenleyip tertip etmek olan bir emir verilmiştir. Yemin edilen şeyin
kara delikler olduğu açıktır. Kara deliğin özelliklerine tek tek bakarak bunu
netleştirelim:
Bir batırış ile çekip
sökmek: Kara delikler uzay zamanı o kadar çekip bükerler ki ışık bile kendilerinden
kaçamaz. Bu nedenle görülemezler. Kara delikler karşılaştıkları şeyleri
oluşturan maddeleri ait olduğu yerden çekerek sökerler ve batırırlar. Kara
deliklerin maddeleri söküp çektiklerini, maddeleri dibe çeker gibi
batırdıklarını biliyoruz. Bu dibe dalıştan hiçbir şey kurtulamaz. [126]
Kolayca, usulca
çekmek: Kara delikler iki tiptir. İlk tipler maddeyi şiddetle söküp çeker,
ikinciler ise usulca, yavaş yavaş çekerler. Kozan Demircan bu konuda şöyle
buyuruyor:
“Konumuz
açısından aktif olmayan bir süper kütleli kara deliği ele alalım. Bu kara delik
sürekli madde yutmadığı için sarmallar çizerek içine düşen ve X ışınları yayan
milyonlarca derece sıcaklıktaki ölümcül bir gaz diskiyle kuşatılmış değildir.
Pasif süper kütleli kara delikler yalnızca Hawking radyasyonu yayıyor. Ancak
bunların çapı 800 milyon ila 1 milyar km, yani buradan Jüpiter’e kadar.
Dolayısıyla yüzey alanı çok geniş ve metrekareye düşen Hawking radyasyonu
sınırlı. İşte Şirin olay ufku böyle soğuk olan bir kara deliğin içine düşseydi
hiç zarar görmezdi. Kara deliğin merkezindeki tekilliğe ulaşması haftalar
sürerdi. Kara delik aktif olmadığı için iç olay ufku, yani tekilliğin
çevresindeki bölge de radyasyon saçmazdı. […] Şirin en ufak bir sarsıntı
geçirmeden düşüyor, çünkü Einstein’ın dediği gibi serbest düşüş halinde; yani
ne hızlanıyor ne de yavaşlıyor: Süper kütleli kara delik, Şirin’i yıldız
kütleli dönen bir kara delik gibi şiddetle çekiştirmiyor. […] Einstein’ın
görelilik teorisi gereğince Şirin de süper kütleli kara deliğin ufkundan zarar
görmeden, hızlanmadan ve ısınmadan geçmek zorunda. Yoksa serbest düşüş ilkesine
aykırı davranmış olur ve bu da Einstein’ın tadını kaçırır.” [127]
Şiddetli
çekiştirmeyen bir şey usulca çeker, buna göre âyetler iki tip kara deliğe
işaret ediyor.
Yüzmek: Kara delikler
evrenin içinde yüzmektedirler nitekim evren bir deniz gibidir. [128]
Rekabet ortamı
oluştuğunda üstün gelmek: Kara delikler rakiplerine karşı asla yenilgiye
uğramazlar. Her zaman galip-üstün gelirler. Yenip bozguna uğrattılar.
Kendilerinden milyonlarca kat daha büyük olan yıldızlarla karşılaştıklarında
bile onlara üstün gelirler ve onları kendilerinde çekerek yok ederler, bozguna
uğratırlar. İki kara delik karşılaştığında ise birleşerek daha büyük bir kara
delik oluştururlar. Yani yine bir yenilgiye uğramazlar. Evrende kara deliklere
üstün gelecek herhangi bir yapı ön görülmemiştir.
Düzenleyip tertip
etmek: Galaksilerin merkezinde yer alan dev kara deliklerin evrendeki yaşamın
oluşması için olmaz ise olmaz yapılar oldukları artık kesin olarak biliniyor.
Galaksiler oluşmadan önce dev kara delikler oluşmuştu. Bu kara delikler
karşılaştıkları gazları çekip döndürerek ilk galaksileri oluşturdular. Bu dev
kara deliğin etrafında dönen gazlar sıkışarak yıldızları oluşturdu. Güneş’imiz
ve etrafında dönen gezegenler de bu şekilde oluşmuştur. Samanyolu galaksimizin
merkezinde de dev bir kara delik var. Bu dev kara delikler Allah’ın kendilerine
verdiği görevi-emri yerine getiriyorlar. Galaksileri düzenleyip tertip ediyorlar,
design ediyorlar, tasarlıyorlar. [129]
Tüm bu âyetler bize
kara deliklerden bahsedildiğini gösterdiler. Peki tüm bu yeminler ne için
yapılıyor? Bunu öğrenmek için hemen sonraki âyetlere bakalım: “O gün, sarsan
(râcife) sarsacak. Ardından bir diğeri izler.”
Daha önce açıkladığım
gibi kasemler bir şeyin başka bir şeyin delili olduğu için yapılır. Buna göre
kara delikler Sur’a’nın yaratacağı artarda olan sarsıntılara sebep olacaktır. Âyetteki
‘râcife’ kelimesi ‘müthiş bir ses’ anlamındadır. [130] Bunu sesin ne olduğunu Sur’a
bölümünde işledik. Kara deliklerin ses dalgaları veya kütle çekim dalgaları dünyamızı
sallayacaktır.
Yerin Parçalanması, Atomize Edilmesi
Dünya’nın sonu sadece
bir sarsıntı ile bitmiyor ama belirtildiğine göre Dünya dağlarla birlikte ufalanıp
zerrelere ayrılacaklardır: "Yer ve dağlar yüklenilip de tek bir ufalanma
ile ufalandıkları zaman,” [131]
Bu âyetteki
‘yüklenilip’ ifadesi dağların ve yerdekilerin içindekilerle yüklenmesini ifade
eder. [132] Sonraki ifade ise dağların ve yerin un ufak olması anlamındadır.
[132-3] Peki bu nasıl olabilir? Daha önce açıkladığımız gibi karanlık enerji
evreni parçalayacaktır yani bu Dünya’nın parçalanması anlamına da gelir. Un
ufak ifadesi de bu anlamdadır.
Fırkalara Ayrılma, Birbirini Öldürme, Deprem, Gökten Recm
İşaretler bununla bitmiyor.
Allah En’âm sûresinde şöyle buyuruyor: “De ki: “Allah size üstünüzden veya
ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi muhalif gruplara ayırıp
birbirinize güçlerinizin acısını tattırmaya kâdirdir.” Bak, anlasınlar diye
âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz!” [134]
Muhammed Bilal Nâdir
bu âyet hakkında şöyle buyuruyor:
“Sûre-i
En’âm, Âyet 65’te dört durum vardır. Hepsi de azap olup mutlaka meydana
gelecektir. İkisi Resûlullah (s.a.w.)’in vefâtından yirmi beş yıl sonra meydana
gelmiştir. Müslümanlar fırkalara ayrılmış ve birbirlerine sıkıntı
çektirmişlerdir. Diğer ikisi de mutlaka meydana gelecek. Bu da hasf (deprem ile
yerle bir olma) ve semadan recm şeklinde olacaktır.” [135]
Müfessirin dediği
gibi bu âyette 4 tane işaret vardır. İlk ikisi tefsirde işlenmiştir. Biz
konumuz olan son ikiye bakalım: İlkini daha önce izah ettik. Bu Sur’a’nın
oluşturacağı şok dalgaları ile olacaktır. İkincisi ise göktaşlarına işaret
olabilir veya Nadîr’in dediği gibi bunlar gökten atılan atom bombaları
olabilir. İlk iki azap birbiriyle bağlantılı olduğu için son iki de bağlantılı
olabilir. Buna göre göktaşının veya atom bombasının yeryüzüne çarpması depreme
neden olacaktır. Bu recmin atom bombalarına işaret ettiğine başka bir delil de
şu hadis: “Bu ümmetin sonunda yere geçme, diğer hayvanların şekline döndürülme
ve patlama hâdiseleri vardır.” Hz. Âişe dedi ki: ″Yâ Resûlallah! Aramızda sâlih
insanlar olduğu halde yine helâk olur muyuz?” dedim. Buyurdu ki: ″Evet, çirkin
durumlar ortaya çıktığı vakit.” [136]
Hadisteki ‘patlama’
göktaşı olabilir ama insanlar genelde patlamayı bombaya atfettiği için atom
bombalarından bahsedilmesi daha olası.
Aynı hadiste ‘yere
geçirme’ konusu açılıyor. Bu konuda pek çok âyet [137] vardır ve bunlardan en
dikkat çekicisi şöyle: “Göktekinin sizi yerin dibine batırmayacağından emin
misiniz? Bir de bakarsınız yeryüzü sallanıp çalkalanmaktadır (temûr).” [138]
Âyetteki ‘temûr’
kelimesi ‘dalgalanma’ mânâsındadır. [76] Peki yere geçirilmemizin yeryüzünün
dalgalanması ile ne alakası var? Bilindiği gibi Dünya farklı katmanlara
ayrılmaktadır. [139] En üst katman litosferdir. [140] Litosfer katı bir yapıya
sahiptir ve kendisi mantonun (sıvı magmanın) üzerinde yüzmektedir. İnsanların
yere geçirilmesi ve yeryüzünün dalgalanması yer kabuğunun bazı kısımlarında
çöküşlerin oluşması ve bazı kısımların da coşmuş bir denizdeki yüzen bir gemi
gibi dalgalanıp çalkalanacağıdır. Bu çalkalanışa magmayı ısıtan jeo-nötrinolar
ve çok derinlerde oluşan sıcak gazlar sebep olacaktır. [141-144] Bilim ve
Yaratılış Ağacı bu konuda şöyle buyuruyor:
“2013
yılında yapılan bir araştırma ise katı çekirdeğin dış sınırının 6000 derece
olduğunu ve bunun beklenenden 1000 derece daha fazla olduğunu göstermişti. [145]
2015 yılında ise nötrinoların yaptığı sıcaklık artışının beklenenden fazla
olduğu bildirildi. [146] Araştırmalar kabuk hareketlerini sağlayan ana itici
gücün yer altındaki sıcaklık olduğunu ve bu sıcaklığın çok artmasının ise yer
küresini kaynayan bir hale döndürebileceğini gösteriyor. [147]” [148]
Bu kaynama plakaların
kırılıp yerin magmaya batmasına yol açacaktır. Yerin bazı kısımları ise bu
magma denizinin üzerinde yüzecektir, dalgalanacaktır. Yukarda verdiğimiz Hakkâ
14’ün farklı bir mânâsına göre yer ve dağlar kaldırılıp birbirine
çarpıştırılacaklardır. Çekirdeğin aşırı ısınması sonucu yer kabuğunun her
yerden kırılıp yerin dibine batarken uçlarının havada birbiri ile çarpışması,
birbirinin üstüne binmesi, dağların birbirine çarpışması kaçınılmazdır ve 2012
adlı filmde bu senaryo işlenmiştir. Kur’ân yer kabuğunun bir sıvı üzerinde
olduğunu nasıl bildi? Yine Allah âyetlerde dağların Kıyâmet günü yürütüleceğini
söylüyor. [149] Yani yer kabuğu parçalanınca kıtaların ve dağların yüzme hızı
artacaktır.
Denizlerin Birleşmesi
Bu yarıklardan magma
da çıkacaktır bu da denizleri ısıtacaktır. Bu ısıma sonucu deniz seviyesi
yükselecektir nitekim bir şey ne kadar ısıtılırsa o şeyin hacmi o kadar yükselir.
[150] Bu olaya ‘genleşme’ adı verilir. Küresel ısınma yüzünden denizlerin
yükselmesinde en büyük sebep budur. [151] Denizlerin seviyesi yükseldikçe
denizler bir araya getirilecektir ve en sonda tüm yeryüzü denizle kaplı
olacaktır. Kur’ân bu konuda şöyle buyuruyor: “Denizler birbirine katıldığı (fuccirat)
zaman,” [152]
Bu anlam pek çok
müfessir tarafından nakledilmiştir. [153] Bu âyetin ikinci bir mânâsı da
denizlerin fışkırmasıdır nitekim ‘fuccirat’ kelimesi ‘fışkırma’ kökünden gelir.
[154] Peki bu nasıl olabilir? Bilim adamları magma altında su okyanusu
bulmuştur. [155-158] Allah yeri yararak bu okyanustan su fışkırtacaktır.
Kıyâmet Alametleri
Kur’ân’dan çıkıp
hadislere yönelim şimdi. Hadislerde pek çok Kıyâmet alameti söylenmektedir. Biz
burada sosyolojik ve dini alametlerden bahsetmeyeceğiz. Pozitif bilimlerle
alakalı olanlara bakacağız. Peygamber efendimiz Güneş’in batıdan doğacağını [159],
insanların vücutlarında şekil bozukluğu olacağını [160] söylüyor. Peki bunlar
nasıl olabilir? İkinci hadise nükleer bombaları yüzünden olabilir nitekim
radyoaktif maddeler insanın genetiğini değiştirebilir. [161] İlk hadise ise
Dünya’nın kutuplarının değişmesi ile mümkün olabilir. Peki bu nasıl mümkün
olur? Bir meteorit Dünya’nın eksen eğikliğini değiştirebilir nitekim daha
önceden Uranüs’ün eksen eğikliği çok küçük bir derecede iken, büyük bir meteor
onun eksen eğikliğini 97 dereceye yükseltti. [162] Buna göre daha büyük bir
darbe gezegenin tamamen ters dönmesine neden olabilir. Yine Venüs’ün eksen
eğilimi 177 derecedir. Bunun muhtemel nedeni meteor darbesidir. [163] Bilim ve Yaratılış
Ağacı başka bir seçenek sunarak şöyle buyuruyor:
“NASA
resmi sitesindeki bir başka ilginç tespite göre ise Dünya’nın ikliminin
değişmesi bile Dünya’nın tersine dönmesini ve Güneşin artık batıdan doğmasını
sağlayabilir. Bu olayın mekanizması ise şöyle açıklanıyor: Atmosferdeki El Nino
gibi şiddetli rüzgârlar Dünya üzerine bir tork uyguluyor. Eğer doğru
noktalardan yeterince güçlü hava basınçları oluşursa Dünya’yı önce yavaşlatıp
sonra tersine dönmesini sağlayabilir.” [164-165]
Tüm bu işaretlerden
sonra bazı art niyetliler bunları reddetmek için saçma sapan iddialar
sunacaklardır. Biz de bunlara cevap verelim.
İddia I: Dünya büyük
yırtılma senaryosu ile parçalanırsa, Allah sol eline Dünya’yı alıp nasıl ‘bugün
Melik kim?’ diyebilir? Parçalanmış bir şeyi nasıl tutsun?
Cevap: İlk olarak,
Allah’ın sol elinde Dünya’nın olması bizim bildiğimiz bir şey değildir.
Allah’ın eli tamamen mecazî bir ifadedir. Dünya’nın parça parça olması Allah’ın
onu bir elde tutmasına engel değildir nitekim bir hadiste bir Yahudi Peygambere
gelip dağların Allah’ın bir parmağı üzerinde olduğunu söylüyor ve bunu sular,
ağaçlar ve yaratıklar için de tekrarlıyor. [166] Bakın tüm dağlar yapışık
olmadığı halde, tüm yaratıklar bir tek canlıyı oluşturmadığı halde Yahudi
hepsinin bir tek parmak üzerinde olduğunu söylüyor. Belirtmek gerekir ki
Peygamber bu olaya gülümseyerek Yahudi’nin dediğini tasdik etmiştir.
İkinci olarak, evren
kendi içine dürüldüğünde Dünya’nın parçacıkları birbirlerine yaklaşacağı için
Allah en sonda bu toplanan şeylerini sol eline alıp bunu söylemiş olabilir.
İddia II: Dünya
parçalanacaksa, Allah ‘Dünya’ kelimesini nasıl kullanabilir?
Cevap: Ben
bilgisayarımı paramparça etsem sonra da bunu çöpe atsam. Bir arkadaş gelip bana
‘bilgisayarı ne yaptın?’ dese ve ben ona ‘çöpe attım’ desem, ben hata mı yapmış
olurum? Hayır, herkes ne demek istediğimi anlar. Bu örnekler çoğaltılabilir.
Evimi kendim inşa etsem ve bana bunun kime ait olduğu sorulsa, ben o kişiye
evim hala inşa edilmediği halde ‘benim evim’ desem, bu hatalı bir cümle mi
olur? Hayır, bu bir üslup şeklidir. Aynı şey iddia için geçerli. Allah bir
noktaya Dünya’nın tüm parçacıklarını toplayacaktır.
İddia III: Belirtildiğine
göre biz dümdüz bir Dünya’da tekrar diriltileceğiz. Hadislerden ve Kur’ân’dan
anlaşıldığına göre bu Dünya şu anki mevcut Dünya’dır. Eğer göklerin dürülmesi,
bir içe çökme ise biz nasıl aynı Dünya’da diriltileceğiz? Bu Dünya zaten yok olmuş
olmayacak mı?
Cevap: Başta denilen
şey doğrudur. Bu Dünya’da diriltileceğimize dair pek çok hadis sunulabilir ama
burada bu konu hakkında delilleri pas geçeceğiz. Önemli olan konuya dönersek
cevabımız şöyle olur: İlk başta dünyamız dümdüz bir yere dönecektir. Sonra bu
yerde biz diriltileceğiz. Bundan sonra biz Sırat köprüsünde iken Allah evreni
dürecektir nitekim Âişe (r.a.) bir hadiste şöyle buyuruyor:
“Ey
Allah’ın Rasülü: “Yeryüzü bunca genişliğine ve büyüklüğüne rağmen, kıyamet günü
o allah’ın eli altında olacaktır. Gökler de O’nun sağ elinde toplanıp
dürülecektir.” Zümer 67 âyetinde Rabbimiz böyle buyurur. O günde mü’minler
nerede bulunacaklardır? Dedim. “Cehennem üzerindeki Sırat üzerindedir ey Âişe”
buyurdular.” [167]
Buna göre ortada
hiçbir çelişki yoktur.
İddia IV: Allah bir
âyetinde göğün bulutla tarafından yarılacağını söylüyor. [168] Bu nasıl mümkün
olabilir?
Cevap: Bu âyet şöyle tercüme
edilebilir: “O gün gök parçalanarak beyaz bulut kümelerine dönüşür ve melekler
bölük bölük inerler.”
Bu meali şu tefsirler
destekleyebiliriz:
“Yüce
Allah bu ayetlerde kıyametin dehşetinden bahsediyor ve o gün olacaklardan haber
veriyor. Kıyamet günü gök param parça yarılacak, yarılan gökten gözleri kamaştıracak
nurlar, bulutlar halinde görünecek ve melekler oradan inip, haşr alanındaki
herkesi çepeçevre kuşatacaklar. Sonra Yüce Rab kulları arasında hükmünü
verecektir. Bu hüküm sonucunda kimleri cennete, kimileri ise cehenneme
gidecektir.” [169]
Buna göre Allah
evreni atomlara ayırınca her şey bulut görünümü verecektir. Bu da âyetlerde
bahsedilen yarılmanın bir şeyi ikiye bölme olmadığını gösteriyor.
Kaynaklar:
1.
http://www.bbc.com/earth/story/20150602-how-will-the-universe-end
2.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Big_Bounce
3.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Mort_thermique_de_l%27Univers
4.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Big_Rip
5.
https://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/379/CokOk/10153/Mete-Firidin/Kevkeb
6.
https://www.kozmikanafor.com/evrenin-sonu-nasil-gelecek/;
7.
Vehbe Zühaylî, Tefsirü’l-Münir, c. 15, s. 86.
8.
Kamer, 54/1; Meryem, 19/90.
9.
Vehbe Zühaylî, a.g.e., c. 8, s. 400.
11.
https://tr.wikipedia.org/wiki/B%C3%BCy%C3%BCk_Patlama
13.
https://khosann.com/yasadigimiz-evren-nasil-yok-olacak/
14.
İbnü’l-Cevzî, Zadü'l-Mesir fi
İlmi't-Tefsir, Mürselât,
77/1-6 tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî,
Mefâtîhu’l-gayb, Mürselât, 77/1-6 tefsiri.
15.
Celal Yeniçeri, Uzay Ayetleri Tefsiri, “Göklerin Düzen ve Dengesini
Kaybedip Parçalanmaları” maddesi.
17.
https://en.wikipedia.org/wiki/Big_Rip
18.
https://phys.org/news/2014-06-higgs-boson-universe-collapse.html
22.
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1631070515001401
23.
https://www.frontiersin.org/articles/10.3389/fspas.2018.00050/full
24.
Hans Wehr 4th ed., s. 674 (of 1303).
25.
http://m.kuranmeali.eu/Mufredat/index.php?p=653
26.
https://www.youtube.com/watch?v=4_aOIA-vyBo
27.
https://www.universetoday.com/37018/big-crunch/
28.
İsmail Hakkı Bursevî,
Rûhu’l-beyân, Zümer,
39/67 tefsiri.
29.
Kurtûbî,
Câmiʿli-ahkâmi’l-Kurʾân, Zümer, 39/67 tefsiri; İbn Kesîr,
Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, Zümer, 39/67 tefsiri.
30.
Celal Yeniçeri, a.g.e., “Kâinatın Genişlemesi - Yaratılışta Süreklilik ve
Göklerin Çapında Daralma” maddesi.
31.
Kurtubî, a.g.e., XI/347-348.
32.
Zemahşerî, Keşşaf, c. 5, s. 980.
33.
Al Mawrid, Arabic Dictionary, s. 733.
34.
Mürselât, 77/3.
35.
Mahmut Toptaş, Şifa Tefsiri, Enbiyâ, 21/104 tefsiri.
36.
Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı
Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri, Enbiyâ, 21/104 tefsiri.
37.
Hans Wehr 4th ed., page 159 (of 1303).
38.
Mâtürîdî, Teʾvîlâtü’l-Kurʾân, Hâkka, 69/16 tefsiri.
39.
Kurtubî, a.g.e., Mürselât, 77/9 tefsiri.
40.
https://www.space.com/34928-the-universe-is-flat-now-what.html
41.
Ali Küçük, Besâiru'l-Kur'ân, Enbiyâ, 21/104 tefsiri.
42.
Beyzâvî, Envârü’t-tenzîl ve
esrârü’t-teʾvîl, Enbiyâ,
21/104 tefsiri.
43.
İbn Kesîr,
Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, Enbiyâ, 21/104 tefsiri.
44.
Hans Wehr 4th ed., page 378 (of 1303).
45.
Benzer âyetler: Ankebût, 29/19; Rûm, 30/11, 27; Büruc, 85/13.
46.
Dict. and Glos of Quran by
Penrice, s. 55; Lanes Lexicon, s. 1027; Celâleddin es-Suyûtî ve Celâleddin
el-Mahallî, Celâleyn, Enbiyâ, 21/30 tefsiri; Beyzâvî, a.g.e., Enbiyâ, 21/30
tefsiri; Taberî, Câmiu’l-Beyân, c. XVI, s. 254.
47.
Enbiyâ, 21/31.
48.
Hûd, 11/41.
49.
Celal Yeniçeri, a.g.e., “Gökadalar-Aknoktalar ve Karanoktalar” maddesi.
51.
Müslim, Câmiʿu’s-sahîh,
Kıyâmet’in, Cennet ve Cehennem’in sıfatı, 2788a; Benzer rivâyetler: Müslim,
a.g.e., Kıyâmet’in, Cennet ve Cehennem’in sıfatı, 2787, 2788b, 2788c.
52.
Elmalılı, Hak Dini Kur'ân
Dili, Zümer, 39/67 tefsiri.
53.
Buhârî, Câmiʿu’s-sahîh,
Tevhîd, 19; Müslim, Câmiʿu’s-sahîh, Kıyâmet’in, Cennet ve Cehennem’in
sıfatı, 2788a; Ebû Dâvûd, Es-Sünen, Sünnet, 19, 4732.
54.
Tekvîr, 81/2.
55.
Ebüssuûd, İrşâdü’l-ʿakli’s-selîm, Tekvîr, 81/2 tefsiri. Bahsi geçen âyet: Enbiyâ,
21/98.
56.
https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/03/kara-delikler-ve-solucan-delikleri.html
57.
Sebe, 34/3; Fussilet, 41/5.
58.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Aristoteles_fizi%C4%9Fi
59.
https://www.livescience.com/65299-how-will-the-universe-end.html
60.
https://khosann.com/evreni-yok-eden-vakum-kopukleri-var-mi/
61.
https://youtu.be/ijFm6DxNVyI
62.
Fâtır,
35/41; Benzer âyet: Rûm, 30/25.
63.
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eok_dalgas%C4%B1
66.
https://skyandtelescope.org/astronomy-news/black-hole-sound-heats-a-galaxy-cluster/
67.
Benzer âyet: Mülk, 67/7.
68.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Bourdonnement
69.
Ankebût, 29/57.
70.
Yâsîn, 36/51.
71.
Ebüssuûd, a.g.e., Kehf, 18/99 tefsiri.
72.
Buhârî, a.g.e., Ezan, 2, (604).
73.
Sur’a
hakkındaki bölüm, belirtilen linkten istifade edilmiştir: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/11/sura-ufleme-kara-deliklerin-sesi/
74.
Nisâ,
4/53, 124.
75.
https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCtle%C3%A7ekimsel_dalga
76.
https://www.almaany.com/tr/dict/ar-tr/dalgalanmak/
77.
Hicr, 15/43-44; Sâd, 38/50; Zümer, 39/71-73.
78.
Vehbe Zühaylî, a.g.e., c. 4, s. 497.
79.
https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/01/evrenin-genislemesi.html
80.
Vehbe Zühaylî, a.g.e., c. 6, s. 393.
81.
Taberî, a.g.e., A'râf,
7/40 tefsiri.
82.
http://okyanusum.com/belgesel/paralel-evrene-seyahat-edebilir-miyiz/
83.
Nisâ, 4/47; Yâsîn, 36/66; Kamer, 54/37; Râgib
El-İsfahâni, Müfredat, t-m-s (طمس) maddesi, s. 640-1.
84.
Muhammed, 47/18.
85.
Enbiyâ, 21/1; Şûrâ, 42/17; Necm, 53/57; Kamer, 54/1.
86.
https://fr.wikipedia.org/wiki/Horloge_de_la_fin_du_monde
87.
Doomsday clock saati hakkındaki bölüm, belirtilen linkten istifade
edilmiştir: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2021/02/kiyamet-nasil-kopacak/
88.
Tekvîr, 81/1.
89. Detaylı okuma için: https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/01/kuranda-gunes-ve-ay.html
90. Kıyâme, 75/8-9.
91. Tekvîr, 81/6; İnfitâr, 82/3.
92. Kehf, 18/8.
93. Tekvîr, 81/11.
94. https://www.theregister.co.uk/2006/09/29/the_odd_body_shock_hair/
95. ZHANG Bing, Hyperactivation
of sympathetic nerves drives depletion of melanocyte stem cells, 22 Ocak 2020.
[İnternetten okuma için: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/31969699/]
96. https://kuranmucizeler.com/saclari-agarmis-cocuklar
97. Müzzemmil, 73/17.
98. https://www.webmd.com/baby/news/20030605/how-stress-causes-miscarriage
100. PARK Junchol, Anxiety Evokes
Hypofrontality and Disrupts Rule-Relevant Encoding by Dorsomedial Prefrontal Cortex
Neurons, 26 Mart 2016. [İnternetten okuma için: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26985040/]
101. ABERNATHY Kenneth, Alcohol
and the Prefrontal Cortex, 2010, International Review of Neurobiology, 91:289-320.
[İnternetten okuma için: https://www.researchgate.net/publication/46123738_Alcohol_and_the_Prefrontal_Cortex]
102. Kıyâme, 75/7.
103. Fahrüddîn
er-Râzî, a.g.e., XXX, 193-194; Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 190-191.
104. Âlûsî, Rûhu’1-Meânî, XVI,
239; İbn Âşûr, Tefsîru't-Tahrîr
ve't-Tenvîr, XXIX, 344; Elmalılı, a.g.e., Vlll, 5477.
105. KOÇAK Süleyman, Kıyâmet Suresi'ndeki
Belâgî ve Lugavî İncelikler, 2010. [İnternetten okuma için: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/221354]
106. İsmail
Hakkı Bursevî, a.g.e., Kâri’a, 101/1 tefsiri.
107. Taberî, a.g.e., 24/574;
GÜLER Nurdane, Kur’ân’da Kozmik Kıyamet ile Hesap Gününün İç İçeliği ve Yoruma
Etkisi, s. 7-8, 10. [İnternetten okuma için: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1254439]; SAV Adem, Kâri’a Sûresi Bağlamında Kıyâmet Sahneleri,
s. 68, 71, 93. [İnternetten okuma için: https://tezarsivi.com/karia-suresi-baglaminda-kiyamet-sahneleri]
108. Duhân, 44/10-11.
109. Detaylı okuma için: https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/04/kyamet-alameti-gogun-duman-olmas.html
110. Hac, 22/65.
112. https://bilimfili.com/atmosfer-neden-uzaya-kacmiyor
113. İkinci mana, belirtilen linkten istifade edilmiştir: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2018/08/56-kuran-gogu-dusmekten-koruruz-diyor-peki-bilim-ne-diyor/
114. https://fr.wikipedia.org/wiki/Graviton
115. Enbiyâ, 21/30.
116. Fahrüddîn er-Râzî, Allah’ın
Aşkınlığı, İz yayıncılık, Çeviren: İbrahim Coşkun, s. 51; s. 51; Râgib
El-İsfahâni, Müfredat, s-m-v (سمو) maddesi, s. 516.
117. Yûsuf, 12/82.
118. Nâzi’ât, 79/1-5.
119. Elmalılı, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri.
120. Hans Wehr 4th ed., page 786 (of 1303); Râgib
El-İsfahâni, Müfredat, g-r-k (غرق) maddesi, s. 752-3; Ömer Nasuhi Bilmen,
a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Kurtubî,
a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri.
121. Hans Wehr 4th ed., page 1120 (of 1303); Râgib
El-İsfahâni, Müfredat, n-z-a (نزع) maddesi, s. 1045; Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Kurtubî, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5
tefsiri.
122. İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, (نشط) Lanes Lexicon, s. 2796-7; Beyzâvî, a.g.e., Nâzi’ât,
79/1-5 tefsiri; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5; Kurtubî, a.g.e.,
Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Ömer Nasuhi Bilmen,
a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Fahrüddîn
er-Râzî, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Mevdûdî,
Tefhîmü’l-Kurʾân, Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Zemahşerî, a.g.e., Nâzi’ât,
79/1-5 tefsiri
123. Enbiyâ, 21/33; Yâsîn, 36/40;
Râgib
El-İsfahâni, Müfredat, s-b-h (سبح) maddesi, s. 475; Beyzâvî, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; İbnü’l-Cevzî,
a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5; Seyyid Kutub, Fî
Zılâli’l-Kurʾân, Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri;
Ömer Nasuhi Bilmen, a.g.e., Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri; Kurtubî, a.g.e.,
Nâzi’ât, 79/1-5 tefsiri.
124. Hans Wehr 4th ed., page 459 (of 1303); Râgib El-İsfahâni, Müfredat, s-b-k (سبق) maddesi, s. 478.
125. Yûnus, 10/3, 31; Ra’d, 13/2; Secde, 32/5; Râgib El-İsfahâni, Müfredat, d-b-r (دبر) maddesi, s. 374; Hans Wehr 4th ed., page 312 (of
1303).
126. "PGC 043234 galaksisinin merkezinde yer alan dev
kara deliğin güçlü gelgit dalgaları, önce yuvarlak yıldızı bir kenarından
çekiştirerek “fiyonk makarna” gibi büktü. Sonra da deforme edip parçaladı ve
yıldızdan kopan gaz katmanlarını çatala sarılan spagettiyi emer gibi çekip
yuttu." : https://khosann.com/kara-deliklere-giris-2-super-kutleli-kara-delik-yildizi-nasil-yuttu/
127. https://khosann.com/kara-deliklere-giris-1-10-adimda-kara-delige-dusen-astronota-ne-olur/
128. Detaylı açıklama için: https://isvicredekiisik.blogspot.com/2021/02/evrenin-yaratls.html
129. Nâzi’ât sûresindeki incelikler belirtilen linkten
alınmıştır: https://kuranmucizeler.com/naziat-suresi-ve-kara-delikler
130.
Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., XXXI/34.
131. Hâkka, 69/14.
132. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Hâkka, 69/14 tefsiri.
133.
Fahrüddîn er-Râzî, a.g.e., Hâkka, 69/14 tefsiri.
134. En’âm, 6/65.
135. Muhammed Bilal Nâdir, Tefsîr-i
Nâdirî, En’âm, 6/65 tefsiri.
136. Sünen-i Tirmizî, Fiten 21; Ahmed b. Hanbel,
Müsned, 6235.
137. Nahl, 16/45; İsrâ, 17/68; Sebe, 34/9.
138. Mülk, 67/16.
139. https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya
140. https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCnya%27n%C4%B1n_yerkabu%C4%9Fu
141. Lawrence Berkeley National Laboratory, How the Earth
stops high-energy neutrinos in their tracks, 22 Kasım, 2017. [İnternetten okuma
için: https://phys.org/news/2017-11-earth-high-energy-neutrinos-tracks.html]
142. https://en.wikipedia.org/wiki/Radiogenic_nuclide#Radiogenic_heating
143. https://en.wikipedia.org/wiki/Geoneutrino
144. Bezrukov, L. B., Kurlovich, A. S.,
Lubsandorzhiev, B. K., Mezhokh, A. K., Morgalyuk, V. P., Sinev, V. V., &
Zavarzina, V. P. (2018). Geo-Neutrinos and the Earth’s Internal Heat Flux.
Physics of Particles and Nuclei, 49(4), 674-677. [İnternetten okuma için: https://link.springer.com/article/10.1134/S1063779618040135]
145. HOWELL Elizabeth, Earth's Core 1,000 Degrees
Hotter Than Expected, 25 Nisan, 2013. [İnternetten okuma için: https://www.livescience.com/29054-earth-core-hotter.html]
146. JOHNSTON Hamish, Physicists isolate neutrinos
from Earth’s mantle for first time, 14 Ağustos, 2015. [İnternetten okuma için: https://physicsworld.com/a/physicists-isolate-neutrinos-from-earths-mantle-for-first-time/]
147. ROWLEY David, Kinematics and dynamics of the East
Pacific Rise linked to a stable, deep-mantle upwelling, 23 Aralık, 2016. [İnternetten
okuma için: https://advances.sciencemag.org/content/2/12/e1601107]
148. Paragraf ve yerin dalgalanması başlığı belirtilen linkten
istifade edilmiştir: https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2020/06/245-kuranda-yuzen-yer-kabugu-betimlemesi/
149. Kehf, 18/47; Tûr, 52/10; Nebe, 78/20;
Tekvîr, 81/3.
150. https://fr.wikipedia.org/wiki/Dilatation_thermique
152. İnfitâr, 82/3.
153. İbnü’l-Cevzî, a.g.e., İnfitâr, 82/3
tefsiri; Beyzâvî, a.g.e., İnfitâr, 82/3; Nesefî,
Medarikü't-Tenzi'l-Ve Hakaiku't-Te'vil,
İnfitâr, 82/3; vs.
154. Bakara, 2/60, 74; İsrâ, 17/90, 91; Kamer,
54/12; İnsan, 76/6.
155. http://jumpmag.co.uk/science-news-discovery-underground-ocean/
156. https://www.newscientist.com/article/dn25723-massive-ocean-discovered-towards-earths-core/
158. D. G. Pearson, F. E. Brenker, F. Nestola, J. McNeill, L.
Nasdala, M. T. Hutchison, S. Matveev, K. Mather, G. Silversmit, S. Schmitz, B.
Vekemans & L. Vincze, Hydrous mantle transition zone indicated by
ringwoodite included within diamond, Nature c. 507, s. 221–224, 12 Mart, 2014.
[İnternetten okuma için: https://www.nature.com/articles/nature13080]
159. Buhârî, a.g.e., Fiten, 24, 26; Ahmed,
a.g.e., IV/6-7; Tirmizî, a.g.e., Fiten, 21; Ebû Dâvûd, a.g.e., Melâhım, 12; İbn
Mâce, Es-Sünen, Fiten, 28.
160. Tirmizî, a.g.e., Fiten, 38.
161. https://fr.wikipedia.org/wiki/Explosion_atomique
162. VEY Tristan, Uranus, la planète
couchée, aurait été renversée par un chauffard cosmique, 5 Temmuz, 2018.
[İnternetten okuma için: https://www.lefigaro.fr/sciences/2018/07/05/01008-20180705ARTFIG00223-uranus-la-planete-couchee-aurait-ete-renversee-par-un-chauffard-cosmique.php]
163. https://insh.world/science/what-if-earth-started-spinning-backwards/
164. https://www.nasa.gov/centers/goddard/news/topstory/2003/0210rotation.html
165. https://www.bilimveyaratilisagaci.com/2019/11/166-gunesin-batidan-dogmasi-mumkun-mu/
166. Buhârî, a.g.e., Tefsir, Zümer 2, Tehvid,
19, 26, 36.
167. Müslim, a.g.e., Sıfâtu'l-Münafikûn, 2,
2791; Tirmizî, a.g.e., Tefsir, 41, 3241-2; İbn Mâce, a.g.e., Zühd, 33, 4279-80.
168. Taberî, a.g.e., XVII, 467.
169. Furkân, 25/25.
Kıyâmet hakkında şu makaleler okunabilir: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/221354
Yorumlar
Yorum Gönder