TAŞ PARADOKSU
İddia: Kur’ân’a
göre Allah mutlak kudret sahibidir yani istediği şeyi yapabilir, istediğini
yaratabilir. Peki Allah kaldıramayacağı bir taşı yaratabilir mi? Eğer gücü her
şeye yetiyorsa bunu yaratıyor olabilmeli fakat kaldıramazsa, nasıl mutlak
kudret sahibi olabilir?
Cevap: Bu tip
seviyesiz iddiaların kaynağı, İslâm teolojisini bilmemektir. Bu iddiaya cevap
vermeden önce temel mantıktan haberdar olunmalı. Mantıkta varlık 3’e ayrılır
(imkânsız, mümkün ve zorunlu varlık).
Allah’ın,
kaldıramayacağı taşı yaratması imkânsızdır yani böyle bir taş imkânsız
varlıktır. Bu yüzden yukardaki soru şöyle genişletilebilirdi: “Allah aynı anda
diri ve ölü bir varlık yaratabilir mi?” “Allah kendini yok edebilir mi?” “Allah
tamamen siyah aynı anda tamamen beyaz bir top yaratabilir mi?” Bu
saydıklarımızın hepsi imkânsızdır, Allah böyle şeyler yapamaz. Allah’ın kudreti
imkânsızlara ilişmez nitekim imkânsızları gerçekleştirmenin kudret ile bir
ilgisi yoktur. Benim kudretim arttıkça bu işleri yapma potansiyelim artıyor mu?
Hayır, yani sonsuza kadar gidersek de bunları yapmam imkânsız olacaktır fakat
mesela 100 kiloluk bir ağırlığı kaldırmam kudret ile ilişkilidir, gücüm
arttıkça bunu becerme potansiyelim artar, bu yüzden mutlak kudret yok denilemez.
Allah mümkün olan her şeyi yapabilir, İslâm tarihinde bu hep böyle
anlaşılmıştır.
İkinci olarak,
Allah’ın kudreti imkânsızlara yetiyorsa, imkânsızlar vardır. İmkânsızların var
olduğu bir dünyada mantık yürütülemez, yani böyle çelişkiler üretmek yanlıştır
çünkü bu iddia doğru olsa, şu sonuca varılmalıydı: “Mutlak kudret imkânsızdır.”
Fakat Allah imkânsızları yapabiliyorsa, mutlak kudret imkânsız olamaz.
Son olarak,
mutlak kudret olamaz ne demek? Kudret diye bir şey var mı? Evet. Mümkün varlık olan
her şeyin yapılması aklen mümkün müdür? Evet. Tüm bu mümkünlere gücü yetene ne
denir? Mutlak kudret sahibi. Yani demek istiyorum ki, böyle saçma sorularla bir
şeyi çürütmüş olmuyorsunuz. Mutlak kudret sahibi, mümkün varlıkların hepsini
yaratabilene denilir fakat Ateistler bu kelimenin anlamını işlerine geldiği
gibi kullanmaktadırlar. Eğer bu konuda bize itiraz edilecekse, şu soruyu sormak
yeterli olacaktır: “Tüm mümkün varlıklara gücü yetene ne denir? Mutlak kudret
sahibi denilmiyorsa ne denilir?”
Basitçe, bu
iddia ancak şu kastediliyor olsaydı doğru olabilirdi: “Mutlak kudret sahibine
hiçbir şey imkânsız değildir, o aklen imkânsızları bile yapabilir.” Fakat kimse
böyle bir şey iddia etmemektedir. Mutlak kudret sahibi ‘sınırsız güç’ anlamına
gelir fakat sınırsız güç ‘aklen imkânsız olanları yapabilmek’ anlamına gelmez. ‘Sınırsız
güç’ kudretle ilişkili olan her şeyi yaratabilme anlamına gelir. Kudretle
ilişkili olan şeyler de ‘mümkün varlıklardır’.
Eğer denilirse
ki: İlk olarak, daha kolay anlaşılması için soruyu şu şekilde değiştirelim: “Allah
hareket ettiremeyeceği taşı yaratabilir mi?”
Verilen cevapta,
kudret sıfatı tek bir şey olarak anlaşılmıştır fakat kudret sıfatı şu iki
sıfatı içermektedir: ‘Allah her şeyi hareket ettirebilir’ ve ‘Allah her şeyi
yaratabilir’. Her şeyi yaratabilen, hareket ettiremeyeceği bir taşı da
yaratabilir (ikinci sıfata göre) fakat bu birinci sıfat ile çelişir. Yani asıl
sorun bu iki sıfatın bir arada olamayacağıdır.
Biz deriz ki: Bu
itiraz şu varsayımla öne sürülmektedir: “Allah kaldıramayacağı bir taş
yaratabilir fakat onu yarattıktan sonra, Allah, onu hareket ettiremez.” Fakat
bu anlayış hatalıdır. Böyle bir taş aklen imkânsız olduğu için yaratılamaz yani
‘her şeyi yaratabilen’ kapsamına girmez. Peki bu taş neden aklen imkânsızdır? Bu
taş aklen imkânsızdır nitekim hareket edilemeyen taş ifadesinin bir anlamı yoktur.
Bir taş nasıl hareket edilemez olabilir? Bir şeyin hareketli olup olmadığını
seçen Tanrı değil midir?
Bu soru, Allah’ın
âlem ile ilişkisinin bilinmesini gerektirir. İbnü’l-Arabî’nin Hayâl teorisine göre
evrenimiz bir hayaldir, ‘Allah’ın hayâli’ olarak anlayabiliriz yani bir nevi
Allah’ın ilminin vücut bulmuş haliyiz. Evren bir hayal ise, Allah’ın hareket edemeyecek
bir şey yaratması imkânsızdır nitekim hareket ve hareketsizlik tamamen Allah’ın
irâdesine bağlı bir şey olur. Hareket edilemez taş düşünülebilir mi, bilinebilir
mi? Hayır. Bu yüzden böyle bir taşın varlığı imkânsızdır.
Varsayalım ki
Allah evrenden bağımsız bir varlıktır yani İbnü’l-Arabî haksız olsun, hareket ettirilemeyen
taş da nedir? Böyle bir taş oluşabilir mi? Bu taşın özellikleri nedir? Hacmi mi
sonsuz? Kütlesi mi sonsuz? Neden kütlesinin sonsuz veya hacminin sonsuz olması,
onu hareket ettirilemez kılsın? Basitçe soru şu: Hareket ettirilemez bir şeyin
olması mümkün mü? Cevap büyük bir hayır olmalı. Eğer bir şey hareket
ettirilemez olamıyorsa, soru baştan kopmaktadır. Yani Allah hareket
ettiremeyeceği bir taşı yaratamaz çünkü hareket ettirilemez bir şey yoktur,
hareket edemeyen bir şeyin varlığından bahsedemeyiz.
Eğer denilirse
ki: Allah hareketsiz bir varlıktır yani hareketsiz bir varlık aklen mümkündür.
Biz deriz ki: Bu
yine sorun yaratmamaktadır nitekim Allah aklen mümkün olan her şeyi hareket
ettirebilir diyebiliriz. Zâtı gereği hareket ettirilemez bir şey, bu sıfatın
kapsamına girmez nitekim kudretim sonsuz olsa bile bunu hareket ettiremeyeceğim.
Yani ben aklen mümkün olan her şeyi hareket ettirebilirim fakat hareket etmesi
imkânsız olanları hareket ettiremem. Ben yine mutlak kudretli olmaktan çıkmam.
İkinci olarak, Allah’ın
âciz olması için, hareket ettirilemeyen şeyin hareketinin mümkün olması
gerekir. Bu şey hiçbir şartta hareket etmiyorsa, bu nasıl âcizlik olabilir? Mesela
Allah cisim olmadığı için ve birçok farklı sebepten ötürü hareket edemez. Onun
hareketi imkânsızdır, her şartta imkânsızdır. Yani istediğiniz kadar farklı
modeller sunun, Allah’ın hareketi her türlü imkânsız kalacaktır. Her şartta yapılması
imkânsız olan bir şey, nasıl âcizlik belirtisi olabilir? Zâtı gereği hareketsiz
olanın hareketle de bir ilişkisi yoktur. Hareketle ilişkisi olmayan bir şeyin hareket
edebileceğini varsaymak saçmalıktan öteye geçmemektedir. Bu tıpkı şu soruya
benzer: “Allah her şeyi duyuyorsa, maviyi de duyuyor mu?” Renk dediğimiz şey
görmekle ilişkilidir, duymakla değil.
Bazı ahmaklar
şöyle itiraz edebilir: Modern bilime göre renkler dalgalardan ibarettir. Bu
dalgaları kulağımız işleyip, maviyi bize ses olarak aktarabilir.
Biz deriz ki: Ben
duymak duyusuyla maviyi görmeyi kastettim yani duymak duyusunun görmek duyusu
ile aynı şeyi yapamayacağını kastettim. Siz duymak duyusu ile maviyi
görmezsiniz, onu sadece duyarsınız yani bir ses duyarsınız, ben ise duymak
duyusu ile mavinin görünmesini kastettim. Mantık bilenler beni kolayca
anlamışlardır.
Son olarak, bu soru baştan hatalıdır, mutlak kudrette bile hareket ettirilemeyecek bir taş varsayılıyor sonra da dönüp mutlak kudret imkânsızdır deniliyor. Sen bu soru ile mutlak kudreti çürütmüyorsun, kendi ön kabulünü çürütüyorsun. Bu, sadece, mutlak kudrette bile hareket ettirilemeyen taşların olduğunu gösterir.
Yorumlar
Yorum Gönder