Zeynep-Zeyd Evliliği
İddia I: Peygamber evlatlığının (Zeyd) hanımını (Zeynep) evlatlığına boşattırıp, kendisi onun hanımıyla evlenmiştir:
Ahzâb 37. “Hani bir zamanlar sen, Allah’ın ona nimet verdiği
ve senin de ona nimet verdiğin kimseye, ‘Eşini yanında tut ve Allah’a karşı
takvalı davran.’ diyordun. İnsanlardan çekindiğin için, Allah’ın açığa vuracağı
şeyi içinde saklıyordun. Oysaki esas çekinilmesi gereken Allah’tır. Artık Zeyd,
onunla ilişkisini kesince onu seninle eş olarak nikâhladık ki,
evlatlıkların, kendilerinden boşandıkları kadınların evlenmelerinde, iman
edenlerin üzerinde bir güçlük olmasın diye. İşte Allah’ın emri böylece yerine
gelmiş oldu.”
Uydurma Bir Rivâyet
Keşşâf’ta bu konu hakkında şöyle bir rivâyet vardır:
“Hz. Peygamber Zeynep’i Zeyd’e nikâhladıktan sonra Zeynep’i
görmüş, gönlü ona kaymıştı ve bu durum karşısında sübhânallâhi
mukallibi’l-kulûb (Ne yücedir kalpleri döndüren Allah!) demişti. Zeynep Hz. Peygamber’in
sübhânallah sözünü işitince bunu Zeyd’e söylemişti. Zeyd durumu anlamış ve
artık eşiyle birlikte olmaktan hoşlanmaz olmuş; Peygamber için ondan vazgeçmeyi
düşünmeye başlamıştı. Bir ara gidip Hz. Peygamber’e ‘Eşimden ayrılmak
istiyorum.’ dedi. Peygamber evlatlığının (Zeyd) eski hanımı (Zeynep) yani
gelini ile evlendi. Hz. Peygamber ‘Neyin var? Seni kuşkulandıran bir şey mi
yaptı?’ diye sordu. Zeyd ‘Hayır, vallahi ondan güzellikten başka bir şey
görmedim; ancak o şeref ve itibarı ile adeta beni eziyor, rahatsız ediyor.’ diye
cevap verdi. Peygamber; ‘Eşini boşama, Allah’tan kork!’ diyerek ona nasihatte
bulundu. Zeyd, buna rağmen bir süre sonra eşini boşadı.” [1]
Yukardaki âyetin ‘içinde gizlediğin şey’ kısmı Peygamberin Zeynep’i sevmesi
ve Zeyd’in Zeynep’i boşamasını istemesidir.
Cevap: İlk önce Zeyd’i ve Hz. Zeynep’i tanıyalım. Zeyd Peygamber efendimizin
çocuğu değildir. Zeyd Kelb kabilesine mensup ve köle düşmüş bir çocuktu. Hz.
Hatice onu satın alıp, evinde barındırıyordu. Peygamberimiz onu sevmişti bu
yüzden Hz. Hatice’den onu kendisine bağışlamasını istedi. Hz. Hatice bunu kabul
etti ve Peygamberimiz bundan hemen sonra Zeyd’i azat etti. [2]
“Zeyd’in babası oğlunu bulmak için diyar diyar dolaşıyor,
sormadık kabile ve uğramadık yurt bırakmıyordu. Günün birinde Kelb kabilesinden
birkaç kişi, Kâbeʼyi ziyarete geldi. Bu arada, Zeyd’i gördüler ve kendisiyle
sohbet edince de tanıdılar. Babasının, annesinin durmadan kendisi için gözyaşı
döktüklerini, hasretiyle yanıp tutuştuklarını Zeyd’e anlattılar. Fakat Zeyd,
gayet sâkin ve rahat idi. Anne şefkati ve baba sevgisinden daha ulvî ve kutsî
şeylere mazhar olmanın gönül rahatlığı içinde, onlara cevabı şu oldu: “Annemin
babamın benim için gözyaşı döktüklerini biliyorum. Sadece sizden, şu
söyleyeceklerimin onlara ulaştırılmasını istiyorum: “Ben, her ne kadar
uzaklarda bulunuyor isem de kavmimle haber gönderdim ki hac merasimi yapılan
belli yerler yanındaki Beytûllah’ta oturuyor, hizmet ediyorum. Artık
aradığınızı elde etmek için son gücünüzü harcamaktan, uzun uzun yollar kat etmekten,
develeri yeryüzünde koşturup durmaktan vazgeçin! Allah’a hamd ederim ki ben
şimdi, öyle hayırlı, öyle şerefli bir aile içinde bulunuyorum ki Maad’ın
sulbünden en şerefliler, bu ailedendir!” [3] Bu
haberi alan Hârise, kardeşi Kâb’la yanına fazla miktarda akçe de olarak Zeyd’i
kurtarmak için derhal Mekke’ye geldi. Sorup soruşturup Efendimizi buldu ve ‘Ey
Kureys kavminin Efendisi, efendisinin oğlu! Siz, Harem halkı ve Harem-i
Şerif'in komşususunuz! Beytûllah’ın yanında esirlerin esaret bağlarını çözer ve
karınlarını doyurursunuz!’ diye konuştuktan sonra, asıl maksadını şöyle arz
etti: ‘Yanında bulunan oğlumuz için sana geldik. Sen bizi memnun ve râzı edecek
bir fidye-i necat (kurtuluş akçesi) iste; biz sana onu verelim, oğlumuzu
serbest bırak!’ Peygamberimiz, ‘Oğlunuz kimdir?’ diye sordu. ‘Zeyd b. Hârise’
dediler. Peygamberimiz, ‘Bundan başka bir istediğiniz var mı?’ dedi. Onlar, ‘Hayır,
başka isteğimiz yok’ cevabını verdiler. Bunun üzerine, Efendimiz, ‘Zeyd’i
çağırın! Dilediğini yapmakta serbest bırakın! Eğer, sizi tercih ederse fidye-i
necat almaksızın o sizindir, alın götürün; yok, eğer beni tercih ederse vallahi
ben, beni tercih edene, kimseyi tercih etmem!’ diye konuştu. Harise ve kardeşi,
Efendimizin bu konuşmasından memnun oldular ve ‘Sen’ dediler. ‘Bize karşı çok
insaflı davrandın!’ Huzura gelen Zeyd’e Efendimiz, ‘Şunları tanıyor musun?’
diye sordu. Zeyd, ‘Evet, tanıyorum’ dedi. Peygamberimiz tekrar, ‘Kimdir onlar?’
dedi. Zeyd, ‘Bu babamdır, şu da amcamdır’ cevabını verdi. Bundan sonra
Peygamber Efendimiz, Zeyd’e, ‘Sen, benim kim olduğumu öğrendin. Sana olan
şefkat ve sevgimi de gördün. O halde ya beni tercih et, yanımda kal; ya onları
tercih et, git’ diyerek, onu tercihinde serbest bıraktı. Zeyd’in cevabı ‘Ben
hiçbir kimseyi sana tercih etmem! Sen, benim için anne ve baba makamındasın!’
Oğlunun bu cevabı karşısında şaşıran ve sarsılan baba Harise hiddetle, ‘Yazıklar
olsun sana!’ dedi. ‘Demek ki sen köleliği; hürriyete, anne babana, amcana ev
halkına tercih ediyorsun!’ Fakat Zeyd, babasıyla aynı kanaatte değildi. ‘Babacığım!’
dedi. ‘Ben, bu zâttan öyle şeyler gördüm ki kendisine hiçbir zaman bir kimseyi
tercih edemem!’ Küçük Zeyd böylece Efendimize olan sadâkat ve bağlılığını
ispatlamıştı. Kader, ona nurlu ve parlak bir istikbâl hazırlıyordu. Bu hali,
onun ilk müjdesiydi. Peygamber Efendimiz, Zeyd’e bu eşsiz bağlılığın mükâfatını
vermede gecikmedi. Hemen elinden tutarak, onu Kureyş’in oturduğu Hıcır
mahalline götürdü ve halka şöyle hitap etti: ‘Ey hazır bulunanlar! Şahit olunuz
ki bundan böyle Zeyd, benim oğlumdur. Ben ona vârisim, o da bana vâristir.’
Mekkeliler, birini evlat edinmek istedikleri zaman böyle yaparlardı. Efendimiz
de onların bu âdetlerine uyarak, Zeyd’i böylece kendisine evlat edinmiş oldu.
Peygamber efendimizin bu güzel davranışı, şaşkın ve dalgın duran Hariseʼnin
mahzun gönlünde sevinç rüzgârı estirdi: ‘Demek ki oğlu emin bir elde
bulunuyordu!’ Gönül huzuru içinde Harise, oğlunu Kâinatın Efendisinin yanında
bırakarak yurduna döndü. [4] Bundan sonra, Mekke’de herkes Zeyd’i, “Muhammed’in
oğlu Zeyd’ diye çağırmaya başladı.” [5]
Bu Zeyd’in Peygambere ne kadar bağlı ve Peygamberin Zeyd’i ne kadar
sevdiğini gösterir. Zeyd’in Peygamberi ne kadar sevdiğine başka bir örnek de şöyledir:
Ümmü Eymen’in kocası öldükten sonra Ümmü Eymen Peygambere şöyle buyurmuştur: “Ümmü
Eymen Hz. Peygamber’den onu evlendirmesini istemiş, Hz. Peygamber de ‘Kim
cennet ehli bir kadınla evlenmek istiyorsa Ümmü Eymen’le evlensin’ buyurmuş,
orada bulunan ve genç birisi olan Zeyd b. Hârise onunla evlenmeği kabûl etmiş,
Hz. Peygamber de onları evlendirmiştir.” [6]
Kimse Ümmü Eymen’i istemiyordu, Peygamberin teklifi boşa çıkmasın diye Zeyd
genç olduğu halde bu teklifi kabul etmiştir. Yine mesela Peygamberimize iman
eden ilk beş kişilerden biri Zeyd’dir. [7] Yine Peygamberimiz Taif’e Zeyd’le
gitmiştir. Peygamberimiz taşlandığında Zeyd kendini taşların önüne atarak
Peygamberimizi koruyordu. [8]
Şimdi de Hz. Zeynep’e geçelim: Hz. Zeynep Peygamberimizin kuzeniydi.
Kendisi zengindi ve soylu bir aileden geliyordu, 35 yaşına kadar hiç kimseyle
evlenmemiştir (Peygamber zamanında kızlar genelde 10 yaşlarında evleniyordu) bunun
sebebi muhtemelen Peygamberi istemesidir fakat Peygamberimiz muhtemelen buna
yönelmemiştir. [9] Buradan şöyle bir soru çıkar: Peygamber zenginlik için
evleniyor olsaydı niye Zeynep’le evlenmedi? Hem Zeynep çok güzel bir kadındı.
Şimdi Zeyd-Zeynep evliliğinin nasıl gerçekleştiğine bakalım:
İbn Abbâs şöyle rivâyet etmektedir: “Rasûlüllah (s.a.w.),
halasının kızı olan Zeynep bint Cahş’ı evlâtlığı Zeyd için istemeye gitmiş,
yanına girip onu istemiş. Zeynep: ‘Hayır, onunla evlenecek değilim.’ demiş,
Rasûlüllah (s.a.w.) ısrar etmiş, Zeynep: ‘Ey Allah’ın elçisi, durumum hakkında
bir istişare edeyim.’ demiş. O sırada Allah Tealâ, Rasûlü’ne bu âyet-i
kerimesini indirmiş de Zeynep: ‘Ey Allah'ın elçisi, benim için koca olarak ona
mı razı oldun?’ diye sormuş, Peygamberin ‘evet’ cevabı üzerine de: ‘O halde
Allah'a ve Rasûlü’ne elbette karşı duracak değilim, onunla evlenmeye razı
oldum.’ demiş.” [10]
Yine Vâhidî şöyle buyurmaktadır: “Katâde’den nakledilen bir rivâyette de
Zeyneb bint Cahş’ın önce Hz. Peygamber (s.a.v.)’in onu, kendisi için istediğini
zannederek kabul ettiği, ancak Zeyd için istediğini anlayınca şiddetle
reddettiği, âyet-i kerimenin nüzulü üzerine de mecburen razı olduğu
ayrıntılarına yer verilmiştir.” [11]
Görüldüğü üzere Peygamberimiz Zeynep’e Zeyd’le evlenmesini söylüyor. Hz.
Zeynep bunu reddediyor sonra âyet inince Zeynep Zeyd’le evlenmek zorunda
kalıyor. İkinci rivâyette Hz. Zeynep Peygamberimizle evleneceğini sandığı için başta
teklifi kabul ediyor fakat sonra Zeyd’le olacağını öğrenince bunu reddediyor.
Buradan şu sorular çıkar: Peygamberimiz Zeynep’le evlenmek istemiş olsa niye
onu başkasıyla evlendiriyor? Hem Zeynep kendisini istiyorken neden böyle bir
şey yapsın? Bu sorular iddiadaki rivâyetin ne kadar çürük olduğuna bir
delildir. Şimdi bu rivâyetin çer-çöp olduğuna dair başka pek çok delil verelim.
Kurtûbî bu rivâyet hakkında şöyle buyurmaktadır:
“Peygamber (s.a.w.)’in, Zeyd’in hanımı, Zeynep’i sevdiği,
kalbinin ona meylettiği, hatta bazı hayasızca söz söyleyenlerin aşık olduğu lâfızlarını
da kullandığı iddialarına gelince, bu ancak böyle bir durumda Peygamber (s.a.w.)’in
masum olduğunu bilmeyen yahut da onun hürmet ve saygınlığını hafife alan cahil kimselerin
söyleyebilecekleri sözlerdir.” [12]
İbn Kesîr’in bu rivâyeti tefsirine almaması da bu rivâyetin ne kadar çürük
olduğuna delildir. [13] Elmalılı da şöyle buyurmaktadır:
“Bununla birlikte birtakım Hristiyan yazarların dedikodu
aracı yapmak istedikleri bu hikâye, hadis ilmi bakımından, gerçekten olmuş bir
olay değildir. Bir kere rivâyet açısından sahih hadis kitaplarında, sahih bir
yol ve senet ile rivâyet edilmemiştir. Sonra dirâyet, yani hadisin mânâsı
açısından, Zeynep’in güzelliğini Resûlüllah’ın henüz yeni görüp anlamış olması
aklen kabul edilemez. Zira Zeynep Resûlüllah’ın yakın akrabasından olmakla, ta
çocukluğundan beri görüp bildiği ve özellikle tesettür edilmemiş bulunduğu için
vücut güzelliğini yakından tanıya geldiği bir kadın iken, bunu ilk olarak bu
defa görülmüş beğeni vermiş diye anlatmak kendi kendini yalanlayan bir
hikayedir. Doğrusu Resûlüllah Zeynep’i önceden biliyordu ve bildiği için onu
evlat gibi sevdiği Zeyd’e nikah etmiş idi.” [14]
Elmalılı bu rivâyetin senet ve sağlamlık bakımından çürük olduğunu
söylemekle birlikte kendisi bu rivâyetin çürük olduğuna akli bir delil daha
veriyor. Bu da Peygamberin Zeynep’i çocukluğundan beri tanıyıp tesettürden önce
onu görmesidir. Peygamber Zeynep’i bu kadar yıldır tanıdığı halde 60 yaşlarına
yaklaşınca mı âşık oldu? M. Watt, John Davenport ve Maxime Rodinson gibi
oryantalistler bile böyle bir rivâyetin imkânsız olduğunu söylemektedirler ve
sunduğum akli delili kullanmaktadırlar. [15]
Yine Ömer Nasuhi Bilmen, İbnü’l-Cevzî, Tâhir b. Âşûr, Diyanet, İzzet
Derveze, Vehbe Zühaylî, Sâbûnî, İbnü’l-Arabî vs. gibi sayısızca alim bu
rivâyetin uydurma olduğunu söylemişlerdir. [16] Bu rivâyetlerin senedi hakkında
araştırma yapanlar bu rivâyetlerin kesik olduğunu söylemişlerdir yani hiçbir
şekilde sahih değillerdir. [17-20] Yine iddiadaki rivâyetin farklı çeşitleri
vardır yani farklı şeyler söyleyen rivâyetler söz konusudur. Birisinde rüzgâr
perdeyi açıp Peygamberimiz çıplak şekilde Zeynep’i görür, diğer bir rivâyette Zeynep
kapıyı Peygambere açtığında onu görür başka birinde de Zeynep Zeyd’in yanı
başındayken Peygamber tarafından görülmektedir. [21] Böyle çelişkili rivâyetler
bu rivâyetin çürüklüğüne delildir.
Peygamberin hain bakışları olamaz yani Zeynep’i çıplak görmesi imkansızdır:
“Bir Peygamberin hain bir bakışı olamaz.” [22]
Âyete bakarsak Allah Peygamberin gizli tuttuğu şeyi açığa çıkaracağını
söylüyor. Fakat âyette Peygamberin Zeynep’i sevdiği söylenilmiyor yani içinde
tuttuğu şeyin Zeyd’in hanımını boşama isteği olması veya Zeynep’i seviyor
olması imkansızdır yani rivâyetler yanlış bilgi vermektedir. Buna göre Allah
başka bir şeyi açığa çıkartmıştır bu da Peygamberin Zeynep’le evleneceğidir,
bunu daha sonra açıklayacağız.
Sağlam rivâyetlerde Zeyd’in boşanma sebebi açık şekilde söylenmektedir eğer
iddiadaki rivâyet sahih olsaydı, o rivâyetteki kısım belirteceğim hadisin
başında bulunurdu:
Enes’ten rivâyet edildiğine göre ‘bu âyet-i kerime Zeyneb
bint Cahş hakkında nazil olmuştur. Buna göre Zeyd, hanımından şikâyet için Hz.
Peygamber (s.a.w.)'e gelmiş, onu boşamaya kalkmış ve boşaması konusunda Hz.
Peygamber (s.a.w.)’e danışmış da Hz. Peygamber (s.a.w.) ona: ‘Eşini bırakma ve
Allah'tan takva üzere ol.’ buyurmuştu.” [23]
Görüldüğü gibi Zeyd Zeynep’le anlaşamadığı için, Zeynep onu ezdiği için
boşanmak istemiştir.
Bu rivâyetin uydurma olduğuna başka bir delil de benzer bir hikâyenin
Yahudi kaynaklarında bulunmasıdır. Tevrat’a göre Hz. Dâvûd balkondayken bir
kadını görüyor ve ona âşık oluyor. Sonra onunla yatıp kocasından boşattırmak
için kocasını savaşa gönderiyor. Böylece kocası ölüp Hz. Dâvûd evleniyor. [24] Bu
Yahudilerin apaçık bir iftirasıdır ve Peygamberimiz hakkında dedikodu
yaydıklarında uydurdukları aynı hikayedir.
Yine o dönemde evlatlıklar öz oğul olarak kabul ediliyordu ve dolayısıyla
kişinin evladının hanımıyla evlenmesinin yasak olması gibi üvey evladın
hanımıyla da evlenmek yasaktı ve toplum tarafından ahlaksızca bir tavır olarak
kabul ediliyordu. Dolayısıyla Hz. Peygamber gibi ahlaklı bir insanın ve onun
terbiyesi altında yetişen Zeyd’in ilahî bir yönlendirme olmaksızın toplum
tarafından ahlaksızlık olarak kabul edilen bir hareketi yapmaları mümkün
değildir. Zeyd’in, konuyla ilgili aksi bir hüküm indirilmeden önce böyle bir
teklifi Hz. Peygambere sunması mümkün değildir.
Yine rivâyetlerde Hz. Peygamberin Hz. Zeynep’i gördüğü zaman kendisini
beğendiği aktarılmaktadır. Beğenmek gibi tamamen duygularla alakalı olan bir
eylemin başkaları tarafından bize aktarılmasının hiçbir kıymeti yoktur. Bu
eylem sadece kişinin kendi itirafıyla bilinebilecek bir olgudur.
Yine Ahzâb 37’den bir sonraki âyette Allah şöyle buyuruyor: Ahzâb 38. “Allah’ın,
kendisi için takdir ve emrettiği bir şeyi yerine getirme hususunda Peygamber
için bir sıkıntı ve sakınca olamaz. Allah’ın hükmü değişmez kaderdir.”
Burada anlaşılıyor ki: Peygamberimiz Zeynep’le evlenmek istemiyordu fakat
Allah onu buna zorlamıştır.
Buradan çok önemli bir soru çıkmaktadır: Peygamber niye Zeynep’le zor yolu
seçerek evlendi? Bu evlilik Müslümanların nefretine, Yahudi ve Münafıkların
dedikodularına yol açmıştır. Niye hemen evlenmedi de bunlara yol açıp Zeynep
dul olduktan sonra evlendi? Bekarken, hiçbir sorun olmayacakken evlenebilirdi
niye yapmadı? Bu açık şekilde Peygamber’in bir zât tarafından kontrol
edildiğine delildir. İslam tarihi uydurulmuş olsa niye böyle bir hikâye uydurulmuş
olsun? Peygamber sahtekâr olsa niye bu zor duruma girsin? Bu onun samimiyetine
delildir. Yine Âişe bu âyet hakkında şöyle buyurmuştur: “Eğer Rasûlüllah (s.a.w.)
Allah’ın Kitabından bir şey gizlese idi, Ahzâb 37 âyetini gizlerdi.” [25]
Peygamber niye bu âyeti gizlememiştir? Demek ki bunda kendisinin bir yetkisi
yoktu.
Peygamberin İçinde Gizlediği Şey
Peki Peygamberin içinde gizlediği şey nedir? Bu, Peygamberin Zeynep’le
gelecekte evleneceğini bilmesidir. Bunu âyetten öğrenmekteyiz nitekim âyette
Allah’ın bunu ortaya çıkaracağını söylüyor ve onları evlendirerek ortaya
çıkartıyor. Yine şöyle bir rivâyet görüşümü desteklemektedir:
Ali b. el-Hüseyn’den de şöyle dediği rivâyet
edilmektedir: “Yüce Allah Peygamber (s.a.w.)’e Zeyd, Zeynep’i boşayacak ve yüce
Allah’ın Zeynep’i kendisine nikâhlaması ile onunla evleneceğini vahiy etmişti.
Zeyd, Peygamber (s.a.w.)’e Zeynep’in huyundan şikâyette bulunup da Zeynep’in
kendisine katlanamadığını belirtip onu boşamak istediğini söyleyince, Resûlüllah
(s.a.w.) edep esaslarına uygun olarak ve ona tavsiyede bulunmak üzere: ‘Bu
sözlerinde Allah’tan kork ve hanımını nikâhında tut’ demişti. Halbuki pek
yakında Zeyd’in ondan ayrılacağını ve kendisinin onunla evleneceğini de
biliyordu. İşte Peygamberin içinde gizlediği budur.” [12]
Bu rivâyetin en doğru rivâyet olduğu Vehbe Zühaylî, Zührî, Bekr b. Alâ
el-Kuşeyrî el-Fakih el-Malikî, İbnü'l-Arabî, Mevdûdî, Âlûsî, İbn Kesîr gibi
alimler tarafından desteklenmiştir. [26] Hem Peygamberin gizlediği şey Zeynep’e
karşı sevgisi olsa, Peygamber niye bunun üzerinden kendini tenkit etsin ki?
Niye bu duyguyu açığa çıkartsın? Bu yüzden Peygamberin gizlediği şey Zeynep’e
karşı sevgisi olamaz.
Bu konuda da şöyle bir soru çıkıyor: Peygamber niye kendini ifşa ediyor?
Gizlediği bir şey olduğunu niye ortaya çıkartıyor? Âyetin devamında insanlardan
korktuğu söyleniliyor, peki niye bunu bildirsin ki? Niye insanlardan
çekindiğini ifşa etsin?
İddiadaki rivâyeti kabul etsek bile hiçbir sorun yoktur nitekim Peygamber
sevdiği halde Zeyd’e boşamamasını söylemiştir. Rivâyete göre Peygamber sadece
Zeynep’ten hoşlanıyor, bu kadar, Peygamber Zeyd’i Zeynep’ten zorla boşatmıyor.
Âyete geçeceksek, Allah âyette Zeyd’i Zeynep’ten boşatmıyor. Zeynep Zeyd’le
tüm ilişkilerini bitirdiği vakit Allah Peygamberi Zeynep’le evlendirmektedir.
Bir koca hanımını boşadığında o kadın 3 hayız dönemi kadar süre kocasında
kalmalıdır. [27] Bu 3 hayız dönemi içinde erkek hanımıyla tüm ilişkisini
kesmemiş olur fakat Ahzâb 37 Zeynep’in Zeyd’le tüm ilişkisinin kesilmesinden
sonra inmektedir yani âyet boşanmadan 3 ay sonra inmektedir. Dediğim şu rivâyet
tarafından doğrulanmaktadır:
“Zeynep bint Cahş’ın kocası Zeyd’den boşandığında iddeti sona erince Allah’ın
Rasûlü (s.a.w.) Zeyd’e: ‘Zeynep’e git ve onu benim için iste […] İşte o sırada
Allah’ın Rasûlü (s.a.w.)’e ‘Nihayet Zeyd, onunla bağını kopardıktan sonra onu
seninle evlendirdik ...’ âyet-i kerimesi nazil olmuş.” [28]
Bu konu hakkında Mevdûdî Âlûsî’den şöyle nakleder:
“Yani, Zeyd karısını boşadı ve iddet süresi sona erdi.
‘Zeyd ondan ilişiğini kesince’ sözleri artık Zeyd’in (r.a.) o kadınla ilgili
hiçbir işinin olmadığı anlamına gelir. ‘İlişkinin kesilmesi’ sadece boşandığını
söylemekle meydana gelen bir durum değildir. Çünkü iddet süresi içinde, koca
eğer dilerse karısına tekrar dönebilir ve kadının hamile olup olmadığı
anlaşılıncaya dek kocanın karısına olan ilgisi devam eder. Bu nedenle kocanın
eski karısı ile olan ilişkisi ancak iddet süresinin bitmesiyle sona erer.” [29]
Hz. Zeynep’in Peygambere Sevgisi
Yine belirteli ki, Hz. Zeynep Peygamberimizle evlenmekten gayet memnundu,
bunu çok istediği bellidir. Kaynaklarda Hz. Zeynep’in ‘Sizi Rasûlüllah (s.a.w.)
ile aileleriniz evlendirdi, halbuki beni yedi kat göğün üstünden Allah
evlendirdi.’ diyerek övündüğü ayrıntısı yer verilir. [22] Yine Hz. Zeynep
Peygamberimize şöyle diyordu: “Sana üç şeyde nazlanmaya hakkım vardır ki
hanımlarından hiçbiri bu özelliklere sahip değildir: Benim dedemle senin deden
birdir. Beni sana Allah semadan nikahladı. Bu konuda elçi, Cebrâil (a.s.) idi.”
[30]
Kendini bu derece öven bir kadın nasıl zorla boşanmış olsun? İddiadaki
rivâyette Hz. Zeynep boşanmaya çok istekli olmadığı gözlenmektedir ve sırf
Peygamber kırılmasın diye boşanmak istediği görünümü verilmiştir fakat durum
hiç de öyle değildir. Zeynep Peygamberimizle evlenmekten gayet de memnundu. Yine
bir rivâyette şöyle buyrulmuştur:
“Zeynep bint Cahş’ın kocası Zeyd’den boşandığında iddeti
sona erince Allah’ın Rasûlü (s.a.w.) Zeyd’e: ‘Zeynep’e git ve onu benim için
iste. Benim için senden daha güvenilir emîn birisi yok’ buyurdular. Zeyd,
Zeynep’e vardığında hamur yoğurmaktaymış. Zeyd der ki: ‘Onu görünce gözümde
büyüdü, ona bakamadım, arkamı döndüm ve: ‘Ey Zeynep, sana müjdeler olsun,
Allah'ın Rasûlü seni, kendisi için zikretmem, kendisi için sana dünürcü olmam
için beni gönderdi.’ dedim. ‘Rabbime danışmadan bir şey yapacak değilim.’ dedi
ve evindeki namaz kılma yerine yöneldi. İşte o sırada Allah’ın Rasûlü
(s.a.w.)’ne ‘Nihayet Zeyd, onunla bağını kopardıktan sonra onu seninle
evlendirdik ...’ âyet-i kerimesi nazil olmuş.” [28]
Bu rivâyette Zeyd ‘müjdeler olsun’ diyor Zeynep’e. Demek ki bu Zeynep’in
istediği bir şeydir. Yine rivâyetin sonunda Zeynep annemiz ‘Rabbime
danışmalıyım’ diyor, buna göre kendisinin Peygamberle evleneceğine dair bir bilgisi
yoktu. Böyle bir durum varken Zeyd’den niye boşandı? Bu demektir ki iddiadaki
hadis bir defa daha çürüktür. Yine Zeynep annemiz âyetin inişinden sonra Zeynep
annemiz hemen secdeye kapanıp 2 ay boyunca oruç tutmaya adamıştır. [31]
Şimdi biraz âyeti analiz edelim: Âyette Allah ‘İnsanlardan çekindiğin için,
Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. Oysaki esas çekinilmesi
gereken Allah’tır’ diye buyurmaktadır. Bu âyet tüm sûre boyunca sayısızca kez
tekrarlanan bir konuya işaret etmektedir. Bu konu ‘isimlendirmedir’ yani
isimlendirme ile bir şeyi kötüleme veya yüceltmedir. Bu konuyu anlamak için
sûredeki âyetlere bakalım: Ahzâb 4. “… eşlerinizi anneleriniz kılmamış,
evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi
iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir.”
Allah burada basitçe diyor ki: “Sırf siz bir çocuğa evlatlık dediniz diye o
sizin çocuğunuz olmamaktadır tıpkı eşlerinize annem gibisin diyerek onları anne
yapmadığınız gibi. Bunlar sadece sizin boş iddialarınızdır, siz böyle şeyler
söyleyerek eşinizle ilişkiyi kötüleyemezsiniz, onu aşağılayamazsınız. İsimlendirmeyi
ben yaparım, benim dediğim geçerlidir bu yüzden benim böyle bir şey dediğime
delil getirin.”
Allah dilediği gibi bir şeyi isimlendirebilir ve o an bu şey öyle olur,
insanların sözüne göre değil mesela Allah başka bir âyette şöyle buyurmaktadır:
Ahzâb 6. “Peygamber müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların
anneleridir.”
Mesela burada Allah ‘onlar annelerinizdir’ diyerek Peygamber eşlerini anne
kılmaktadır. Bunu anlamak için şu anki Gayrimüslimlerden örnek vereyim: Gayrimüslimler
Peygamberimiz Âişe ile evliliğine bir ad takarak onu kötülemeye çalışıyorlar
veya mesela kölelik diyerek o şeyi kötülemeye çalışıyorlar. Allah da diyor ki:
Bunlar boş kuruntularınızdır.
Bu sûrenin en çok eleştirilen sûrelerin başına gelmesi de dikkat çekicidir.
Allah bu sûrede kölelikten, cihattan, tesettürden, evlatlıktan, evlatlığın eski
hanımı ile evliliğin helâlliğinden, cinsellikten (daha doğrusu evlilikten) vs.
bahsetmektedir. Bunlar Gayrimüslimler tarafından en çok eleştirilen konulardır.
Allah da bu insanlara ‘sizin isimlendirmeniz boş’ diyerek cevap vermektedir
nitekim ahlakı Allah temellendirir, bir şeyin yapılıp yapılmayacağını da o
belirler.
Ahzâb 37 için de konu aynıdır. Allah ‘insanların sözlerinden utanma, onarın
düşünceleri önemli değildir, onların isimlendirmesi hiçbir şey ifade etmez, ben
ne dersem odur, benden utan’ demektedir.
Peygamberliğe başka bir delil de şöyledir: Ahzâb 4’te Allah evlatlıkları öz
evlat olamayacağını söylemektedir. Peki bu âyet ne zaman inmiştir? Bu âyet
muhtemelen Bedir savaşından sonra inmiştir nitekim âyetin başında konu edilen
iki kalp meselesi Bedir’den önce bir adam üzerine hakkında inmiştir. [32] Yine
de belirtelim ki bu delil zayıftır nitekim bunu konu eden rivâyet zayıftır.
Fakat bu âyetin Zeyd’in Zeynep’le evlenmeden önce indiğine başka deliller de
vardır. Allah âyette evlatlıkların öz oğul olmadığını en sonda belirtiyor yani
âyet bundan sonlarda bahsediyorsa ve örnek olsun diye verilmişe benzediği için,
âyet Zeynep meselesi üzerine inmemiştir buna göre bu âyet bu olaydan önce
inmiştir. Ki âyette baktığımızda zaten Zeynep meselesini eleştirenlere cevap
veriliyor gibi bir görünüm yoktur bu konu hakkında Kurtûbî şöyle söylemektedir:
“en-Nehhâs ise şöyle demiştir: Bu, dil bakımından sahih olmayan zayıf bir
görüştür (bahsedilen görüş âyetin Zeynep meselesinden sonra indiğidir). Aynı
zamanda bu ez-Zührî’den gelen munkatı rivâyetlerdendir. Bunu ondan Ma’mer
rivâyet etmiştir.” [33]
Yine Ahzâb 5’in nüzul sebebi hakkında şöyle bir hadis vardır: “Biz, onu
Zeyd b. Hârise değil de Zeyd b. Muhammed diye çağırırdık, bu âyet ininceye
kadar bu böyle devam etti.” [34]
Âyetin nüzul sebebine bakarsak konunun Zeynep olmadığını görüyoruz ve bunun
isimlendirme ile alakalı olduğunu görüyoruz buna göre evlatlık hakkında âyet Zeynep
meselesinden önce inmiştir. Yine Peygamberin Zeynep’le evlenmesi için evlatlık
meselesi bundan önce kaldırılmış olmalı nitekim âyetin sonunda şöyle deniliyor:
“Böylelikle evlatlıklarının eşleri ile herhangi bir bağı kalmayınca, onlarla
evlenmek hususunda mü’minlere bir vebal olmadığı anlaşılsın.”
Buradan evlatlık meselesinin daha önce kaldırıldığını ve başka bir problem
çözülsün diye bu âyetin indiğini görüyoruz. Buna göre Ahzâb 37 inip diğer
âyetlerin daha sonra inmiş olması doğru olamaz. Hem Zeynep meselesinden sonra
inen âyetler Ahzâb 38-40’tır ve bu âyetlerde Peygamberin kimsenin babası
olmadığı söyleniliyor. Allah hem Ahzâb 40’ı hem de Ahzâb 5’i aynı anda mı
gönderecek? Zaten bir âyet Peygamberin gerçek baba olmadığını söylüyor 5. âyet
niye insin? Buna göre 5. âyet başka bir olay için inmiştir. Ahzâb 5’in sonra
indiğini söyleyen rivâyet olsa bile Tirmizî ve Müzeynî bunun zayıf olduğunu
söylemektedirler. [35]
Şimdi bundaki hikmete bakalım: Biz böylece görüyoruz ki Allah bu evliliğe,
Peygamberin haberi bile yokken, hazırlık yapıyordu, bu açık bir mucizedir.
Mûte Savaşı ve Zeyd
İddia II: Zeyd boşandıktan sonra Peygamber Zeyd’i pek çok savaşa
göndermiştir ve Mûte savaşında öldürtmüştür. Tıpkı Hz. Dâvûd’un yaptığı gibi.
Cevap: İlk olarak, Peygamberimiz niye Zeyd’i öldürmek istesin ki? Zaten
Zeyd boşandı ve Peygamberimiz Zeynep’le evlendi bunun amacı ne olabilir?
Tevrat’a göre Hz. Dâvûd kadınlar evlenmek için kadının kocasını savaşa gönderiyor
ama Zeyd-Zeynep meselesinde böyle bir şey yoktur.
İkinci olarak, Peygamber niye Zeyd’i öldürmeye çalışsın? İnsanların bundan
şüphelenebileceğini düşünemedi mi? Sebepsiz yere bunu niye yapsın ki?
Üçüncü olarak, yukarda gördüğümüz üzere Peygamberimiz Zeyd’i çok seviyordu
herkes de buna şahit idi. Sevdiğine başka deliller de şöyledir: Hz. Ömer bile Peygamberimizin
Zeyd’i kendisinden fazla sevdiğini kabul etmektedir. [36] Yine Zeyd ‘Allah
Rasûlü’nün sevgilisi’ olarak adlandırılırdı. Hz. Peygamber Hz. Zeyd
hakkında ‘Ey Zeyd sen benim mevlâmsın. Bendensin. Bana insanların en
sevgilisisin. Allah’ın kendisine (İslâm)
nimetini bahşettiği, benim de kendisine (özgürlük) nimetini bahşettiğim (Zeyd
b. Hârise) insanların bana en sevimli olanıdır.’ derdi. [37] Ahzâb 37 bile
Peygamberin Zeyd’e sevgisini göstermektedir. Âyetin başında ‘Hani Allah’ın
nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye’ deniliyor, bu ne
büyük bir sözdür değil mi? Bir de Zeyd Kur’ân’da adı geçen tek sahâbîdir, bu da
Zeyd’in değerini göstermektedir. Zeyd ve Zeynep evlenince bile mehri Peygamberimiz
vermiştir. Bu ne büyük bir sevgidir?
Peygamberimiz bu kadar sevdiği bir kişiyi niye öldürtsün?
Dördüncü olarak, Zeyd büyük bir askerdi. İki tane hariç tüm gazvelere
katılmıştır. [38] Yani Peygamberimiz onu öldürmeyi amaçlamıyordu, kendisi zaten
evlilikten önce veya sonra tüm savaşlarda vardı. Hz. Âişe, ‘Resûl-i Ekrem,
Zeyd’i bir ordu ile sefere gönderdiğinde mutlaka onu kumandan tayin ederdi.
Eğer şimdi sağ olsaydı kendisini yerine halife bırakırdı’ demiştir. [39] Peygamber
halife bırakmak istediği kişiyi mi öldürttü? Yine buradan Zeyd’in her zaman
komutan olduğunu görüyoruz. İlk komutan olduğu savaş Karede seriyyesidir ve bu
savaş Zeynep olayından yıllar önce gerçekleşmiştir. [40] Hz. Peygamber bu
başarılı askerî harekât sonrası Hz. Zeyd hakkında: “Seriyye komutanlarının
hayırlısı Zeyd b. Hârise’dir.” buyurmuştur. [41] Buna göre Zeyd’in, boşandıktan
sonra savaşlara gönderilmesi gayet de normaldir nitekim kendisi zaten komutandı
ve savaşlara katılıyordu.
Hz. Zeyd, Cemûm seriyyesinde, kendisine verilen komutanlık görevini
hakkıyla yerine getirmiştir. Bu sebeple Hz. Peygamber bu tarihten sonra meydana
gelen bazı seriyyelerde de Hz. Zeyd’i komutan olarak tayin etmeye devam
etmiştir [42] yani Peygamberin Zeyd’i öldürme gibi bir amacı yoktu. Yine Hz.
Âişe Ümmü Kırfe seriyyesinin sonunda Medine’ye dönen Hz. Zeyd’i, Hz.
Peygamber’in karşılamasını şöyle anlatmıştır:
“Zeyd b. Hârise seferden döndüğünde, Rasûlüllah
evimdeydi. Zeyd geldi ve kapıyı çaldı. Rasûlüllah elbiselerini sürükleyerek onu
karşıladı. Rasûlüllah (üst tarafı) çıplaktı. Bu olaydan önce onun böyle çıplak
olarak birini karşıladığını görmemiştim. Nihayet Zeyd’i kucakladı ve öptü.
Sonra ona bazı sorular sordu. Zeyd de Allah’ın kendilerine ihsan ettiği zaferi,
Rasûlüllah’a haber verdi.” [43]
Bu savaş Zeynep meselesinden sonra olduğu halde Peygamberimiz Zeyd’e
sevgisini hala saklamaktadır. Bu hadis bunun delilidir. Hz. Zeyd’in ve Caʻfer
b. Ebû Tâlib’in şehadet haberleri Hz. Peygamber’i çok üzmüştü. Hz. Peygamber
ağlayarak: “Kardeşlerim, dostlarım ve sohbet arkadaşlarım.” demiş, onların
şehit olduklarına şahadet etmişti. [44]
Peygamber ağlamayı simüle mi etti? Yine Hz. Peygamber’in Mûte ordusu komutanlarının
vefat haberi geldiği zaman ayağa kalkarak: “Allah’ım Zeyd’i affet. Allah’ım
Zeyd’i affet. Allah’ım Zeyd’i affet. Allah’ım Caʻfer ile Abdullah b. Revâha’yı
affet.” buyurduğu rivâyet edilmektedir. [45]
Hz. Peygamber Hz. Zeyd’in şehadet haberini vermek için Hz. Zeyd’in
ailesinin yanına gittiğinde Hz. Zeyd’in kızı (Zeyneb) ağlamaklı bir vaziyette
Rasûlüllah’ın yüzüne baktı. Bunun üzerine Hz. Peygamber de hıçkıra hıçkıra
ağlamaya başladı. Hz. Peygamber’in ağlamasına şaşıran Saʻd b. Ubâde: “Ey
Allah’ın Rasûlü bu ne hal?” dedi. Hz. Peygamber de: “Bu sevenin sevgilisine
özlemidir.” buyurdu. [45]
Bu hadisler Peygamberin Zeyd’i hala çok sevdiğini ve onu öldürtme peşinde
olmadığını gösteriyor. ‘Emin’ ismi verilen bir kişinin ağlamayı simüle etmesi
düşünülemez. Yine Peygamberimiz Üsâme’yi Übnâ seriyyesine göndermiştir. Bunun
nedeni de Zeyd’in öldürülmüş olmasına misilleme olsun diyedir. Peygamberimiz
Üsâme’ye, ‘Allah’ın bereketiyle babanın öldürüldüğü yere kadar git. Onları
atlarının ayakları altına al’ demiştir. [46] Bu bize Peygamberin Zeyd’e karşı
gerçekten üzüldüğünü göstermektedir.
Beşinci olarak, Peygamberimiz Zeyd’i öldürtmek istese niye onu komutan
yaptı? Bunun yerine onu piyade yapması daha mantıklı değil mi?
Altıncı olarak, Peygamberin İslam’ı yayma gibi bir derdi varken, sırf bir
kişiyi öldürmek için defalarca kumandan mı yapıyordu? Peygamber gerçekten böyle
bir saçmalıkla mı uğraşacaktı?
Yedinci olarak, İslam tarihinin uydurulduğunu söyleyen insanlar niye bu
rivâyetleri kullanıyor? Bu iki yüzlülük değil midir? İslam tarihi uydurulmuş
olsa bunu uyduranlar niye böyle bir şey kurgulasınlar?
Sekizinci olarak, Zeyd’in komutan olarak görev yaptığı dokuz seriyyeden en
az sekiz tanesinin Hz. Peygamber ile Hz. Zeynep’in evliliklerinden sonra
gerçekleşmesi de bu iddianın tutarsızlığını göstermektedir. Hz. Peygamber’in
Hz. Zeynep ile evlendikten sonra Zeyd’i öldürülmesi için savaşa göndermesi de
mantıklı bir şekilde izahı yapılabilecek bir durum değildir. Peygamber
öldürtmek isteseydi bunu boşanmadan önce yapmalıydı.
Dokuzuncu olarak, Peygamberimiz Hz. Ali’yi de 4 kere art arda komutan tayin
etmiştir. [47]
Onuncu olarak, bazıları Bizans’ın sayısının çok olduğunu söyleyerek
(200’000 vs. 3000) de iddiayı delillendirmek istiyorlar fakat sorun şu: Bazı
kaynaklara göre Müslümanlar az olduğu halde Mûte’yi kazanmıştır. [48] Yani sayı
hiçbir şey ifade etmiyor. Yine bu savaştan Müslümanlar sadece 12 şehitle
çıkmıştır yani sayının bir önemi yok. Bir de Peygamber asker sayısını nereden
bilsin? Bunu ancak vahiy ile bilebilir fakat vahiy alıyor deyince zaten
yukardaki iddianın hiçbir anlamı kalmıyor. Yine Peygamberimizin savaşlarına
baktığımızda karşı tarafın genel olarak her zaman daha fazla olduğunu görüyoruz
mesela Hayber’de 1600 Müslüman vardı, karşı taraf ise 14 bindi. [49]
Peygamber Niye Hz. Zeynep’le Evlendi?
İddia III: Peygamber evlatlığının hanımı ile neden evlenmiştir?
Cevap: İlk olarak, rıza varsa her şey helâl diyenler niye bu konuda
Peygambere karşı çıkmaktadırlar?
İkinci olarak, evlenmesinde Peygamberlik delili hikmetini gördük. Bu tür
âyetler cahilleri akıllılardan ayırt etmek için vardır, bir tarafın imanı diğer
tarafın da küfrü artıyor.
Üçüncü olarak, Allah bunu Arapların âdetini kaldırmak için yapmıştır,
âyetin sonu da bunu belirtmektedir.
Evlendirilmeden Helâl Olamaz mıydı?
İddia IV: Allah bunu Peygamberi evlendirmeyerek helâl kılamaz mıydı?
Cevap: İlk olarak, bu evliliğin hikmetlerini gördük. Pek çok delil
çıkartabiliyoruz, bu tür âyetler çok önemli âyetlerdir.
İkinci olarak, Allah Peygamberi niye evlendirmesin? Yani sonuçta bu helâl
olmuştu, Peygamber niye evlenemesin?
Üçüncü olarak, Allah Zeynep’i Peygamberle evlendirerek Hz. Zeynep’in
arzusunu mümkün kılmaktadır. Yani bunun Zeynep’e de büyük bir yararı vardır.
Dördüncü olarak, bahsettiğimiz evlatlık âdetleri, o devrin en köklü
adetlerinden biriydi ve yıkımı için atılacak adımlar, devrim niteliğinde kesin
ve kök söktürücü olmalıydı ki kısa zamanda kaldırılması istenen bu âdette bir
sonuca ulaşılabilsin. İnsanlar, evlatlıklarının eşiyle evlenme konusunda
tereddüde düşmesin. Bu meseleye öncü ve model olan Peygamber olursa ve eğer
diğer insanların da evlilik durumları olursa kimse o kişiyi yadırgayamasın.
Yadırgamaya kalkarsa o kişi, ‘Hz. Peygamber (sav) evlenmiş, benim evlenmemde
yadırganacak bir durum yoktur.’ diyebilsin. Çünkü meselenin helâl kılınmasıyla
birilerinin buna öncülük edip model olması farklı şeylerdir. Köklü bir âdette,
gelenekte kimse buna cesaret edemez. Öncülüğü de elbette en iyi model, Hz.
Peygamber (s.a.w.) yapacaktır. Mesela bir okul müdürü alışkanlıkları sebebiyle
cesaretli olmayan öğrencilerine ‘Gidin ve filan meseleyi protesto etmek için
filan yerde eylem yapın.’ dese ve bu durumda öğrenciler çekinik kalabilecek
olsa okul müdürünün onlara öncülük yapıp beraber protestoya katılması ve onlara
öncülük etmesi, öğrencilerin çekinik hâllerini azaltacak, öğrencilerin okul
müdüründen manevi güç almalarına vesile olacaktır. Çünkü istenilen şeye bir
liderin öncülük etmesi, vesveseleri en az seviyeye indirecek ya da yok
edecektir. Mesele, bu örneğe kıyas ile anlaşılabilir. [50]
Beşinci olarak, Bilim ve Yaratılış Ağacı bunun hikmeti hakkında şöyle
buyurmuştur:
“Hz. Zeynep ve ailesi büyük bir sadakat imtihanından
geçirilmiş ve bu imtihanı geçmişlerdi. Allah’a ve Rasûlü’ne olan sadakatlarını,
kendilerine çok ağır gelen bir olayda göstermişlerdi. Fakat bu durum
neticesinde duygusal ve psikolojik anlamda yıpranmışlar, kimseye layık
görmedikleri kızları artık köle birinin dul bıraktığı kadın olarak tanınmıştı.
Böyle bir kadının da o dönemde artık yeniden normal bir evlilik yapması mümkün
değildi. Bu durumda iken Hz. Peygamberimizle evlenmesi ise onu böyle zor bir
durumdan çıkaracak ve diğer insanlar tarafından tekrar hürmet edileceği bir
konuma yerleştirecekti. Onun sabrının mükâfatı da bu oldu. Böylece bir köleyle
evlenmenin kadının değerini düşürmeyeceğini de insanlar öğrenmiş oldu. Allah,
yine bu evlilikle köle biri ile evlenmiş bir kadının değerinin düşmediğini
topluma göstermeyi diliyordu.” [51]
Peygamber Zeynep’le Evlenecekse Niye Zeyd’i evlendirdi?
İddia V: Allah Zeynep’in Peygamberle evleneceğini zaten bilmiyor muydu?
Peki niye Peygamberin Zeyd’i Zeynep’le evlendirmesine müsaade ediyor?
Cevap: Gerçekten de bunu düşünemeyen insanlar var. Zeyd Zeynep’le
evlenmeseydi Peygamber bu hareketi ile evlatlık âdetini nasıl kaldıracaktı? Peygamber
evlenmeli ki yukarda saydığım hikmetler gerçekleşsin.
Evlatlık Almak Niye Haram?
İddia VI: Allah evlatlık gibi güzel bir şeyi niye kaldırmıştır.
Cevap: İlk olarak, evlatlık edinmek hayali bir akrabalık kurmaktır. Bunun
hiçbir değeri yoktur. Allah da tüm sûre boyunca bunu anlatmaktadır.
İkinci olarak, miras konusunda da öz çocuklara adaletsizlik olur ve bu
nefrete bile yol açabilir. Bir kişiye ‘çocuğumdur’ diyerek hangi hakla onu mirasçınız
yapıyorsunuz? Böyle bir saçmalık olamaz.
Üçüncü olarak, mahremiyet sorunu da var. Bir kişiye ‘oğlum’ diyerek nasıl
hanımınızı, kardeşinizi, kızınızı, annenizi vs. o çocuğa haram kılıyorsunuz?
Veya hangi hakla bu çocuğu o kadınlara mahrem kılıyorsunuz?
Dördüncü olarak, İslam yetime çok değer vermiştir. Yani evlatlığın güzel
tarafı o çocuklara bakmak ise, İslam zaten o çocuklara yardımı şiddetle tavsiye
ediyor. Bir de İslam’da süt annelik vardır yani herhangi bir kadın 2 yaşından
önce herhangi çocuğu emzirirse, o kadın bu çocuğun süt annesi oluyor.
Beşinci olarak, bir çocuğu evde yetiştirip büyütmek haram değildir. Süt
anne olmasanız bile bir çocuğu büyütebilirsiniz fakat o çocuk size yine de
helâldir yani onunla evlenebilirsiniz ve ona karşı kapanmanız gerek tıpkı
yabancı bir erkek varmış gibi.
Kaynaklar:
1.
Zemahşerî,
el-Keşşâf, Ahzâb, 33/37 tefsiri.
2.
İbn
Hişâm, es-Sîyre-tü’n-Nebevîyye, Beyrut, 1391 (1971), İhyaü’t-Türasi’l-Arabî, c.
1, s. 264; İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-kübrâ, Beyrut,
1398 (1978), c. 1, s. 497; Salih Suruç, Kâinatın Efendisi Peygamberimizin
Hayatı, s. 122.
3.
İbn
Sa’d, a.g.e., c. 3, s. 41; İbn Esir, Üsdü’l-gâbe fî maʿrifeti’s-sahâbe, el-Mektebetü’l-İslamiyye,
c. 2, s. 225.
4.
İbn
Sa’d, a.g.e., c. 3, s. 42; İbn Esir, a.g.e., c. 2, s. 225.
5.
Salih
Suruç, a.g.e., s. 121-4.
6. İbn Mâce, Es-Sünen,
Nikâh, 17; İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-kübrâ, Beyrut, Dâru Sadr, 1388 (1968), VIII,
224; İbn Hacer, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahabe, Bağdat, Matbaatu’s-Saâde, 1328
(1910), IV, 432; Salih Suruç, a.g.e., s. 88,
dipnot 73.
7.
Salih
Suruç, a.g.e., s. 169.
8.
Salih
Suruç, a.g.e., s. 247-8.
9.
Diyanet,
Kur’ân Yolu Tefsîri, c. 4, s. 386-6; Vâhidî,
Esbâbü’n-nüzûl, Ahzâb, 33/36 tefsiri; İbn Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, thk: Muhammed İbrahim
el-Bennâ, Muhammedi Ahmed Aşûr, Abdulaziz Cuneym, İstanbul (Kahraman Yayınları),
1984, 6/417; Es-Suyûtî, Lübâbü’n-nukûl fî esbâbi’n-nüzûl, Fatih Yayınevi:
2/535; Es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, Ahzâb,
33/36 tefsiri; İbn Sa’d, et-Tabakâtu’l-kübrâ, thk. Eugen Wittwoch,
Leiden, 1917-1940, c. 8, s. 71; Çağatay, Neşet, Zeyneb bint Cahş, İslam
Ansiklopedisi, c. 13, s. 553.
10. Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri; Es-Suyûtî, a.g.e., 2/535; İbnü’l-Cevzî,
Zadü'l-Mesir fi İlmi't-Tefsir, Ahzâb, 33/36
tefsiri; Fahrüddîn er-Râzî,
Mefâtîhu’l-gayb, Ahzâb, 33/36 tefsiri; İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-beyân, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Vehbe Zühaylî, Tefsirü’l-Münir, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Mevdûdî, Tefhîmü’l-Kurʾân, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Sâbûnî, Safvetü't-Tefâsîr, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Kurtûbî, Câmiʿli-ahkâmi’l-Kurʾân, Ahzâb, 33/36 tefsiri; Es-Suyûtî, a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri; vs.
11. Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri. Yine bknz: Kurtûbî, a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri; Es-Suyûtî,
a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri; Vehbe Zühaylî, a.g.e., Ahzâb, 33/36 tefsiri; vs.
12.
Kurtûbî,
a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
13.
İbn
Kesîr, Tefsîrü’l-Kur’âni’l-azîm, İstanbul (Kahraman
Yayınları), 1986, 6/420.
14.
Elmalılı,
a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
15. J. Davenport,
Hz. Muhammed ve Kur’ân, Tercüme: Ömer Rıza Doğrul, Ankara, 1967, s. 25-26; Montgomery
Watt, Hz. Muhammed, Tercüme: Hayrullah Örs, İstanbul, 1963, s. 164; Maxsime
Rodinson, Hz. Muhammed, Tercüme: Atilla Tokatlı, İstanbul, 1968. s. 209-210.
16.
Ömer
Nasuhi Bilmen, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlîsi ve Tefsiri, Ahzâb, 33/37 tefsiri; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; İbn Âşûr, Tahrîr ve’t-Tenvîr, Ahzâb, 33/37 tefsiri; İzzet Derveze, Et-Tefsirü'l Hadîs, Ahzâb, 33/37 tefsiri; Vehbe Zühaylî, a.g.e., 6. Baskı,
İstanbul, Risale Yayınları, 2019, c. 11, s. 325, dipnot 1; Sâbûnî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; İbnü’l-Arabî, Ahkâmü’l-Kur’ân, Beyrut:
Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1988, c. 3, s. 575; vs.
17.
Bu
rivâyetlerdeki senet problemi hakkında detay için: Celalettin Divlekci, Ahzâb
Sûresi 37. Âyetiyle İlgili Nüzul Sebebi Rivâyetleri ve İlmî Değeri, 2014, s. 100-3.
[İnternetten okuma için: http://www.ekevakademi.org/Makaleler/1808024501_06%20Celaladdin%20DIVLEKCI.pdf]
18.
Musa
Bağcı, Hz. Peygamber’i Ahlaki Açıdan Zaaf İçerisinde Gösteren Bir Rivâyetin
Mahiyeti ve Bunun İstismarının Eleştirisi, 2004. [İnternetten okuma için: http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/D01777/2004_18/2004_18_BAGCIHM.pdf]
19. Ali Osman
Ateş, Hz. Peygamber’in Zeynep Bint Cahş ile Evlenmesi Hakkındaki Bazı Rivâyet
ve Görüşlerin Değerlendirilmesi, 1992, s. 176-7. [İnternetten okuma için: http://isamveri.org/pdfdrg/D00036/1992_7/1992_7_ATESAO.pdf]
20. https://www.icraa.org/muhammad-marriage-zainab-analysis-reports/#_ftnref11
21.
Celalettin
Divlekci, a.g.e., s. 99-100; Musa Bağcı, a.g.e., s. 167.
22.
Ebû
Davûd, Es-Sünen, Hudûd, 1, 4359; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
23.
Buhârî,
Câmiʿu’s-sahîh, Tevhîd, 22, 7420; Tirmizî, Es-Sünen, Tefsîr, Ahzâb,
3212-3; Nesâî, es-Sünenu’l-Kübrâ, Tefsîr, Ahzâb, 282; Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
24. 2. Samuel, 11/1-27.
25.
Buhârî,
a.g.e., Tevhîd, 22, 7420; Müslim, Câmiʿu’s-sahîh, İmân, 77 (177b); Tirmizî, a.g.e., Tefsîr, Ahzâb, 3208; İbnü’l-Cevzî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; İsmail Hakkı Bursevî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; Elmalılı, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; Vehbe Zühaylî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; Kurtûbî, a.g.e., Ahzâb,
33/37 tefsiri; Es-Suyûtî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
26.
Vehbe
Zühaylî, a.g.e., c. 11, s. 336; Mevdûdî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
27.
Bakara,
2/228.
28.
Müslim,
a.g.e., Nikâh, 15, 1428b; Nesâî, a.g.e., Nikâh, 26, 3251; Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri.
29.
Mevdûdî,
a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri. Yine bknz: Vehbe Zühaylî, a.g.e., c. 11, s. 332.
30.
Vehbe
Zühaylî, a.g.e., c. 11, s. 332.
31. İbn Sa’d,
et-Tabakâtu’l-kübrâ, thk. Eugen Wittwoch, Leiden, 1917-1940, c. 8, s. 72.
32. Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/4 tefsiri.
33.
Kurtûbî,
a.g.e., Ahzâb, 33/4 tefsiri.
34. Vâhidî, a.g.e., Ahzâb, 33/5 tefsiri; Buhârî, a.g.e., Megâzî,
12, 4000, Tefsîr, Ahzâb, 4782, Nikâh, 16, 5088; Tirmizî, a.g.e., Tefsîr, Ahzâb, 3209, Menâkıb, 3814.
35. Tirmizî, a.g.e., Tefsîr, Ahzâb, 3207; el-Müzeynî, el-Muharrar
fi Esbâbi’n-Nüzûl, Dâr-u İbni’l-Cevzî, Dammâm, h. 1427, II, 812.
36. Şemseddin
Yeşil, Hz. Muhammed, 18. Baskı, İstanbul, 2019, s. 304.
37. Recep Erkocaaslan,
Kur’ân’da İsmi Zikredilen Tek Sahâbî Zeyd B. Hârise’nin Hayatı, Şahsiyeti ve
İslâm’a Hizmetleri, Nisan, 2018, s. 986. [İnternetten okuma için: https://www.sosyalarastirmalar.com/articles/the-single-companion-which-is-numbered-in-the-quran-zayd-bn-hrthahs-life-personality-and-services-to-islam.pdf]
38.
İbn
Sa’d, et-Tabakâtu’l-kübrâ, Beyrut, 2012, c.
3, s. 33; İbn Hacer El-Askalânî, el-İsâbe fî
Temyîzi’s-Sahâbe, tah. Sıdkî Cemîl el-Attâr, Beyrût: Dârü’l-Fikr, 2001, c. 2,
s. 242-3; Recep Erkocaaslan, a.g.e., s. 993.
39. İbn Sa’d,
a.g.e., c. 3, s. 33; Şemseddin Yeşil, a.g.e., s. 303; Recep Erkocaaslan,
a.g.e., s. 993.
40. Elşad
Mahmudov, Sebepleri ve Sonuçları Açısından Hz. Peygamber'in Savaşları, 2.
Baskı, İSAM Yayınları, Nisan, 2018, s. 125; İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 27; Recep
Erkocaaslan, a.g.e., s. 997.
41.
Elmalılı,
a.g.e., Ahzâb, 33/37 tefsiri; Recep Erkocaaslan, a.g.e., s. 997;
Elşad Mahmudov, a.g.e., s. 129.
42. Recep
Erkocaaslan, a.g.e., s. 998; Elşad Mahmudov, a.g.e., s. 401.
43. İbn Sa’d,
a.g.e., c. 2, s. 67-8; Recep Erkocaaslan, a.g.e., s. 1000.
44. İbnü’l-Esîr,
Üsdü’l-Gâbe fî Maʻrifeti’s-Sahâbe, tah. Halîl Me’mûn Şeyhâ, Beyrût:
Dârü’l-Maʻrife, 2009, c. 2, s. 240; Recep Erkocaaslan, a.g.e., s. 1004.
45. İbn Sa’d,
a.g.e., c. 3, s. 34; Recep Erkocaaslan, a.g.e., s. 1004.
46. Elşad
Mahmudov, a.g.e., s. 454-5.
47. Elşad
Mahmudov, a.g.e., s. 617.
48. Elşad Mahmudov,
a.g.e., s. 304.
49. Elşad
Mahmudov, a.g.e., s. 616.
50. İslam’a
Yöneltilen Sorular (Ateizm, Deizm ve Hadisleri İnkâr Yolunda), s. 73.
Yorumlar
Yorum Gönder