Kara delikler ve solucan delikleri

Kur’an’da "tarık" denilen bir yıldız var. "طارق" tarîk kelimesi kökü (طرق) yol (way, road) anlamındadır. [Lanes Lexicon, s. 1848.]

Tarîk 1-3. "Yemin olsun göğe ve Tarık'a; Tarîk’ın ne olduğunu idrak edebilirimisin? O, delen yıldızdır."

Ayette belirtildiği gibi Tarîk yıldızı, delen bir yıldızdır. Einsteinın hesaplamalarına göre zamanı ve mekanı delecek cisimler olabilir ve böylece o cisim başka bir evrene yol açabilir. Bu cisimler Kara deliklerdir. Açtıkları yola ise "solucan deliği" denilir. Yolun sonu ise bir "beyaz deliktir". Bu beyaz delikler çok parlak cisimlerdir, çok yüksek miktarda enerji yaydıkları için buna "beyaz delik" deniliyor.

Gökleri deler geçer. Ondan yıldız cinsi murat edilmiştir.” [Beydavi Tefsiri]

"O cins ismidir, bunu da Ali b. Ahmed’en, Nisaburi zikretmiştir." [İbn Cevzi Tefsiri]

"Ennecmu-s-sakib, Arapça'da 'bir yıldız' anlamına gelmektedir. Ancak burada yıldızların cinsini belirtmek için kullanılmıştır. Böyle bir şey üzerine yemin edilmesinin nedeni, insanoğlunun dikkatini gökyüzüne çekmek içindir." [Mevdudi Tefsiri]

Görüldüğü gibi, bu yıldız bir cins türüdür. Bu tür ise Kara deliklerdir. Yani bir yıldızın sonundaki 3 ihtimalden (cinsten) biri.

Evrenimiz düz ve kitap halinde deniliyor Kuran’da : Enbiya 104. "O dehşet günü gökleri yazılı kâğıt tomarlarını dürer gibi düreriz. Yaratmaya başlamadan önceki hale döndürürüz. Sözümüz sözdür; biz bunu mutlaka yaparız."

Ali Imran 133. “Rabbinizin mağfiretine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.”

Bu ayette ise Allah, cennetin evren kadar büyük olduğunu zikrediyor. Bu bilgiler ile şu sonuca varabiliriz : bizim evrenimiz paralel bir şekilde cennete karşı. İkiside aynı boyutta. Şöyle düşünelim : biz bir kitabın 1. sayfası isek, 2. sayfada cennet var.

Zariyat 49. “İbret alasınız diye her şeyi çift çift yaratmışızdır.”

Bu ayet az önce söylediklerimizi kuvvetlendirmelidir. Kara deliğin çifti beyaz delik olup, evrenimizin çifti cennet olmalıdır.

Yine Hud 108’de “Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır.” ayetiyle cennette kalmanın göklerin ve yerin durmasıyla mümkün olduğu belirtilmesi de konuyu destekleyen başka bir ayettir. Bu ayetten bizim evren’in cennet ile bir ilişkisi olduğunu gösterir. Yukarda zikrettiğim yolları kullanarak bu evrenler arası geçiş yapılabilmeli.

Solucan deliklerine işaret eden başka bir ayeti ele alalım : Mearic 1-7. "Birisi, yükselme derecelerinin (mearic) sahibi olan Allah katından inkârcılara gelecek olan ve hiç kimsenin savamayacağı azabı istedi ! Melekler ve Ruh, miktarı dünya senesiyle elli bin yıl uzunluğundaki bir günde O’na yükselirler.  O halde, güzel bir sabır ile sabret. Onlar onu (kıyameti) uzak olarak görüyorlar. Biz, onu yakın görüyoruz."

(الْمَعَارِجِ) l-meaarici kelimesi ve (تَعْرُجُ) ta'rucu kelimesi aynı kök olup (عرج) yükselme (ascend-mount), yükselme yerleri (the place of ascent), bir yapıyı eğmek (incline), bükmek (bend), bükümlü yerler (bir vadinin sağa-sola bükülmesi-kıvrılması) (A place of bending or inclining) anlamındadır. [Lane's Lexicon, s. 2049.]

İlk başta şunu belirteyim. Altıncı ve yedinci ayet izafiyete işarettir. Allah katında zaman hızlı aktığı için meleklere göre kıyamet yakındır, insanlara göre daha uzak.

Evrenimizden üst evrene doğru yükselen-bükülen solucan delikleri (wormholes) yükselme-bükülme yerleridir.

Şimdi "sırat köprüsü"nü ele alalım. "Ebû Sa’id el-Hudri’nin rivayet ettiğine göre, Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıçtan keskindir. Sırat’ın uzunluğu bin senelik yokuş, bin senelik düzlük ve bin senelik te iniştir. Bu mesafe bazı insanlar için olacaktır. Her bir kimsenin bu mesafeyi geçmesi, amelleri ile orantılı bir zamanda olacaktır." [Mansur Ali Nasıf, Tâc, V.394; Acluni, Keşfül-Hafa, II, 31]

Düşünün solucan deliğinin huni gibi bir girişi var ve huni gibi yine bir çıkışı var. Ortası ise tekillik (singularity) dediğimiz şekilde bir atom boyutundan bile daha ince dümdüz bir yol. Şimdi hadisteki 1000 yıl yokuş bin yıl düzlük ve bin yıl iniş tabirindeki tasvire dikkat edin. Solucan deliğini o zamanın insanlarına anlatın anlatın desem bundan daha güzel ifadeler kullanabilir miydiniz?

Bin sene ifadeleri Araplar’da çokluk tabiri olarak kullanılıyor. Bu zamanın insanları bile Sırat köprüsü denince iki uçurum arasına gerilmiş ince bir tel hayal ederken Peygamber bize sırat köprüsünün akıl almaz mesafeleri kat etmemizi sağlayacak bir köprü olduğunu haber veriyor. Evet, bugün fizikçiler diyor ki solucan delikleri kara deliklerle bu evrende başlar ak deliklerle karşı evrende sonlanır ve bu solucan delikleri bize evrenimizin akıl almaz sınırlarını aştırır. İşte bu akıl almaz sınırları Peygamber, Arap literatüründe bir çokluk ifadesi olan 1000 sene tabiri ile izah etmiştir. Bin senelik yokuş, bin senelik düzlük ve bin senelik te iniş.

Ek olarak : "Tarık" "sırat" kelimesinin çoklu şeklidir. Kara delikteki kanunlar farklı, mesela 2 hidrojen ve 1 oxijen suya dönüşmüyor. Ben diyorumki Allah Kara delikte istediği kanunu uygulayıp, kişilerin amelerine göre salih kullarını cennete geçirecek.

Kara delikler, etrafındaki maddeyi bir değirmen taşı gibi içine çekip öğütürken etrafa dev kızıl kıvılcımlar saçıyor. Kara deliklerin fotoğraflanmasını sağlayan da işte bu dev kıvılcımlar. Tabi bu durum bana cehennemin kızıl develere benzeyen, saray büyüklüğünde dev kıvılcımlar saçtığını hatırlattı : Mürselat 32-33. “Şüphesiz cehennem, her biri saray büyüklüğünde kıvılcımlar saçar. Bunlar sanki birer kızıl devedir.”

Bir ayette de hiçbir insanın cehennem’e uğramadan cennet’e geçemeyeceğini haber veriyor. Eğer insanlar, cennet’e gitmek için kara deliklerden geçmek zorundaysa ve kara deliklerde cehennem’in kendisi ise biz bu ayeti anlamaya daha fazla yaklaşıyoruz. Tabi cehennem’e uğrayıp geçmek demek cennetliklerin acı çekeceği manasına gelmiyor.

Meryem 71. “Sizden cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür.”

Vakia 75-76. “Yemin ederim yıldızların düştüğü yerlere, eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.”

(بِمَوَٰقِعِ) bimevakii kelimesi kökü (وقع) bir şeyin düşme yeri (place where something drops or falls down) anlamındadır (ayette çoğul olarak kullanılmıştır) [Lanes Lexicon, s. 3057.], ön ek olarak [م - ma] eklediğinizde, düşüşün yeri ve zamanını belirtir, bu ayetteki gibi.

Yüce Allah, yıldızların düştüğü yerler adına yemin ediliyor. Yıldızların düşebileceği evrende tek yer Kara deliklerdir, kozmosta bu tanıma uyan başka bir aday yoktur. Kelimenin düşme yerleri anlamı ile düşme zamanları anlamı birlikte yorumlandığında, yıldızların karadeliklere düşerken zaman genişlemesine uğradıkları ve bir çok zamanlar (çoğul) yaşadıkları görülebilir. Farklı zamanlar olmasının sebebi basit, Kara deliğe yaklaştıkça, zaman ve mekandaki konumumuz alçalıyor, buda zaman’ın daha hızlı akmasına sebep oluyor.

76. ayet çok daha ilginç. “Biliyorsan kesinlikle en büyük önemi olan bir yemindir” deniliyor. "Lev" [لۄ] kullanılan bağlaç ilginçtir. Arapça'da, ‘in’ [إن] ‘iz’ [از] ve ‘lev’ [لۄ], hepsi "öyleyse-eğer" anlamına gelir, fakat [لۄ] sadece eylem, deneğin kapasitesini veya imkanını ve imkanlarını aştığında kullanılabilir. Allah bir şeyin önemine vurgu yapmak için, ona dikkat çektirmek için yemin eder.

Bazı ateistler burada "düşme" kelimesinin olmadığını söylüyor. Bu yanlıştır, az önce sözlükte "düşme" denildiğini gördük ama yinede biz farklı ayetlerden örnek verelim : Kehf 53. “Suçlular ateşi görürler ve onun içine kendilerinin düşeceklerini anlarlar. Fakat ondan kaçacak bir yer de bulamazlar.”

Mesela bu ayette “düşeceklerini” olarak tercüme olan kelime "vakia" 75’teki kelime ile aynı kökten geliyor.

Araf 171. “Bir zamanlar İsrâiloğulları’nın üzerine dağı bir gölgelik gibi kaldırdık da üstlerine düşecek sandılar.”

Bu ayettede aynı şekilde “düşecek” aynı kökten geliyor. [Ek olarak şu ayetlerede bakabilirsiniz : Nisa 100; Araf 71; Araf 134; Maide 91.]

Şimdi tefsirlere bakalım : "Hayır... İşte yıldızların düştüğü yerlere andediyorum.. Ki, hakikaten bu, eğer bilirseniz, büyük bir yemindir." [Fahreddin Razi Tefsiri]

“Hayır, yıldızların düştükleri yerlere yemin ederim.” [Beydavi Tefsiri]

Rivayet edildiğine göre yıldızların nâr’ının (ateşi) cehennemi beslediği nûr’unun (ışığı) ise cenneti beslediği bildirilir. Bu demek oluyor ki yıldızların maddesi [hidrojen, helium] Kara deliği "besliyor", enerjisi ise beyaz delikten çıkıp cenneti ışıklandırıyor.

Buna benzer rivayetler vardır. Tekvir 2’nin tefsirinde şöyle denilir: “Güneş ile yıldızlar, cehenneme atılırlar ki, dünyada onlara tapanlar, bunu görsünler. Nitekim bir âyette şöyle denilir: "Şüphesiz siz ve Allah'tan başka taptıklarınız, cehennem yakıtısınız.” [Enbiya 98]" [Ebussuud, Tekvir 2 tefsiri.]

Ebussuud bu rivayeti ayete dayandırdığı için, yüksek ihtimalle rivayet sahihtir. İzah edilen ayette kara deliklere işaret ediyor: “Yıldızlar, bulanıklaşıp (kararıp) döküldüğü zaman” diye belirtirken yıldızların dökülme gerçeğinden bahsediyor.

Bu bulanıklaşarak dökülmede yıldızların kara deliğe düşerken ki hallerini çok iyi anlatıyor. Çünkü bir madde kara deliğe girerken ışığı emildiği için görüntüsü bulanıklaşır sonra yamuk yumuk bir hale dönüşmeye başlar, sonra da karararak lavabo akıntısına düşer gibi kara deliğe dökülürler. Evren’in sonunda tüm yıldızlar birleşen kara delikerin içine dökülecek.

Tekasür 5-7. "Hayır, kesin bir bilgiyle bilseniz. Cehennemi mutlaka görürsünüz. Sonra onu çıplak gözle görürsünüz."

Bu ayetlerde cehennemin maddi bir şey olduğuna ve tesbit edilebileceğine çok ciddi işaretler var. Bunlar günümüzde ilmen görülebiliyor. O zaman niye cehennemi metafizik bir şey olarak düşünelim?

Kara deliklere işaret eden başka bir ayete bakalım : Tekvir 15-16. "Gerçekten, gizlenen yıldızlara (hunnes) yemin ederim. Ve hızla hareket eden ve kendilerini süpüren yıldızlar (kunnes) tarafından."

(بالخنس) bilhunnes kelimesi kökü (خنس) gizlenen-saklanan (hide away) anlamındadır. [Arabic-English Dictionary, s. 157.]

"Meşhur ve açık olan bu görüşe göre, "bunlar yıldızlardır. (el-hunnes) kelimesi, (hanîs) kelimesinin çoğulu olup, "el-hunûs" da, yumulmak, gizlenmek anlamına gelir. Nitekim sen, "Toplum arasında gizlendi, gizli kaldı" anlamında, dersin. Hadis-i şerifte de şöyle gelmiştir: "Şeytan, kula vesvese verir.. Kul Allah'ı andığızamanda ise, kaçıp gizlenir" [Benzeri Hadis, Müsned, 2/331.] yani, "yumulup kaçar, saklanır." [Tefsiri-Kebir]

(كُنَّسِ) 'kunnes' kelimesi ise bir alanı süpürmek (sweep) anlamlarındadır. [Lanes Lexicon, s. 2633.]

Bu ayetlerde 3 mucize vardır :

-       Yıldızların hareket etmesi;

-       Kainata baktığımızda her zaman bir temizlik faaliyet var, mesela atmosfer günde yeryüzüne düşecek olan binlerce meteoru temizliyor veya kutuplara baktığımızda bembeyaz bir manzara ile karşılaşıyoruz (insanın fesat çıkarmadığı yerlerden bahsediyorum) ama bildiğimiz gibi beyaz pas tutar deriz ama kutuplar bunun tam tersine bembeyaz bir yer yani temizlik faaliyeti var, aynı şekilde gökyüzüne baktığımızdada temiz bir manzara bizi karşılıyor. Bunu yapan kanaatimce Kara deliklerdir. Demekki ayet Kara deliklere işaret ediyor.

Kendilerini gizleyen yıldızlar deniliyor, ve evet Kara delikleri tespit etmek zor, tespitleri ancak Kara delikten saçılan parçacıkların sayesindedir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nisâ 34: Kadınlar dövülür mü?

Kur'an'da Dünya'nın şekli

Ahzâb 51 ve ‘Allah arzunu hemen gerçekleştiriyor’ hadisi